ZKS’DE GERÇEKLEŞEN, SAMED KARAGÖZ’ÜN SUNDUĞU 100 YÜZE İMZA VE SÖYLEŞİ PROGRAMINA AHMET MURAT KONUK OLDU
27 Aralık’ta ZKS’de gerçekleşen 100 Yüze İmza ve Söyleşi programına, şair Ahmet Murat konuk oldu. Samed Karagöz’ün sunduğu söyleşi programında; Murat’ın Şarkıyı Kes şiir kitabı üzerinden bir konuşma gerçekleşti.
Akademisyen, dergi editörü ve şair olan Ahmet Murat öncelikle kendisini hangi kulvara daha yakın bulduğunu belirtti.“Kendimişair olarak tanımlarım, şair olarak da tanınmak isterim. Akademik olarak ilgilendiğim mevzular, edebiyatla ilişkilendiği zaman mutlu oluyorum. Akademik üslup ile edebiyat dili arasındaki farkı azaltma noktasında, akademisyenin biraz edebi mecrada kendisi için bir şey yapması lazım. Bu sayede yazı dili de daha tatlı bir üsluba bürünüyor aslında. Ama sosyal bilimlerde bu pek mümkün olmuyor. Bilimsel düşüncenin nefes alabilmesi için edebi üslup yardımcı olabilir, akademik dildeki kuru dil kendisini rahatlatabilir.”
Murat, Şarkıyı Kes kitabından bahsetti. “Kitaptaki şiirlerden sadece üçü yayımlanmamıştı, diğerleri farklı aralıklarla değişik dergilerde yer aldı. İlk şiir kitaplarımda bir bütünlük vardı ama bu kitap için aynı şeyi söyleyemiyorum. Bazı şehirler, sanatçılar ve markalar hakkında dizi yapmak üzere şiirler yazmaya başladım. Ama belirlediğim diziler üzerinde ilerleyemeyince elimdeki seri şiirlere, farklı eserlerimde yer vermeye başladım. Aslında yazmaya başladığım dizilerin şiirlerini bitirip, konu bütünlüğü yapmak isterdim. Bu kitaptaki şiirleri iki kısımda değerlendirebilirim. Bir kısmı politik, bir kısmı da daha lirik şiirlerdir. Neredeyse bütün kitaplarımda bu ayrım var. İlk şiirlerimde daha pastoral şiirler de vardı, çünkü İstanbul’dan uzaktım. Tabiatla daha içli dışlı olduğum için bu durum şiirlerime yansıyordu.”
Bir şiiri yazma yolculuğundan bahseden Ahmet Murat şunları kaydetti. “Şiir yazmaya başladığım ilk zamanlarda zihnim sürekli şiirle meşguldü. Zamanla aklımda olanı ve aklıma geleni yazmaya başladım. Bazen de şiir olabilecek bir durumun ya da olayın ağırlık noktasını yakalıyorum ve oradan ilerliyorum. Tabii bu şiirin daha uzun sürede ortaya çıkmasına neden oluyor. Durumun içindeki şiiri görebiliyorum ve bunun üzerine gidiyorum. Bu da zaman içinde kazanılan bir deneyim aslında, süreç içinde sınırlarını görüyorsun. İlk yazdığın zamanlarda sınırlarını çok bilemiyorsun ve sınırların hakkında daha iyimser olup, her şeyi yazabileceğini sanıyorsun. Fakat insan yaza yaza doğal sınırlarına doğru çekiliyor. İnsan, bazı şeyleri yazamayacağını, bazı şeyleri yazmaması gerektiğini, bazı şeylerin de kendi sesiyle uyumlu olmadığını görerek doğal sınırlarına çekiliyor.”