NABİ AVCI’NIN KONUK OLDUĞU PEYAM-İ GARB'TA OCAK AYI PROGRAMI GERÇEKLEŞTİ
Aykut Ertuğrul’un sunumu, Nabi Avcı’nın katılımıyla her ay farklı düşünce ve kavramların izinin sürüldüğü Peyam-i Garb; Zeytinburnu Kültür Sanat’ta devam ediyor. 14 Ocak Salı akşamı saat 19.30’da başlayan programda dergicilik konuşuldu.
Zeytinburnu Kültür Sanat’ta Peyam-i Garb söyleşileri farklı konu, kavram ve merkezlerin etrafında gerçekleşmeye devam ediyor. Ocak ayında “dergi” bir nesne ve kavram olarak ele alınırken, dergicilik tarihi ve Nabi Avcı’nın dergicilik serüveni de sohbet konuları arasında yer aldı.
“Dergicilik Türkiye’de bir heveskârlık alanı.”
Nabi Avcı, dergiciliğin Türkiye’de kurumsallaşmadığına vurgu yaptı:
“Bir heves ve heveskârlık alanı dergi. Hevesini alanlar başka mahallelere taşınıyorlar. Ya da heves devam etse bile imkânlar sürdürülemiyor. Bizde kurumsal dergi pek yok. Üç beş gönüllünün ya da bir fedainin işleri genelde. O yüzden Sezai Karakoç’suz bir Diriliş, Cemal Süreya’sız bir Papirüs, Memet Fuat’sız bir Yeni Dergi düşünemiyoruz. Belli isimlere zimmetlenmiş gibi. Her birinin kendine mahsus bir çizgisi var. Bunlar kurumsal bir sahiplenmeyle sürdürülebilir.”
“Dergilerdeki aktüalite insanları bir arada tutuyor.”
Nabi Avcı, dergilerin rolü ve fonksiyonuna dair konuştu:
“Bir zamanlar öyle bir entelektüel ortam, öyle bir yaşama kültürü vardı ki dergi olmazsa olmazdı. O kültürün, o ekosistemin içinde derginin çok ciddi bir rolü vardı. Dergilerin yazıhanelerine gelen insanlar, topluluklar, aynı ilgi ve hassasiyetleri paylaşan, şairler, yazarlar, yazar adayları olurdu. Oralarda insanlar dergiler üzerinden bir aktüalite oluşturdular ve o aktüalite insanları bir arada tuttu.”