ZKS’de Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç 13 Ekim 2021’de “İrfan Dersleri” Seminerini Gerçekleştirdi
Zeytinburnu Kültür Sanat’ta düzenlenen “İrfan Dersleri” seminerinin 13 Ekim’de gerçekleşen ilk oturumunda Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, Yunus Emre’nin merkezde olduğu, irfanî söylem ve insan üzerinden bir program gerçekleştirdi.
Kılıç, 2021’in Hacı Bektaşi Veli ve Yunus Emre yılı ilan edilmesi nedeniyle seminerin Yunus Emre eksenli olacağını belirtti. “Bilgelerin, âlimlerin isimleri ve kullandıkları dil farklı olabilir ama anlattıkları birbiriyle örtüşür. Âlimleri, erenleri bir araya getiren ortak noktalar çok önemlidir. Bir halkın medeniyet düzeyine çıkması ortak noktalar vesilesiyle olur. Birlik erenleri, toplumu birleştirmeye çalışan insanlardır. Onlar için esas olan kesrette vahdet dedikleri, çokluk içindeki birlik esaslarını bulmaktır. Farklılıklara rağmen insan olmakta ortağız. İnsan yeryüzünde Allah’ın halifesidir yani O’nun vekili, O’nun işlerini takip edendir. Allah yaratıcıdır, ama insan üzerinden konuşur yeryüzünde. Allah zatıyla tecrübe edilmez, O’nunla ilgili tecrübelerimiz insan üzerindendir. Allah’ın kuluyla yakınlaşması anlamına gelen bu olaya kurbiyet teorisi denir.”
“İnsan-ı kâmil olmaya lazım olan irfan imiş diyor Niyazi Mısri.”
Allah’ın, insanla sanıldığından daha yakın olduğunu ayetlerle bildirdiğini söyleyen Kılıç sözlerine şöyle devam etti. “Kur’an’la muhatap oluş şeklimizi gözden geçirmeliyiz. Kur’an bizden uzakta basılmış bir kitap olarak ötekileşmiş gibidir ama Hz. Peygamber (sav) hayatına ve zamanına baktığımızda basılmamış olmakla beraber hayatın içindedir. İnsanın kutsal kitabı kendisinden ayrı hale getirmesi aralarında yabancılaşmayı doğurmuştur. Hz. Peygamber (sav) insan ve Kur’an ikiz kardeştirler diyor. Demek ki bir bakımdan insan Kur’an, Kur’an da insandır. Bu yüzden ikisini ayırt etmemiz mümkün değil. Zaten Kur’an insanı anlatmaya gelen bir kitap. Esas olan Kur’an’ı bir bilenle içselleştirmek, insana Kur’an’ı açıklamak, anlatmak daha önemlidir. Kitap okumanın gayesini, nedenini öğretmek lazım. Dinde de emir etmekten ziyade dinin geliş nedenlerini söyleyerek insanı harekete geçirmek, dinin maneviyatını, ruhaniyetini vermek lazım. İnsan-ı kâmil olmaya lazım olan irfan imiş diyor Niyazi Mısri.”
Mahmud Erol Kılıç, irfansız olarak yapılan amellerin insanda tesir bırakmayacağını ifade etti. “Dinamik süreçlerin hayatımızda yer edebilmesi için bilgelerin, ariflerin bizleri yönlendireceği düsturlarına ihtiyaç var. Medeniyet sadece zahiri orduyla oluşmaz, şu kadar kâmil insanımız var diyebilmeliyiz. Gönüllerin fethi olmadan bedenlerin fethi olmaz. Gönül insanoğlunda ortak paydadır, herkeste olan bir şeydir. Gönül beytullahın sahibidir. Allah, mümin kulumun kalbine sığabilirim diyor. İnsanlar, maneviyatı büyük âlimlerin ışığı altında vahdet düşüncesinde toplanmışlardır. Âlimler daha barışçıl toplum oluşmasına katkı sağlamışlardır. Yeryüzünde cenneti vaat etmiyorlar ama dertlerin en az olduğu dünya inşa etmeye çalışıyorlar. Birlik erenleri kendinde birliği yakalayıp dışarıya da birliği veren insanlardır. Kula Allah’ı tanıtan elçilerin hakkını vermelisin yani onların sana bildirdiği vaazlar ile Allah’ı tanıyacaksın, bileceksin. Âlimleri, erenleri miras olarak düşünürsek, bunları dışlamamalıyız, onları yorumlayıp günümüze uyarlamalıyız. Arkeik metinlerin yeni şeyler söyleyebilmesi için evrensel değerleri yani ustaları bilmeliyiz. Onlarla temel atıp üzerlerine eklemeler yaparak kendi üslubunu oluşturmalı insan.”
“Ruhaniyeti ve felsefesi olmayanın estetiği olamaz.”
Hakkaniyet, adalet gibi kavramları bilmeden Allah’ın sırrına erişilemeyeceğini söyleyen Kılıç şunları ekledi. “Ruhaniyeti ve felsefesi olmayanın estetiği olamaz. Sırr-ı şeriat, sırr-ı tarikat, sırr-ı marifet, sırr-ı hakikat mertebeleri vardır. Yunus’ta bu dörtlü makam olarak anlatılır: Marifet ve hakikat özdür, şeriat ve tarikat onun kabuğudur. İnsan şeriat ve tarikat ile ilerleyecek ama marifet ve hakikate ulaşmak asıl gaye olacak. Buradan insan modeli çıkarmamız ve o insan modeline bağlı olarak da toplum modeli inşa etmemiz gerekiyor. Çünkü toplumumuzun ruh mimarları âlimler, evliyalardır. Toplumun ruh mimarları olmadan zedeleniriz. Bunun için kemal ehlini çoğaltmalı, evliyalardan, âlimlerden ve onların sözlerinden istifade etmeliyiz. Yunus benlik katmanlarından bahsediyor. Ben de ben var diyor: Kişinin kendi içinde taşıdığı ben. Herkesin içinde kâmil olma potansiyeli var, insan kendi içinde ilerlemeli ve olgun insan olmalıdır.”