100. YIL SOHBETLERİ'NDE METİN CELÂL'LE TÜRK ŞİİRİNİN 100 YILI KONUŞULDU
Zeytinburnu Kültür Sanat’ta bu sezon birbirinden kıymetli konuklarla Cumhuriyetimizin 100 yılının konuşulduğu 100. Yıl Sohbetleri programının son konuğu Metin Celâl oldu. Prof. Dr. Haluk Oral’ın sunduğu program 10 Mayıs akşamı saat 19.30’da başladı.
“TÜRK ŞİİRİ DÜNYA ŞİİRİNİN ASLINDA HİÇBİR YERİNDE”
Söyleşinin ilk bölümünde Metin Celâl, Türk şiirinin dünya şiiri içindeki yeri ve Türk şiir geleneği hakkında konuştu. Prof. Dr. Haluk Oral’ın sorusu üzerine Celâl, Türk şiirinin dünya şiiri içindeki yerini şu sözlerle anlattı: “Türk şiiri, dünya şiirinin neresinde dersek, aslında hiçbir yerinde. Yani, şimdi benim, anlatmadığımız şeylerden biri, ayrıntı ama, dünyanın en büyük şiir portalı var Lyrikline diye, onun ben Türkçe bölümünün editörüyüm aynı zamanda. Onla ilgilenmekten de şair olarak yurtdışında birçok şiir festivaline katıldım, yayıncı olarak yayın dünyasını izliyorum, yurtdışında eserlerimizin ne kadar yayınlandığını biliyorum. Biz burada övünür, seviniriz ama yurtdışında tanınan son derece az şairimiz vardır. Kendi deneyimimden de yola çıkarak söyleyebilirim, dünyada şu anda Trük şiiri diye bilinen çok bir şey yok. Biz kendi içimize kapalı bir milletiz, kendi aramızda övünüp sevinmeyi biliyoruz. Dünyada tanınmış, kitapları çıkmış hâlen de kısmen çıkan tek şairimiz Nazım Hikmet, Türkiye’den. Onun dışında tabii ki kitapları çıkanlar var ama böyle bir süreklilik arz eden bir şey görmüyoruz. Dünyanın da çok umurunda değiliz. Ama zaten dünyada da genelde bakarsan şiir, pek fazla okuru olan bir tür hâlinde de değil günümüzde.”
“ESAS OLARAK CUMHURİYET’İN KÜLTÜREL İDEOLOJİSİ ETKİLİYOR”
Haluk Oral’ın “Cumhuriyet devri şiiriyle Osmanlı şiiri arasında bir kopukluk olmuş mudur?” sorusuna Metin Celâl; “Ben kopukluk olduğunu düşünüyorum. İki şeyden kopukluk var. Bir kere alfabe değiştiriyoruz. 1928. Belki Cumhuriyet’in ilk yıllarında o kopukluk hissedilmedi ama zaten alfabenin değişmesi yani Millî Edebiyat, Yeni Lisan anlayışı daha eskiye dayanıyor. Ta Ömer Seyfettin’lerin dönemine kadar geriye gitmemiz lazım. Zaten o zamandan itibaren bir değişim arzusu var edebiyatta, şiirde. O etkiliyor. Sonra, esas olarak Cumhuriyet’in kültürel ideolojisi etkiliyor. Yani Cumhuriyet geçmişi tamamen reddetme üzerine kurulan, kendi kültür politikalarını onun üzerine oluşturma anlayışında olduğu için zaten aruzun yerine hece, Divan edebiyatının yerine halk şiiri ve nihayetinde de o çizgiyi izleyecek hececi şairlerin desteklenmesi söz konusu. Bu da zaten bir kopuş olmasa bile bir kopuşun olmasının arzu edildiğini gösterir. Kuşkusuz yani işte sanatlarda ve diğer geleneksel şeylerde, şiir de bunun içinde, o kopuşlar hemen öyle gerçekleşecek şeyler değildir. Sen istesen bile iradi olarak, yönetim olarak değişmez. Ama dilde yaşanan alfabe değişikliğinin ben önemli bir şey yarattığını düşünüyorum.”
Program dinleyicilerden gelen soruların yanıtlanmasıyla son buldu.
METİN CELÂL KİMDİR?
Ankara'da doğdu. Müberra Hanım ile ziraat mühendisi Âkif Vural Bey'in. İstanbul Göztepe Aryamerh Lisesini bitirdi. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Petrol Mühendisliği Bölümünde başladığı (1978-1981) yükseköğretimini yarıda bırakıp İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Basın Yayın Yüksekokuluna devam etti (1982-1985). Çeşitli gazete ve dergilerde redaktörlük ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. Aralık 1989-1992 yıllarında Heinrich Böll bursuyla Almanya'da kaldı (2001:566). Parantez Yayınevi'nde yönetici olarak çalıştı. İmge/Ayrım (1984, 3 Sayı), Yeryüzü Konukları (1984, 1 Sayı), Poetika (1985, 4 Sayı), Fanatik (1989, 4 Sayı) ve Sombahar (1990-1996, 35 Sayı) ve Özgür Edebiyat (2007-2013) dergilerinin yayın kurullarında yer aldı (2001:566). Hâlen Parantez Yayınlarının yöneticisidir. Edebiyat ve İlim Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (EDİSAM) başkanlığı da yapan Celâl Türkiye Yazarlar Sendikası ve Pen Yazarlar Derneği üyesi, Türkiye Yayıncılar Birliği genel sekreterliği ve başkanlığı görevlerinde bulundu. İstanbul'da yaşıyor.
İlk deneme yazısı "Yol Ayrımı" 1980'de ODTÜ Edebiyat Kulübü Bülteni'nde çıktı. Yeni Olgu, Oluşum, Edebiyat '81, Varlık, Türk Dili, Sanat Olayı, Günümüzde Kitaplar, Cönk, Gösteri, Broy, Yeni Düşün, Üç Çiçek, Fanatik, Öküz ve Düşler, E gibi edebiyat dergilerinde yayımlanan şiir ve yazılarıyla tanınan Metin Celâl'in, Güneş, Evrensel, Özgür Gündem, Yeni Yüzyıl, Cumhuriyet ve Radikal gibi gazetelerde şiir ve yazıları yayımlandı (Altınkaynak, 2007:432). Uzun yıllar (Eylül 2018'e kadar) Cumhuriyet gazetesinde köşe yazıları ve Cumhuriyet Kitap'ta "Okuduğum Kitaplar" köşesini yazdı. Hâlen Hürriyet Kitap-Sanat’ta kitap eleştirileri yazıyor.
1980 kuşağının imgeci şairleri arasında yer alan Metin Celâl aynı zamanda yazdığı kuramsal ve eleştirel yazılarla da bu şiir anlayışının yaygınlaşmasında önemli rol oynar (Asiltürk, 2006:61). Şiirde içerikten çok söyleyiş güzelliğine ve estetiğe önem veren şair, 1970'lerde ve 1980'lerde şiiri ideolojik araç olarak gören, şiire estetik bir gözle bakmayan, şiirin kendine özgü sorunlarıyla ilgilenmeyen şairleri eleştirmiş ve kendi şiirini estetik bakış üzerine, şiirimizin geçmişiyle hesaplaştığı kadar geçmişin birikiminden de faydalanmak üzerine kurma düşüncesindedir (Asiltürk, 2006:62).
Metin Celâl'in şiirinde aşk, erotizm, ayrılık, hüzün gibi temaları ince bir duyarlılıkla, yer yer hüzünlü ama bir o kadar da ironik bir dille ele aldığı görülür (Asiltürk, 2006:62). Kendi döneminin "toplumcu gerçekçi" şairleri tarafında "bireyci" olmakla suçlanan Metin Celâl, hayatın sıradan akışı içinde sıkılan bireyin kendine çıkış aramasını şiirlerinde işlerken bireyin öne çıkarılmasını estetik bakıştan ve imgeden faydalanarak şiirini kurar (Asiltürk, 2006:62).
İlk kitabı Adım Ölüm'den (1986) itibaren kendini kolay ele vermeyen bir imge sisteminden yana olan şair, günlük hayata dair unsurları ve konuşma dilini başarıyla kullanır. Yalın imgelerle dolu şiirlerinde duyarlı, hüzünlü bir dil vardır. Kendi kuşağı içinde şiir eleştirileriyle de dikkat çeken şair, poetik donanıma önem vermesine ve şiir tarihimize geniş bir açıdan bakabilecek donanıma sahip olmasına rağmen şiirlerinde poetik bilgilere rastlanmaz, bilgiyi içselleştirimiş şekilde kullanır (Asiltürk, 2006:63).