100 YÜZE İMZA VE SÖYLEŞİ PROGRAMINDA 2023'ÜN SON KONUĞU PROF. DR. AHMET SARI OLDU
29 Aralık’ta ZKS’de gerçekleşen 100 Yüze İmza ve Söyleşi programına, yazar ve akademisyen Prof. Dr. Ahmet Sarı konuk oldu. Aykut Ertuğrul’un sunduğu söyleşi programında; Ahmet Sarı’nın Yezbül Dağında Durulmuş Bir Geyik Sezai Karakoç Yazıları isimli son kitabı üzerinden bir konuşma gerçekleşti.
Aykut Ertuğrul’un sunduğu programda Ahmet Sarı ile Yezbül Dağında Durulmuş Bir Geyik Sezai Karakoç Yazıları kitabı ve genel olarak Ahmet Sarı’nın Sezai Karakoç hakkında düşünceleri üzerine konuşuldu.
MONA ROZA KÜLT BİR ŞİİR
Söyleşinin başında Prof. Dr. Ahmet Sarı, Sezai Karakoç’un eserleri ile tanışması ve özellikle o dönem Mona Roza şiiriyle karşılaşması ile ilgili şunları söyledi: “Mona Roza kült bir şiir. Türk edebiyatında, Türk şiir tarihinde orijinal, muhteşem bir şiir, aşk şiiri. Aşılamaz bir aşk şiiri aynı zamanda. O dönemlerde fanzin olarak elimizdeydi. Sezai Karakoç’u üniversite yıllarında keşfettim. Belki gecikmiş bir şeydi. Daha erken dönemlerde keşfedilebilirdi ama Mona Roza’nın popüler olduğu, okunduğu zamanlarda, akrostişin henüz daha bozulmadığı zamanlarda, Geyve’nin henüz daha Gülce olmadığı zamanlarda, ben bir deliyim’in ben bir öteliyim olarak değiştirilmediği zamanlarda –Bu da belki başlı başına tartışılabilir, eserlerin daha sonra yazarlar tarafından deforme edilme ya da değiştirilme hakkı nedir, ne değildir üzerine. Çok Konuşma da gerçekleştirildi- biz o dönemlerde elbette akrostişli şiirini okuyorduk. Ellerimizde emel metindi Mona Roza şiiri. Daha sonra tabii köklü bir şekilde, Alman dili ve edebiyatı bölümünü kazanınca, Sezai Karakoç’un diğer şiirlerini, Mona Roza’dan sonra işte diğer metinlerini okuma imkânı bulduk.”
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATININ SINIRLARINI BİLMEYEN GERMANİSTİK CAMİADAKİ ÇALIŞMALARI DA İYİ BİR ŞEKİLDE ANLAYAMAZ
Ahmet Sarı, bir Alman Dili ve Edebiyatı profesörü olması ve buna rağmen Türk edebiyatındaki figürler hakkında kitap kaleme alması ile ilgili ise “Gürsel Aytaç, Germanistik’i Türkoloji’ye aracı olarak varsayıyor. Alman dili ve edebiyatının tüm yöntemleri, metodları, her şeyi Türkoloji’ye kanalize edilmeli. Eğer çeviriler varsa da Türkoloji’yi geliştirmek bağlamında bir eyleme girmemiz gerektiği tezini savunuyor. Benim bu okumalarım da; Tanpınar okuması, Sezai Karakoç okuması huzursuzluktan kaynaklanıyor. Yani Türk dili ve edebiyatının sınırlarını bilmeyen, Tanzimat Dönemi’ni bilmeyen, Servet-i Fünûn’u bilmeyen, Cumhuriyet edebiyatını bilmeyen, modern edebiyatını bilmeyen, şiirimizin kökenini bilmeyen, şiirimizin kökenini bilmeyen, şaman dönemi şiirimizi, ondan sonra İslâmlaşma sürecindeki şiirimizi bilmeyen, köken olarak bunları bilmeyenin Germanistik camiadaki çalışmaları da iyi bir şekilde anlayamayacağı kanaati bende hasıl. Dolayısıyla o iki kanatlı çifte düşünce tarzı, iki kültürü de iyi bilme bilinci çok eski zamanlardan beri var.” sözlerini söyledi.
AHMET SARI KİMDİR?
Düsseldorf/Almanya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini memleketi Erzurum'da tamamladıktan sonra, lisans eğitimini 1993’te Atatürk Üniversitesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı. 2005 yılında Atatürk Üniversitesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümüne yardımcı doçent olarak atandı ve 2011’de doçent oldu. Prof. Dr. Ahmet Sarı, hâlen Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı öğretim üyesidir. Sarı’nın çalışma alanları; edebiyat ve psikanaliz, Thomas Bernhard, Kafkaloji, poetika, masal, edebiyat kuramı ve felsefedir.
Çalışmaları Edebiyat ve Eleştiri, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler, A.Ü.Türkiyat Araştırmaları, Ayraç, Kitap Zamanı, Mavi Nota E, Bay Sinema, Kaşgar, Hürriyet Gösteri, Virgül, Mahalle Mektebi, Sosyoloji, Özne dergilerinde yayımlandı ve yayımlanmaktadır. Edebiyat ve Suç kitabında; dünya edebiyatının dört büyük eserinin unutulmaz kahramanları üzerinden heyecan verici bir arayışa çıkan Sarı, Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanındaki Santiago Nasar’ı; Albert Camus’nün Yabancı adlı romanındaki Meursault’u; Franz Kafka’nın Değişim romanındaki Gregor Samsa’yı; Dostoyevski’nin Suç ve Ceza'sındaki Raskolnikov’u; yani felaketin kapısını dört defa çalanları sorgular. Edebiyat Nefreti (Edebiyat Yazıları) adlı kitabı; edebiyatın rüyayla, sinemayla, dinle, iktidarla ve felsefeyle bağlantılarını araştırdığı beş makaleyi biraraya getirir.