Soy kökümüz Akdenizlilikten daha eski
Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi’nde “Türklerin Serüveni” başlıklı bir seminer veren Prof. Tufan Gündüz, vaktiyle Türkiye’de Akdenizlilik fikrinin çok canlı olduğunu zaman zaman da bunun tekrar gündeme geldiğini hatırlattı. Prof. Gündüz, tarihsel köklerimizle ilgili bu tezin asıl amacının tarihsel derinliği kesintiye uğratmak olduğunu söyledi.
Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tufan Gündüz, Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi’nde Tarih Bizi Çağırıyor üst başlığıyla bir seminer dizisine başladı. İlk söyleşisinde “Türklerin Serüveni”ni konu alan Prof. Gündüz, Türklerin hikâyesinin temelinde bazı sosyolojik vak’alar olduğuna dikkat çekti. Toplumsal olarak tarihi kökenlerimize olan ilgi ve merakımızın soy mitinden kaynaklandığının altını çizen Prof. Gündüz, bu durumu ilginç bir benzetmeyle örneklendirdi: “Çocuk yuvalarından ya da başka yerlerden evlat edinilmiş çocuklar hayatlarının bir evrelerinde kendilerini büyüten kişilerin gerçek anne babası olmadığını öğreniyor, öğrenmeden ölen yok. Bunun sebebi soy miti. Her çocuk nasıl anne babasını merak ediyor onunla ilgili bir hikâye kurmak istiyorsa her toplum da kendi tarihiyle ilgili bir hikâye kurmak ya da var olan bir hikâyeye sarılmak, soy köklerini götürebildiği kadar derine götürmek istiyor. Bu yüzden yeni toplumlarda ısrarla tarih derslerine ihtiyaç duyulur ve bir tarih kurulmaya çalışılır.” AKDENİZLİLİK, TARİHİ DERİNLİĞİN ÜSTÜNÜ ÖRTEN BİR FİKİR Bu çabanın ABD ve Avustralya gibi yeni toplumlarda daha net görülebildiğinden sözeden Prof. Gündüz, “Bunlar göçmenler ülkesi; derme çatma toplumlar ve kurdukları tarih bize biraz komik ve garip de geliyor. Calamity Jane’in tabancası, Billy The Kid’in öldürdüğü adamların listesi. Bunlardan başlıyorlar. Kuzey-Güney Savaşları, doğudan batıya uzanan demiryollarının bile ayrı bir tarihini oluşturuyorlar kendi tarihleri içinde bir yere oturtabilmek için. Bunu bir ABD toplumu yaratmak için ısrarla Amerikan bayrağı altında yapmaya çalışıyorlar. Çok da başarılı oldular.” şeklinde konuştu. Bizim gibi tarihi derinliği hayli büyük olan toplumların ise çok katmanlı bir geçmişe sahip olduğunun altını çizen Prof. Gündüz, sözlerine şöyle devam etti: “Biz Türkiye tarihi okuyoruz, bir geriye gidiyoruz Osmanlı tarihi, yetmiyor Selçuklu tarihi, Karahanlılar, Gazneliler, oradan Göktürklere, o da bizi kesmiyor Hunlara gidiyoruz. Daha geride arkeolojik devirlere, mitolojik dönemlere gidiyoruz. Manas ve Ergenekon destanına sahip çıkıyoruz. Bunun neticesinde tarihi derinliğimizi görüyoruz. Çocuğun ‘bunlar gerçek anne babam mı?’ sorusu toplumsal olarak ‘bu tarih benim tarihim mi, ben nereden geldim’ sorusuna dönüşüveriyor. Tarihi geçmişe doğru gidiyoruz ve orada Asya’daki köklerimizi buluyoruz.” Vaktiyle Türkiye’de Akdenizlilik fikrinin çok canlı olduğunu zaman zaman da bunun tekrar gündeme geldiğini hatırlatan Prof. Gündüz, tarihsel köklerimizle ilgili bu tezin asıl amacının tarihsel derinliği kesintiye uğratmak olduğunu söyledi. Prof. Gündüz, “Bu fikri ortaya atanların ‘Biz burada Akdenizliliği canlandıralım da dostluk kardeşlik olsun’ gibi derdi yok. Amaç soy mitine bir viraj aldırmak. Tarihi derinliği kesmek, kapatmak. Hunlara, Göktürklere kadar gitmenize gerek yok. 1071’den virajı hemen alın, Ege, Yunan, Frig, Lidya, Hititlerle uğraşın yeter. Daha ötesine gerek yok. Soy köklerimizle olan bağı koparırsak burada yeni, hudâyî nâbit; biraz Rum biraz Ermeni biraz Frig, biraz Lidyalı karışık, karmaşık bir şeyle uğraşır durursunuz. Türk adı ilk nerede kullanılmış bununla uğraşmazsınız ve Türk’e de yeni bir anlam kazandırmış olursunuz. Akdenizli bir toplum. Bunlar çok etki yaratıyorlar.” diye konuştu.