SERDAR TUNCER'LE ZEYTİNBURNU'NDA RAMAZAN PROGRAMINDA SALİHA ERDİM İLE EVLİLİKLER ÜZERİNE KONUŞULDU
Serdar Tuncer’le Zeytinburnu’nda Ramazan programının altıncı konuğu Saliha Erdim oldu. 8 Nisan Cumartesi akşamı gerçekleşen programda Tuncer, Saliha Erdim ile evlilik üzerine bir sohbet gerçekleştirdi.
Serdar Tuncer’in açılış konuşmasından sonra yaptığı davet üzerine sahneye Zeytinburnu Belediye Başkanı Sayın Ömer Arısoy çıktı. Sayın Ömer Arısoy, “Zeytinburnu’muzda Ramazan bütün coşkusuyla, mehabetiyle idrak ediliyor. Bizim bunda bir emeğimiz varsa biraz önce Serdar Bey’in de söylediği gibi, biraz emeğimiz, bu çorbada biraz tuzumuz varsa bundan büyük bir memnuniyet duyarız. Hepinizin bildiği gibi sadece Zeytinburnu’nda değil aynı zamanda biz Nurdağı’nda da iftar sofrası kuruyoruz. Orada da her gün 600 depremzede kardeşimize iftar veriyoruz. Aynı zamanda sahurluklarını takdim ediyoruz. Ama burada da, Zeytinburnu’muzda da Ramazan bütün neşvesiyle gelsin istedik. O bakımdan bu kültür merkezimiz sizlerin sayesinde şenlendi, pırıl pırıl oldu, çocuklarımızın sesleriyle doldu. Hepinize çok teşekkür ediyorum.” sözleri ile salonu dolduran seyircileri selamladı.
BİR İNSANIN GÜCÜ İÇERİDEN GELİR
Ardından sahneye bu kez gecenin konuğu Saliha Erdim çıktı. Saliha Erdim, konuşmasına şu sözlerle başladı: “Dünya hayatı aslında meşakkatlerle dolu bir hayat. Din bize Müslüman olduğumuzda sıkıntısız bir hayat vaat etmiyor. Bilakis, bu canlı bünyemizin bünye direncinin sağlıklı ve güçlü olabilmesi için sürekli bir mücadele içinde olması gerekiyor. Vücudunuza havayla, gıdayla, muhtelif şeylerle mikroplar giriyor. Bünye direncimiz ne kadar güçlü olursa o mikropların üstesinden o kadar kolay geliyor. Zaman zaman mikroplar bünye direncini aşabilir. O zaman hastalık açığa çıkar. Bu da insan fizyolojisinin normali. Hasta olmak gibi bir vaka-ı adiyeden diyebileceğimiz bir şeyi herkes yaşayabilir. O zaman da en güçlü ilaç insanın mutlu, huzurlu olması, kendisini sevmesi, kendisine inanması, Rabbi’ne inanarak kendisini içeriden güçlü hissetmesi. Bir insanın gücü içeriden gelir. Zayıflığı da içeriden gelir. Kırılma da içeriden olur, onarılma da içeriden olur. Bozulma da içeriden olur, düzelme de içeriden olur. O yüzden bizim, kendimizle ilgili düşüncelerimiz, başta kendimizle ilgili düşüncelerimiz ne kadar olumlu, ne kadar doğru ve yalnız başımıza kaldığımızda, bir şeye adım atacağımız zaman başladığımız bir iş tam arzu ettiğimiz seviyede yapamadığımızda, bazı aksaklıklar olduğunda iç diyaloglarımız bize ne söylüyor? İç seslerimiz bize ne söylüyor? ‘Sen zaten bunu eline almamalıydın. Sen zaten kimsin ki? Sen zaten bunu yapamazdın.’ gibi bizim kendi elimizle kendimizi zarara, ziyana uğratacak iç diyaloglarımız olduğu müddetçe dışarıdan gelen onlarca destek manasız kalır, etkisiz kalır ve bize fayda edemez.”
BİZ EKSİKLERİMİZLE TAMIZ
Aile hayatındaki iniş ve çıkışlara da değinen Erdim; “Aile hayatında, insanın başkasıyla sıkıntı yaşaması olmazsa olmazdır. Çünkü biz beşeriz. Beş duyumuz yanılır, duygularımız yanılır, o gün karnı açtır, etkilenmeye hazır bir psikolojidedir. O gün birine canı sıkılmıştır, tepkisel olmaya çok müsait bir psikolojidedir, modadır. Dolayısıyla anladım zanneder anlayamamıştır, anlaşıldım zanneder anlaşılamamıştır, insanoğlu hep yanılır. Beşerdir, şaşar. Biz, eksiklerimizle tamız. Yanlışlarımızla tamız. Günahlarımızla ve hatalarımızla tamız. Burada, Rabbimiz’in bizden en çok istediği şey, kendimizi düzeltme konusunda birincil vazife olarak, kendimizi merkeze alacağız, ‘Ya Rabbi ben nasıl davranırsam sen benden razı olursun? Ya Rabbi, şu anda benim yerimde Peygamberimiz (s.a.v.) olsaydı o nasıl davranırdı?’ Müslümanın iki sorusu vardır, ikisi de budur.” sözlerini söyledi.