TARİH SOHBETLERİ PROGRAMINDA PROF. DR. GÜLTEKİN YILDIZ İLE OSMANLININ SON DÖNEMİNDE ASKERÎ MÜDAHALE VE DARBELER KONUŞULDU
Mehmet Hakan Kekeç’in sunduğu Tarih Sohbetleri’nin şubat ayı programı 24 Şubat akşamı Zeytinburnu Kültür Sanat’ta gerçekleşti. Tarihin farklı dönemlerinden farklı konuların uzmanlarıyla konuşulduğu Tarih Sohbetleri’nde şubat ayının konuğu Prof. Dr. Gültekin Yıldız oldu.
SULTAN II. MAHMUT ADIM ADIM GİDİYOR
24 Şubat akşamı saat 19.30’da başlayan ve “Osmanlının Son Döneminde Askerî Müdahale ve Darbeler” konulu şubat ayı söyleşisinde Prof. Dr. Gültekin Yıldız, geçmişten günümüze askerî müdahaleler, bunların kapsamı ve oluşma şekilleri ile ilgili bilgi verdi. Gültekin Yıldız; “Sultan II. Mahmut o teşebbüsü yaşadığı için, amcasının katlini gördüğü için çok uyanık davranıyor. 1808’den 1826’ya kadar, on sekiz sene… Arada Yeniçeriler, özellikle 1821’de başlayan Rum isyanından sonra kendisini çok sıkıştırsalar ve birkaç defa tehdit etseler de ve 1826’da sarayda yapılan bir meşverette, ya bir şeyler yapalım, alt kesim bütün Yeniçeri zabitlerini ortadan kaldıralım, dense de Sultan II. Mahmut adım adım gidiyor. Yani kendisine yapılacak bir darbenin önüne geçebilmek için önce Ağa Hüseyin Paşa’yı Yeniçeri ocağının ağası yapıyor. O bir kısım tasfiye yapıyor. Bu arada ilmiyenin başını değiştiriyor. Yani ilmiyedeki üst düzey kadroya kendisine yakın isimleri koyuyor. Yine Yeniçerilerin orta ve üst grubunu peyderpey değiştiriyor. O arada geri kalan diğer isyan edebilecek taşradakileri tek tek ortadan kaldırıyor.” sözleri ile II. Mahmut’un Yeniçeri ocağını kaldırmak için yaptığı hazırlıklara değindi.
BEN BİRAZ 15 TEMMUZ GECESİNE DE BENZETİYORUM
Söyleşinin devamında Yeniçeri ocağının ortadan kaldırılma sürecine de değinen Prof. Dr. Gültekin Yıldız; “1826 Mayısında deniyor ki biz yeniden bir yeni ordu kuruyoruz, Eşkinci Ocağı’nı. Tıpkı işte Levent’te kurulan Nizam-ı Cedid gibi. Aslına bakarsanız muhtemelen devlet Yeniçerilerin yeniden isyan edebileceğini biliyor. Ama, ilk defa Osmanlı tarihinde Yeniçeriler isyan ettiğinde, 14 Haziran 1826’da Padişah’ın işte Topkapı Sarayı’nı basmaya gidiyorlar ama Padişah Beşiktaş’ta. Malumunuz Topkapı Sarayı ile Beşiktaş arasını işte kayıkla, saltanat kayığıyla ulaşım sağlanıyor. Padişah hemen Topkapı Sarayı’na dönüyor. Kendisine sadık ocaklar var topçu ocağı gibi, humbaracı ocağı gibi. Bunlara ve halka silah dağıtılıyor. İlk defa Osmanlı tarihinde. Halka silah dağıtmak çünkü genelde monarşilerde pek olacak bir şey değil. Çünkü halka silah verirseniz yarın başınıza dert de olabilir, çünkü bu bir demokrasi değil, askerlik de zorunlu değil. Herkes askerlik yapmıyor. Salalar okunuyor. Yani ben biraz 15 Temmuz gecesine de benzetiyorum. Ve mahalle imamları rehberliğinde ahali saraya gelip, silahları alıp ertesi sabah işte bugün Süleymaniye’de müftülük binası olan Yeniçeri ocağına doğru iki koldan yürüyorlar. Dolayısıyla aynen 1807’deki isyan gibi İstanbul’un göbeği karşılıklı grupların toplu tüfekli çatışmasına şahit oluyor. Şimdi hani bu İstanbul’un dili olsa da konuşsa… Kaç defa hem Bizans döneminde hem Osmanlı döneminde çatışma ve iç savaş yaşandı. İç savaş da biliyorsunuz savaşların en çetinidir. Yani hani sonuç itibariyle iki taraf da aynı devletin tebaası, iki taraf da Müslüman, iki taraf da Müslüman, iki taraf da Osmanlı vesaire… Ama devletin ve sultanın devamı tehlikede diye görüldüğü için. Yani devletin ordusu Yeniçeri ocağı, topla vuruluyor. Denizden, karadan… Ve nihayetinde bu, başarılı olacağı düşünülen darbe, ocağın sonunu getiriyor.” sözlerini söyledi.
Program izleyicilerden gelen soruların cevaplanması ile son buldu.