ZEYTİNBURNU KÜLTÜR SANAT ETKİNLİK TAKVİMİ: 28 - 31 Mart 2022
Zeytinburnu Kültür Sanat’ta yine kültür hayatımızda önemli başlıkların açılacağı bir hafta bizleri bekliyor. Sezon boyunca düzenli olarak devam eden söyleşi ve seminerlerin yanı sıra, Zeytinburnu Kültür Sanat, sergi, sinema, tiyatro, çocuk tiyatrosu ve konser kategorilerinde de nitelikli sanatçı ve eserleri, sanatseverlerle buluşturmaya devam ediyor.
SİNEMA: Afacan Felix
Gösterim Tarihleri: 28, 29, 30, 31 Mart
Gösterim Saatleri: 13.30-16.00-19.00
12 yaşındaki Felix, iki yıl önce denizde kaybolan babasının hâlâ yaşadığına
inanmaktadır. Bir gün annesi bir yolculuğa çıkmaya karar verir.
Annesinin yokluğunu fırsat bilen Felix, bu sırada kayıp babasını aramaya
karar verir. Felix, emekli denizci yaşlı Tom, tek bacaklı papağan
ve köpek gibi davranan kedi Rover ile birlikte macera dolu yolculuğa
çıkar.
MÜZİKLİ SÖYLEŞİ: Kazlıçeşme Sanat Konuşmaları
Konuk: Sedef Çokay Kepçe
Düzenleyen: Murat D. Çekin
28 Mart Pazartesi // 19.00
Yer: Kazlıçeşme Sanat
Kazlıçeşme Sanat Kütüphanesinde gerçekleşen Kazlıçeşma Sanat
Konuşmaları bu ay arkeoloji – sanat ilişkisini ele alıyor. Bir arkeolog
için bulduğu her nesnenin değeri vardır, çünkü bulunduğu mekana
ve tarihte varolduğu zamana dair veriler sunar. Arkeologlar geçmişin resmini çizmeye çalışır; eserler üzerindeki betimlemeler de bu resmi çizmede yardımcı olur. Sedef Çokay Kepçe, arkeoloji ile gün yüzüne çıkan sanatı ve eski insanların hayata bakışlarına, tercihlerine, zevklerine dair yorumlarımıza nasıl
katkıda bulunduğunu anlatıyor. Programımızın müzik bölümünde
kemanda Ebru Söylemez, piyanoda Feride Öget bizlerle oluyor.
SÖYLEŞİ: Kent ve Mekan Konuşmaları
Sunan: Doç, Dr. Murat Şentürk
Konuk: Prof. Dr. Murat Gül
29 Mart Salı // 19.00
Gün geçtikçe daha fazla sorunla gündeme gelen kenti ve kentteki
gündelik hayatı düşünmeye, anlamaya, yaşamaya ve hissetmeye
ihtiyaç duyduğumuz aşikâr. “Kent ve Mekân Konuşmaları” söyleşisi,
kentsel yaşamın doğasını, kentsel toplumu, mimariyi, mekânı,
gündelik hayatı, kırkent etkileşimlerini vb. birçok konuyu tarihsel ve toplumsal bir perspektifle ele almayı hedefliyor. Doç. Dr. Murat Şentürk’ün sunduğu, kent üzerine araştıran, yazan, düşünen, üreten değerli konuklarla kentte yaşamın konuşulduğu söyleşinin mart ayı konuğu Prof. Dr. Murat Gül olacak.
KONSER: İstanbul Devlet Modern Folk Müzik Topluluğu
30 Mart Çarşamba // 20.00
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Türk ve Batı enstrümanlarından oluşan karama bir orkestra ve çeşitli türlerde eserler seslendiren solistlerden oluşan toplam 30 üyesi vardır. Repertuarındaki eserler, Geleneksel ve Çağdaş Müzik kavramlarını bir potada eriten, topluluk sanatçıları tarafından aranje edilmektedir. Genel olarak repertuvarında, Türk Halk Müziği, Klasik Türk Müziği, Klasik Batı Müziği ve Dünya Müziklerinden eserler yer almaktadır. Toplulukta düzenlemeci ve yorumcu olarak her biri kendi konusunda üstün deneyime sahip sanatçılar görev yapmaktadır.
SÖYLEŞİ: Kavramların İzinde
Sunan: Asım Öz
Konuk: Dr. Mesut Bostan
31 Mart Perşembe // 19.00
“Kavramların İzinde” söyleşi programında, kültürel ortamın yeni ve
eski meseleleri günümüzdeki yansımalarıyla ele alınıyor. Bu ay ortaya
çıktığı andan itibaren kültürel açıdan aşağılanan melodram üzerinde durulacak. Kavramın kökeni, edebiyat, sinema ve tiyatrodaki serüveni, anlaşılmasının önündeki engellere temas edilecek. Türk sineması başta olmak üzere modernleşen toplumların farklı alanlardaki kültürel üretimlerinde etkisi büyük olan melodramın dünya genelinde kendine geniş bir seyirci kitlesi bulabilmesinin altında yatan sebeplere değinilecek.
SERGİ: "Mükemmel Boşluk" Hakan Şarkdemir Resim Sergisi
Sergi Süresi: 9 Mart-15 Nisan 2022
Yer: Zeytinburnu Kültür Sanat
Ziyaret Saatleri: 10.00-20.00
Küratör: Mehmet Lütfi Şen
Şair ve ressam olan Hakan Şarkdemir, güncel sanatın yaygın dili olan yapı-söküm ve alımlama estetiğiyle, bireysel bir arayışın özgün dilini kurguladığı eserleriyle, 9 Mart-15 Nisan 2022 tarihleri arasında Zeytinburnu Kültür Sanat’ta sanatseverlerle buluşuyor.
Kalabalığın Boşluğu
Efesli filozof hemşehrimiz Herakleitos 2500 yıl önce “Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz” demişti. Şimdi aramızda olsaydı “Metaverse’deki bir nehirde bir defa yıkanılmaz” derdi sanıyorum. Evet, her şey sürekli değişiyor; zaman, mekân ve dolayısıyla insan. Değişen insanın yaptığı sanat da değişiyor elbette. Marcel Duchamp’ın çizgi film karakteri adıyla imzaladığı “Pisuvar” çalışmasından sonra Mona Lisa’nın reprodüksiyonuna bıyık ve sakal çizerek öncüsü olduğu “kavramsal sanat” etkilerini bugün de yoğun olarak gördüğümüz dev bir değişimdi. Bu başkaldırı sanat alanında yeni bir paradigmanın oluşmasına alan açtı. Duchamp’ın sanata müdahaleleri ve ready-made’leri, alışılagelmiş sanatın yarattığı göze hitap eden yerleşik estetik algısına zihinlerde tekrar tartışmaya açmak adına esaslı bir saldırıydı. Onun yıkmak istediği hayatın her yerinde var olan iktidarın kendini yeniden üreten formlarıydı. Böylece sanat eserinin yerini, sanat eserinin fikri aldı ve değişim yuvarlanan kartopu gibi büyüdükçe hızlandı.
Sizlere sunduğumuz “Mükemmel Boşluk” projesinin ressamı Hakan Şarkdemir’in resimlerine üst paragrafta altını çizdiğimiz ürpertici değişimin içinden bakmalıyız diye düşünüyorum. Tercih ettiği renk, form ve figürleriyle kendine özgü bir kimlik oluşturan Şarkdemir, güncel sanatın yaygın dili yapı-söküm ve alımlama estetiğiyle bireysel bir arayışın özgün dilini kurguluyor. Eserleri izleyiciye mevcut sanatsal kural ve beğenilerin dışında, resme her baktığında yeni bir anlam ve düşünce üretmeye sevk ediyor. Çalışmalarının temelini genelde gündelik objeleri deforme etme, onu gündelik işlevinden çıkarıp başkalaştırma ve kavramsal düzlemde alışılmadık bir forma taşıma çabasının oluşturduğunu düşünüyorum.
Şair ve ressam olarak Hakan Şarkdemir, sanatımızda dikkat çekici bir özelliği devralıyor aslında. Tevfik Fikret’ten Bedri Rahmi’ye, Metin Eloğlu’dan İlhan Berk’e hatta Ekrem Kahraman’a şair-ressamlar silsilesinin bir taşıyıcısı ve günümüzdeki önemli temsilcisi olarak, Türk sanat tarihinde çokça görmediğimiz bir halkaya eklemleniyor. Birkaç yıl önce Ankara’daki atölyesinde resimlerini görüp resim üzerine konuşmuştuk Şarkdemir’le. O zaman ilk fırsatta bir kişisel sergi açmayı düşünmüştüm fakat araya koca bir pandemi dönemi girdi. O gün dilediğim bu özel sergiyi şimdi sizlere sunmanın mutluğunu yaşıyorum.
Ülkemizde pek fazla örneği olmayan bu özel sergi vesilesiyle “Mükemmel Boşluk” projesinde ayrı şehirlerde aynı gayretle çalıştığımız sevgili Hakan Şarkdemir’e, yetkin kritik yazısı için yönetmen Faysal Soysal’a, serginin siz değerli ziyaretçilere ulaşmasının tüm imkânlarını sağlayan Zeytinburnu Belediye Başkanı Sayın Ömer Arısoy’a ve değerli emekleriyle yol aldığım tüm dostlarıma teşekkür ederim.
Mehmet Lütfi Şen
SERGİ:"Geleneğin Şifreleri-Geleceğin Şifreleri" Hüsamettin Koçan Sergisi
Sergi Süresi: 22 Mart-30 Haziran 2022
Yer: Kazlıçeşme Sanat
Ziyaret Saatleri: 10.00-18.00
Küratör: Mehmet Lütfi Şen
Geleneğin ve Geleceğin Şifreleri
Gelenek bir potansiyel enerjidir. Onunla doğru ilişki kurabildiğimizde bize geleceğimizin yol haritasını söyleyen mürşite dönüşür. Gelenekle kurulacak dinamik bir diyalog onu çağdaş dünyada yeniden yaratmakla mümkündür ve geleceği belirler. Octavio Paz’ın poetik metinlerinde altını çizdiği zaman algısındaki gibi, geleneğin oluşumu kesin bir tarihte değil, zamanla mekânın birbirine karıştığı eşzamanlı gelecek olan bir geçmiştedir. Gündelik hayatımızda zaman, geleceğe doğru düz bir çizgi gibi akarak ve kaçınılmaz olarak geçmişte kümelenen şimdiki anlardan oluşur. Ama medeniyetleri besleyen gelenekler bu tanımı ters-yüz eder. Bir sanatçının bu kadim oluşumla taklitten uzaklaşarak kurduğu yakın ve yaratıcı temas, geçmişi şimdiki anda oluşturarak geleceğe dönüşen bir sihre sahiptir. Coğrafyaya ait olmanın yolu, söz konusu yaratıcı dokunuşla, o coğrafyada deneyimlenen tüm geleneksel birikimden yola çıkarak, özgün ve çağdaş yaklaşımlarla geleceği belirlemekten geçer. Ressam Malik Aksel’in deyimiyle, en kudretli sanatkârlar muhiti iyi görmüş ve tetkik etmiş kimselerdir. Bu sanatçıların eserleri hangi muhitin ürünü olursa olsun başka bir yerde, başka bir muhitte ve beynelmilel sanat sahasında da kendini gösterebilir.
Hazırladığımız “Geleneğin Şifreleri” sergisi, üst paragrafta özetle altını çizdiğim entelektüel sanatçı yaklaşımın ülkemizdeki öncülerinden Hüsamettin Koçan’ın ülkemizdeki kavramsal sanat algısının erken örneklerini kapsayan çalışmalarından oluşuyor. Sanatçının 1990’lı yıllarda başladığı ve tüm sanat hayatı boyunca sürdürdüğü “Anadolu’nun Görsel Tarihi” projesinin ilk dönemlerinde yer alan eserlerinden, güncel eserlere çok özel bir seçki, İstanbul’un yeni sanat alanı Kazlıçeşme Sanat’ın yeni sergisini oluşturuyor. Projenin metnini yazan Nusret Polat’ın içtenlikle katıldığım belirlemesiyle “Bir Kültür Hekimi” Koçan’ın sanatı, kültürümüzün korunması, geleceğe aktarılması ve yenilenmesi amacıyla oluşturulmuş bir araştırma alanıdır. Tam da bu anlamda çağdaşları ve kendinden sonraki sanatçılara kaynaklık etmektedir. Sergide Hüsamettin Koçan’nın Etiler’den Roma’ya, Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Anadolu’yu Anadolu yapan etkin gelenekleri taklitten uzak, onlardan ilham alarak günümüz ve gelecekteki insanımız için yaratıcılıkla dönüştüren yanını deneyimlemek, yaşamımız boyunca bize değer katmaya devam edecek kazanımımız olacaktır.
Geleneğin ve dolayısıyla geleceğin şifrelerini kendi içimizde kırma potansiyelini barındıran, bir parçası olmaktan heyecan duyduğum bu projeyi sanatseverlere ulaştırmanın mutluluğunu yaşıyorum. “Geleneğin Şifreleri” için uzun zaman aralığında bütün yoğunlukları arasında sık sık konuşarak, yazışarak ve buluşarak çalışmayı yürüttüğümüz Sayın Hüsamettin Koçan’a, onun tüm sanat hayatını, yaptığımız sergi kapsamında yetkin ve hacimli bir metin ile kaleme alan Sayın Nusret Polat’a, projenin İstanbullulara ulaşmasının bütün imkânlarını oluşturan Başkan Sayın Ömer Arısoy’a ve büyük emekleriyle yol aldığım tüm dostlarıma gönülden teşekkür ediyorum.
Mehmet Lütfi Şen
HÜSAMETTİN KOÇAN KİMDİR?
Hüsamettin Koçan, 1946’da Bayburt’un Baksı Köyü’nde sekiz çocuklu bir ailede dünyaya geldi. 1970 yılında Devlet Tatbikî Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. 1975’te, aynı kurumda asistan olarak göreve başladı. Akademik hayatının erken dönemlerinden itibaren halk resimleri üzerine araştırmalar yaptı ve bu araştırmalar sonucu elde ettiği birikim, bugün Baksı Müzesi Koleksiyonu kapsamındaki Türk Halk Resimleri Koleksiyonu’nun da temelini oluşturdu.
1970’li yıllardan bugüne sanat alanındaki çalışmaları nedeniyle 30’u aşkın ödülün sahibi oldu, Başlıca ödülleri arasında: 1978’de verilen Devlet Sanat Ödülü, Salzburg Şehri Onur Ödülü ve Görsel Sanatçılar Derneği Mayıs Sergisi Ödülü; 1981’de verilen Günümüz Sanatçıları İstanbul Sergisi Başarı Ödülü; 1985’te verilen Devlet Resim ve Heykel Sergisi Ödülü ile Ankara Sanat Kurumu Yılın Sanatçısı Ödülü; 1986’da Dakka’da aldığı Asya Sanat Bienali Resim Büyük Ödülü; 2000’de verilen Nokta Dergisi Doruktakiler Ödülü, 2005’te aldığı Resim Dalında Yılın Sanatçısı Ödülü ve 2014’te verilen TBMM Onur Ödülü yer almaktadır.
1990-1995 yıllarında Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği’nin (UNESCO-AIAP Türkiye Ulusal Komitesi) Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptı. Bu süreçte, sanatın kitlelerle buluşmasını sağlayan ilk etkinliklerden biri olan İstanbul Sanat Fuarı’nın kuruculuğunu ve dört yıl boyunca Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlendi.
1993’te Profesör unvanı aldı. 1994’te, sanatçı haklarını toplumun gündemine taşıyan Sanatçılar Kurultayı Girişim Kurulu’nun oluşumunda görev aldı ve başkanlığını üstlendi. 19 Eylül 1997’den 31 Mart 2006’ya dek Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak görev yaptı. Görev yaptığı dokuz yıl boyunca fakülteye hem eğitim kalitesi hem de toplum ve dünyayla ilişkilenmesi bakımından büyük ivme kazandıran çalışmalara öncülük etti. Sanatının merkezine koyduğu insan, kültür, dünyaya açıklık ve bellek sorunsalları yöneticilik anlayışında da belirleyici oldu. Bauhaus ekolü temelinde yaşamla bütünleşik bir sanat ve tasarım eğitimi amaçlayan bu kurumda 1998’de Sanat-Tır ve 1999’da Sanat-Çadır projelerini hayata geçirdi.
Bir gezici müze olarak kurgulanan Sanat-Tır, Diyarbakır, Van, Erzurum ve Bayburt gibi şehirleri kapsayan bir hatta dolaştı ve 89 sanatçının 1906-1973 yıllarında ürettiği 200 yapıtı memleketin merkezden uzak köşeleriyle buluşturdu. Sanat-Çadır ise toplumun 1999 Gölcük Depremi sebebiyle maddi ve manevi kayba uğrayan kesimlerine yönelik bir sanat projesiydi. Bu proje kapsamında, felaket bölgesindeki çocuklara ve gençlere rehabilitasyon amaçlı sanat eğitimleri verildi, bu eğitimler sonucundaki çalışmaları da 8 Aralık 1999’da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde açılan sergiyle izleyicilerle buluştu.
Dekanlığı süresince gerçekleştirdiği “Sanatın Yaygınlaşması-Yaygınlaştırılması” panelleri, sanat ortamı ile eğitim ortamı arasında bağ kurmayı amaçlayan “Galeriler” etkinliği ve interaktif platform “Yanlış Doğrular-Doğru Yanlışlar” gibi çalışmalarla, kentle ilişki kuran bir idari politika izledi ve çevresiyle etkileşime açık bir üniversite yapısını hayata geçirdi. Yine bu kapsamda, üniversite bünyesinde düzenli olarak halka açık sergiler ve sertifikalı hafta sonu kursları düzenledi. Profesyonel ortam ile akademik ortam arasındaki ilişkileri kuvvetlendirmek amacıyla, fakültedeki her bölüm için danışma kurulları kurulmasına ve sanat ve tasarım sektörlerine ilişkin sorunların bu kurulların desteğiyle çözülmesine önayak oldu. Yine dekanlığı döneminde, fakülte öğrencileri, birer sanatçı adayı olarak dünyayla daha yakından ilişki kurmalarının öneminden hareketle, isteğe bağlı bir yıl hazırlık okuma hakkına sahip oldular. Fakültenin Avrupa Kredi Sistemi’ne dahil olmasıyla da öğrencilere çift dal ya da yan dal yapabilme olanağı sağlandı.
Hüsamettin Koçan, bugüne dek 45’i aşkın kişisel sergi açtı. 1990 yılında Ankara’da, 1975-1990 yıllarındaki üretimlerini kapsayan Kendi Koleksiyonundan Hüsamettin Koçan başlıklı bir retrospektif sergi gerçekleştirdi. Kültürel parçalanma, tarih içinde süreklilik ve Anadolu uygarlıkları bu yapıtlarındaki başlıca sorunsallar oldu. 1992 yılında Almanya’da açtığı Üst Üste Zamanlar sergileri, Anadolu'nun Görsel Tarihi projesine uzanan yolda önemli bir durak oldu. Anadolu'nun Görsel Tarihi projesi, resmî tarihin kalıplarına bir itiraz, eski çağlardan Selçuklu ve Osmanlı’ya uzanan öznel bir tarih okuması ve “içerideki öteki” olarak modernizmle bir hesaplaşmaydı. 1993’ten başlayarak gerçekleştirdiği Anadolu'nun Görsel Tarihi: Fasikül I, II, III, Antipas: Tılsımlı Eller, Beni Bul, Efkâr Kırıkları, Tılsımlı Heykeller, 123+2 Sanatçı için Methiye, Şamanın Gizemi, Körler için Resimler, Kırılgan Yüzler/Dokuz Bakış dizilerinin hemen hepsinde bir yaşam ve ölüm alanı olarak toprağı ve onun belleğini ele aldı.
1997’te gerçekleştirdiği Eski Resimler sergisinde, yenilik kavramını sorgulamak üzere farklı dönemlerden yapıtlarını bir araya getirdi. Çizgisel değil döngüsel, yeni ile eskinin birlikte yol aldığı bir tarih ve estetik anlayışı ortaya koydu.
1998’de gerçekleştirdiği Antipas: Tılsımlı Eller sergisi, Anadolu’nun Görsel Tarihi projesinin bir devamı niteliğinde, farklı zamanlardan imgeleri yan yana getiren bir kültür tarihi okuması oldu. Bu süreci takiben 2000’de açtığı sergisi Beni Bul’da, Neolitik dönemden bugüne uzanan süreçte Anadolu kültürünün yaşadığı kayıp ve kayboluşlara işaret etti. Koçan, Anadolu kültürünün anonim ruhuna bir selam niteliğindeki bu sergiyi, halk ressamı Muallim Ahmet Sait'in kayıp yaşamına adadı. Anadolu’nun Görsel Tarihi fasiküllerinin dördüncüsünü Bizans’a ayırmayı planlıyorken, bambaşka bir yöne, doğduğu köye yönelerek Baksı projesini başlattı.
Koçan’ın farklı zamanları bir araya getiren sanatı ile eğitimi okuldan dünyaya açılan bir oluşum olarak ele alan yönetim anlayışı Baksı Müzesi’nde sentezini bulur. Sosyal bakımdan erozyona uğramış bir coğrafyada kurulan Baksı Müzesi’nin koleksiyon ve müzecilik anlayışının temelinde, sanat ve zanaat arasındaki kalıplaşmış kültürel hiyerarşilere ilişkin bir sorgulama ve reddediş yatmaktadır. Koçan, müzenin koleksiyonunu gönüllü bağışlarla oluşturdu. Bu amaçla 2002’de Tılsımlı Eller ve 2004’te Şaman Güncesi: Bayburt Baksı Müzesi için 123+2 Sanatçı 123+2 Yapıt başta olmak üzere pek çok sergi düzenledi. Baksı Müzesi’nin oluşum sürecinde, yerel üretimin ekonomiye katılımını ve kadın istihdamını amaçlayan pek çok atölye projesi hayata geçirildi. Yapımına 2001’de başlanan müzenin ilk bölümü 2004’te açıldı. Bunu 2005’te Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın kurulması izledi. Müze, resmî açılışını 13 Temmuz 2010’da gerçekleştirdi. 8 Nisan 2014’te “Avrupa Yılın Müzesi Ödülü”ne layık görülen görülen Baksı Müzesi, 20 yıldır çalışmalarını sürdürüyor.