Kitaphane Söyleşileri: Yusuf Turan Günaydın
ŞAPİROGRAF/ŞAPOGRAF OSMANLI DÖNEMİ’NDE KULLANILAN BİR BASIM TEKNİĞİ, CUMHURİYET’E GEÇİŞLE BİRLİKTE TEKSİR BASKI OLARAK ADLANDIRILDI.
SEMİNER: 3 Şubat // 20.00
Kitaphane Söyleşileri:Yusuf Turan Günaydın
Yusuf Turan Günaydın şubat ayı Kitaphane Söyleşileri’nde şapirograf/şapograf kitaplar ve bunların basım tekniklerine odaklanan çevrimiçi bir konuşma gerçekleştirdi. Günaydın şapirograf/şapograf basım ve yazım tekniği hakkındaki birikimini dinleyicilerle paylaştı.
Şapirograf/şapograf Osmanlı döneminde kullanılan bir basım tekniği, Cumhuriyet’e geçişle birlikte teksir baskı olarak adlandırılıyor. Osmanlı, şapirograf/şapograf baskı tekniğini Fransız kültüründen, Fransız kültürü de Yunan’dan alıyor. Peki şapirograf/şapograf baskı nedir? Mumlu karbon kâğıda, şeritsiz olarak yazılan yazıyı ispirtolu çoğaltma tekniği ile basan ve elle çalıştırılan makinaya şapirograf deniliyor. Çoğaltılmak istenen yazı, mumlu kâğıtların üzerine elle yazılıyor, sonrasında da teksir makinasını ile ilgili nüsha çoğaltılıyor.
Osmanlıca sözlüklerde şapirograf/şapograf kelimesinin karşısında istinsah eden, müstensih tanımını veriliyor. İstinsah kelimesi çok eski bir kavram. Matbaa daha kullanıma girmeden önce kitaplar elle yazılıyor. Kitabı elle çoğaltan kişiye müstensih, yapılan bu işe de istinsah deniliyor. Günaydın, şapirograf/şapograf kelimesinin karşısında ilk önce bu kavramları görünce şaşırdığını belirtti. Çünkü istinsah ve müstensih sadece yazma eserlerle sınırlı bir işlem olarak biliniyor. Şapirograf/şapograf baskılar bir yandan el yazmalarıyla yakından akraba. Şapirograf/şapograf baskıya esasında teşkil eden şey mumlu kâğıda elle yazılması olduğu için kökensel benzerlikleri görülebiliyor. Şunu belirtmek gerekiyor; şapirograf/şapograf baskılara bakıldığında kopya olmasına rağmen doğrudan elle yazıldığı hissedilemeyebiliyor.
Şapirograf/Şapograf Baskıların Temel Özellikleri
Şapirograf ve şapograf eş anlamlı kelimler. Basım tekniğinde yazı çeşidi olarak rik’â kullanılıyor. En pratik yazım şekli olduğu için herkes tarafından yazılıp okunabiliyor olması rik’ânın tercih edilmesindeki etken. Şapirograf/şapograf baskı daha çok Osmanlı’da ders kitaplarının çoğaltılmasında kullanılıyor. Bu yüzden bu baskı tekniği, ders kitapları ile özdeşleşmiş durumda. Ama kimi zaman taşrada çıkarılan dergi ve gazetelerin çoğaltılmasında da kullanıldığı görülüyor. Ders kitapları kullanıldıktan sonra yıprandığı için haliyle atılıyor ve bu baskıyla hazırlanan eserler kalıcı olamıyorlar. Ayrıca ders kitaplarının öğrenci sayısınca bastırılması, sonrasında bu kitapları öğrencilerin elden çıkarması, ders kitaplarının kütüphanelerde muhafaza edilmemesi bu teknikle yazılan kitapların günümüze çok sınırlı sayıda ulaşmasına neden oluyor. Şapirograf/şapograf baskılı kitapların günümüze ulaşamamasındaki teknik neden ise yazımında kullanılan mürekkep. Osmanlı döneminde ispirto ağırlıklı mürekkep kullanılıyor ve bu mürekkep zamanla uçuyor. Süreç içerisinde elde kalan kitaplar olsa bile mürekkep uçtuğu için yazılar okunamaz hale geliyor. Bu da yazısı olmayan bir kitabı muhafaza etme gerekliliğini ortadan kaldırıyor.
Günaydın, Halkalı Ziraat Mektebi’nde okutulan şapirograf/şapograf baskı ders kitaplarından bazılarının Ali Birinci’nin kişisel kütüphanesinde muhafaza edildiğini ve bunlardan iki tanesinin Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları tarafından tıpkıbasımlarının yapıldığını belirtti. Bu eserlerden biri Mehmet Akif ve talebesiMikâil Çilingiryan’ınbirlikte hazırladıkları Zeytin Ağacı[1] ders kitabı. Eserin içinde hem metnin orijinali yani şapirograf/şapograf baskısının tıpkıbasımı hem de çeviri yazısı mevcut. Bir diğer eser de Osmanlı’nın önemli bürokratlarından Agop Zakaryan tarafından yazılmış Gülcülük Gül ve Mashsûlâtı[2] adlı ders kitabı. Bu eserin ilk baskısı aslında matbu ama süreç içerisinde Halkalı Ziraat Mektebi tarafından içerisine görseller eklenerek şapirograf/şapograf baskısı yapılıyor.
Şapirograf/Şapograf Baskı, Taş Baskı ve Yazma Eserler Arasındaki Benzer ve Farklı Yönler
Günaydın, şapirograf/şapograf baskı ile taş baskı arasındaki farkları görmenin bazen zor olduğun söyledi. Ama taş baskı kitapların yazım tekniği farklı. Taş baskı için mermerin üzerine çini mürekkebi ile yazılar elle yazılıyor ve sonrasında mermerin üzerine yazıyı etkilemeyecek kimyevi madde dökülüyor. Bu madde mermeri eritiyor fakat mürekkebin bulunduğu satırlar zarar görmüyor. Bu yöntemle kalıp oluşturuluyor ve taş baskı tezgâhlarında baskı için kullanılıyor. Günaydın iki teknik arasındaki benzerliğin elle yazılmaları olduğunu belirtti. Taş baskıda mermer, şapirograf/şapograf baskıda mumlu kâğıt kullanılıyor, bu ise ayrıştıkları bir yön. Bir diğer farklı nokta taş baskısı kitaplar harekeli nesihle yazılıp, basılıyor. Şapirograf/şapograf baskı kitaplar ise rik’â ile yazılıyor. Ayrıldıkları bir başka taraf, taş baskılı kitaplar uzun süreli kullanıma yönelik, daha kalıcı olması istenilen eserlerin basımında kullanılıyor. Örneğin Osmanlı döneminde sözlükler, dini ve tasavvufî eserler yani toplumun her zaman başvurduğu kaynaklar taş baskı ile hazırlanmış. Şapirograf/şapograf baskılar ise daha çok kullan at denilebilecek eserlerin basımında kullanılıyor.
Günaydın şapirograf/şapograf baskı kitaplar ve yazma eserler arasındaki farkı da belirtti. Yazma eserlerde yazım tekniği olarak daha çok nesih ve rik’â kullanılıyor. Bu türdeki eserler tamamen elle yazıldığı için şapirograf/şapograf ve taş baskılardan daha kolay ayırt edilebiliyor. Şapirograf/şapograf baskıdan ayrıldığı nokta ise yazma eserlerde kullanılan kâğıt olarak belirtiliyor.