Prof. Dr. İsmail Coşkun: "Milliyetçilikler bu coğrafyanın zehiri olmuştur!"
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Coşkun, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi`nde ayda bir kez gerçekleştirdiği "Modern Dünya`nın Teşekkülü" söyleşi dizisinde bu ay "Osmanlı İmparatorluğu`nun Dünya Tarihindeki Konumu"nu anlattı.
Konuşmasına İstanbul`un fethiyle birlikte Osmanlı`nın artık bir devlet olmaktan çıkıp bir dünya siyasetine, bir imparatorluğa dönüştüğüne değinerek başlayan Prof. Dr. İsmail Coşkun, Türklerin İslam uygarlığı ile temasa geldiği andan itibaren Doğu devlet ve siyaset geleneklerini tevarüs ederken, İstanbul`un Fethi ile birlikte kendisinden önce bu coğrafyada orada var olan Bizans uygarlığı tecrübesini de kendi uygarlık tecrübelerine dâhil ettiklerini ifade etti.
Söyleşi boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi, siyasi, iktisadi ve kültürel konumuna değinen Coşkun’un değerlendirmelerini şu şekilde özetleyebiliriz:
“Tarihi İran ve Bizans tecrübeleri ile temasa gelmeden söz ederken, bir İranlaşma veya Bizanslaşmadan bahsetmekten çok, Osmanlı`nın bir cihan imparatorluğu haline gelmesini sağlayan, hazırlayan tarihi tecrübelerden söz ediyoruz. Bu tarihi tecrübeleri Osmanlı siyasetinin yoğurması, harmanlaması ve yeni bir siyasi, iktisadi, toplumsal, kültürel, estetik bir bütüne, bir medeniyete dönüştürmesi söz konusudur.”
“Salt Osmanlı bu coğrafyada kendisinden önce var olan toplumsallıklar, kültürelliklerle karşılaştığında hiçbir şekilde ötekileştirici bir tutum içinde olmadığı gibi, bu yapıları, inanç ve kültür topluklarını, modern Avrupa deneyiminin aksine bir şekilde, biçimlendirici, dönüştürücü bir siyaset takip etmemiştir. Bu topluluk ve yapılarla daha ziyade üstlenici, taşıyıcı, koruculuk ilişkisi içinde olmuştur. Osmanlı imparatorluk siyaseti hâkim olduğu coğrafyada bulunan Müslüman olsun, olmasın bütün toplulukları emanet olarak görmüştür. Modernliğin tüm dünya üzerindeki homojenleştirici, bir örnekleştirici deneyimlerinin aksine, farklı kültür ve inanç toplulukları, kendisini imparatorluk tecrübesi içinde muhafaza etmiştir. Osmanlı İmparatorluk tecrübesi içinde varlığını sürdüren kültür ve inanç topluluklarının, İmparatorluğun dünya sahnesinden tasfiye olmasından sonra yaşadıkları tecrübeler, Osmanlı tecrübesinin ne denli önemli ve büyük tecrübe olduğunu gösterir. Balkan ve Ortadoğu halklarının günümüze kadar yaşamakta olduğu acı tecrübeler bunun en iyi göstergesidir. Güçlü bir siyasi yapının, Osmanlı imparatorluk tecrübesinin geri çekilmesinin arkasından yaşanan süreç, modernliğin bu coğrafyaya nüfuzu, milliyetçiliklerin yükselişi, topluluklar arası ilişkileri de zehirleşmiştir. Bu anlamda milliyetçilikler bu coğrafyanın zehiri olmuştur.”
“Osmanlı İmparatorluk siyasetinde, esas cephe, stratejik odak hep Avrupa, Batı olmuştur. Avrupa’nın bu bölgeye, Akdeniz’e, Ortadoğu’ya yönelik siyasi hamlelerine karşı, bu bölge insanlarının, topluluklarının koruculuğu görevini üstlenmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi, oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın Hindistan’a donanma göndermesini bu görev ve konumla ilişkili olarak anlamak gerekir. Osmanlı’nın buradaki ve tarihteki misyonu, İslam âlemine karşı Avrupalı güçlerce gerçekleştirilen emperyal girişimlere karşı durmak olmuştur.”
Prof. Dr. İsmail Coşkun Modern Dünya’nın Teşekkülü söyleşi dizisinde Nisan ayında “Osmanlı İmparatorluğu’nda Modernleşme” konusunu anlatacak.