Ressam Bünyamin K. İstanbul'daki ilk sergisini Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezinde açıyor
“Ne görüyorsun? Görülmeyeni” Görünenin ötesini suluboyanın saydamlığında yıkayarak görünür kılan ressam Bünyamin’in K.’nın “Sudan Levhalar” adlı sergisi 5 Mayıs’ta Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezinde açılıyor.
Ressam Bünyamin K.’nın İstanbul’daki ilk sergisi “Sudan Levhalar” Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezinde 5 Mayıs’ta sanatseverlerle buluşuyor. 25 yıldır resimlerini sadece suluboya tekniği ile yapan sanatçının eserlerinden oluşan sergi 18 Mayıs’a kadar görülebilecek. Serginin küratörü Mehmet Lütfi Şen, sanatçının eserleri ve şiirden resme uzanan yolculuğu hakkında şunları söylüyor: “Benim gördüğüm kadarıyla Ressam Bünyamin K. için suluboya, bir tercih değil tam aksine bir zorunluluk. Onun bu yönünün bugüne kadar yayınladığı şiirleri ve şiir kitaplarıyla izah edilebileceğini sanıyorum. Nasıl ki şiir dilden vücut bulur ve kelimeleri o dile mensup kişilerin anlaşmak için kullandıklarıyla aynı olmakla birlikte, varoluşlarını şairin kendi dünyasındaki yaratmasına borçludurlar. İşte gerçek bir şiir, yazıldığı dilin imkânlarıyla yetinmeyen, dilin içinde kalarak onun imkânlarını aşan, yani ona yeni imkânlar katan bir varlıktır. Şiirin bu poetik anahtarını, Bünyamin K.’nın suluboyayı bilinenin ve görünenin ötesine gitmekte kendisine yol kıldığını anlamakta kullanabiliriz. O bizi tablolarıyla, hepimizin bildiği sokaklarda, gördüğü manzaralarda, kendisine dahi açık edemediği, başka hiçbir şeyin yerini tutamayacağı büyülü yolculuğa çıkarırken, sadece suluboyayla yakaladığı bir akıştan medet umuyor. Suluboyayla uzlaşarak yarattığı eserleriyle, zihnimizle ulaşamayacağımız tatları katıyor hayatımıza. Görünenin ötesini suluboyanın saydamlığında yıkayarak görünür kılıyor adeta.” “Sudan Levhalar” sergisinin kritiğini kaleme alan Mürsel Sönmez ise “Hız çağı da denilen ve gittikçe ivmesi artarak hayata ait tatların duyumsanamaz hale geldiği bir zaman diliminde, sanatın öz doğasına saygıyı özenle koruyarak sunan çağdaş ressamlarımızdan birisi de Bünyamin K. dır.” diyerek tanımlıyor sanatçıyı ve ekliyor: “Medeniyetimizin binlerce yılda oluşturduğu birikim, ülke ve insan sevgisi ve her durumda umudu imleyen resimleriyle Bünyamin K.'nın bir sevgi kışkırtıcısı, bir umut onarımcısı da olduğu söylenebilir.” Küratör Mehmet Lütfi Şen: “Ne görüyorsun? Görülmeyeni” Su ile inceltilerek kullanılan boyanın tarihi çok eskilere dayanır. Kadim Mısır’dan orta çağ Avrupa’sına özellikle elyazması kitaplardaki tasvirlerde suluboya kullanılmıştır. 15. yüzyıldan bugüne bazı ressamlar, suluboyayı ön çalışma, anı yakalamadaki verdiği imkanlar ve ışığı ifade etmedeki üstünlüğü sebebiyle tercih etmiştir. Bizde ise Batılı anlamdaki resimle birlikte suluboya çalışmalar ortaya çıkmıştır. Osman Hamdi, Hoca Ali Rıza gibi birçok sanatçımız suluboya eserlere imza atmıştır. Benim için Cumhuriyet döneminin en önemli suluboya örneği, Malik Aksel’in 1940’larda yaptığı muhteşem “Halay” resmidir. Aksel’in bahsettiğim şaheseriyle birlikte birçok suluboya tablosunu ve başka başyapıtının da olduğu sergiyi 2011 yılında “Yerli ve Evrensel Malik Aksel” projesiyle İstanbullu sanatseverlerle buluşturmuştuk. Suluboyanın ışığın ifadesindeki tadı, anı yakalamaktaki gücünün yanında, doğaçlama imkânını artıran yönü de çok önemlidir. “Sudan Levhalar” projemiz tam 25 yıldır resimlerini sadece suluboya yapan bir ressamın eserlerinden oluşuyor. Ressam Bünyamin K. için suluboya, bir tercih değil tam aksine bir zorunluluk. Onun bu yönünün bugüne kadar yayınladığı şiirleri ve şiir kitaplarıyla izah edilebileceğini sanıyorum. Gerçek bir şiir, yazıldığı dilin imkânlarıyla yetinmeyen, dilin içinde kalarak onun imkânlarını aşan, yani ona yeni imkânlar katan bir varlıktır. Şiirin bu poetik anahtarını, Bünyamin K.’nın suluboyayı bilinenin ve görünenin ötesine gitmekte kendisine yol kıldığını anlamakta kullanabiliriz. O bizi tablolarıyla, hepimizin bildiği sokaklarda, gördüğü manzaralarda, kendisine dahi açık edemediği, başka hiçbir şeyin yerini tutamayacağı büyülü yolculuğa çıkarırken, sadece suluboyayla yakaladığı bir akıştan medet umuyor. Suluboyayla uzlaşarak yarattığı eserleriyle, zihnimizle ulaşamayacağımız tatları katıyor hayatımıza. Görünenin ötesini suluboyanın saydamlığında yıkayarak görünür kılıyor adeta.” Beklentim o ki, sanatçı yolculuğunun sonraki evrelerinde, bilmediği ve dolayısıyla bizimde yabancısı olduğumuz formlardan hareketle bilinmez tatlara akacak. Sizleri “Sudan Levhalar” projesiyle baş başa bırakırken, Ressam Bünyamin K.’ya, şiir tadındaki kritik yazısını kaleme alan dostum Mürsel Sönmez’e ve sanatın gelişmesi adına bu hayati imkânları oluşturduğu için Sayın Murat Aydın’a gönülden teşekkür ediyorum. Kritik Mürsel SÖNMEZ Umudu Boyamak, Umuda Boyamak Sanat; insanın iç dünyasının dış dünya ile teması; varlık alanının, bir de sanatçının ortaya koyduğu eserle genişlemesidir. Hayat sahnesi fizikî olarak sınırlı ise de, bu sahnenin başoyuncusu olan insanın imgelem ve düşüncesi sayesinde sınırsız ve sonsuzluğu içerir. Düşünsel etkinlik belli disiplinler içinde seyrederken, sanatsal uğraş; kendi yasalarını koya koya, kendi evreninin derinliğine doğru kanat çırpar. İşte bu yönüyle, sanatın insana dar olan dünyayı, zaman zaman daraltan ve zorlayan hayatı genişletip ferahlattığını söyleyebiliriz. Mekânı genişleten sanat adlı imkân veya olabilirlikler düzlemi, insan doğasındaki varlığını tüm tarih boyunca gösteregelmiştir. Varlıklardan ve yaşantılardan süzülen deneyim, duygu, algı biçim ve renkleri; ses, müzik ve resim olarak vazgeçilmezliğini her dönemde ortaya koymuştur. İçinde bulunduğu görkemli sonsuzluk uzayındaki varlığıyla dünya, toplam varlığında barındırdığı en küçükten en büyüğe ve rengârenk tablosuyla "zâten" büyük bir sanatsal ihtişam sahnesidir. Bu sahne, sanatsal bakışı benliğinde özyetenek olarak barındıran sanatçının "ayna"sında değişik sanat dallarında yansıdığı gibi, ressamın tablosunda da iç dünyanın ihtişamıyla tamamlanır. Hız çağı da denilen ve gittikçe ivmesi artarak hayata ait tatların duyumsanamaz hale geldiği bir zaman diliminde, sanatın öz doğasına saygıyı özenle koruyarak sunan çağdaş ressamlarımızdan birisi de Bünyamin K. dır. Medeniyetimizin binlerce yılda oluşturduğu birikim, ülke ve insan sevgisi ve her durumda umudu imleyen resimleriyle Bünyamin K.'nın bir sevgi kışkırtıcısı, bir umut onarımcısı da olduğu söylenebilir. Hüznü çağrıştıran bir tablosunun en karanlık noktasında bile başını uzatmaya amade bir umut ışığının, yüzünü göremediğimiz bir insan figürünün yalnızlığından "acılara kardeş" bir çağrışımın imâsı daima açık sır şeklinde varlığını korur. Bünyamin K. resminin arabı olan şiirleri de zaten hep aynı özün sessel görüntüsüdür. Sanatçının derinlik ve yetkinliğince sürekli genişleyen yeni dünya, hatta evrenler oluşur resimlerde. Biçim de, renk ve açı, gölge ve ışık da ressamın fırçasında taze var oluş sevinçleri yaşar. Fırça; tutan elin, el; benlikteki gizemli esinlerin esintisiyle zorunlu sınırlardan öteye yol açar. İnsanlık tarihi vakalar tarihi olduğu gibi sanatın ve resmin de "resm-i geçit" tarihidir. "Bakma", "görme", gördüğünün gölgesinin peşine düşme ve görülmesi gerekeni gösterme çabasındaki ressam, böylelikle güzelliğin kâşifi gibi bir sıfatı da hak eder. Fark ettiği seçkin, ayrıcalıklı kadrajları olabildiğince saydam bir biçimde, içi ve ötesi görünür halde kâğıda aktaran Bünyamin K.'nın suluboyayı seçmesi de elbette tesadüf değil. Resimlerinde yaşayan hikâyeler, mahrem taraflarından geriye kalan ne varsa suluboya şeffaflığı ve ancak suluboya tekniğiyle gösterip anlatılabilecek türden flu hislerdir izleyici için. İstanbul'daki bu ilk sergisi, Bünyamin K.'yı, resmini ve şiirini tanıyanlar için onunla hasbihal etmelerine, yeni tanışacaklar için ise görsel anlatımın en içten haliyle ve Bünyamin K.'nın İstanbul'u ile tanışmalarına güzel bir vesile olacaktır.