100 Yüze İmza ve Söyleşi / 16 Şubat 2021
Konuk: Mehmet Sabri Genç / Sunan: Samed Karagöz
Yazar Sabri Genç son kitabı Sanat’ın Seyri[1] vesilesiyle, Samed Karagöz koordinatörlüğünde gerçekleşen 100 Yüze İmza ve Söyleşi programında okurlarıyla buluştu.
Sanatı’ın Seyri kitabı yazarın uzun yıllardır farklı mecralarda kaleme aldığı felsefe ve edebiyat yazılarının ve makalelerinin surete bürünmüş hali. Karagöz konuğuna kitaba girecek yazılarını nasıl seçtiğini ve bir araya getirdiğini sordu. Kitaptaki konulara tematik olarak yaklaşıldığında edebiyat ve felsefeye mana ve anlam, hayat ve yaşam kavramları üzerinden yaklaşılıyor. Karagöz yazardan bu yöntemi tercih nedenini ve anlam dünyasındaki yerini de açıklamasını istedi.
Mehmet Sabri Genç özellikle Karabatak dergisinde yazdığı yazıların kitabın hacminin çoğunu oluşturduğunu belirtti. Kavram çiftlerini kullanması ele aldığı konulara düalist bir pencereden bakmasından kaynaklanıyor. Yazar kavramları amacını dile getirmek için araç olarak kullanıyor. Hayat ve yaşam kavramlarını kullanmasındaki neden günümüzdeki yıkıcı etkiye karşı zırhlanmak. Anlam ve mana kavramları ise salt biyolojik insanların günümüzde manaya odaklanamaması ve özellikle gençlerin soyut düşünemiyor olmasından dolayı kitapta yer alıyor.
Samed Karagöz Genç’e “gençlerin soyut düşünememesinin nedeni ne olarak görüyorsunuz?” sorusunu yöneltti.
Genç’e göre coğrafyamızdaki her yerde ve her şeyde aslında mana/lar gizli. Modern insanın odak noktasında ise daha çok görme var ve insanlar artık görmediklerine inanmıyor. Haliyle soyut bir şey aktarılmaya kalkışıldığında önüne kalkan geriliyor ve somut beklentiler doğuyor. Peki insanlar neden somuttan soyuta geçti diye sesli düşünüyor Genç. Ona göre insanlığın modern çağdan çıkıp, tekrar geriye dönüşü söz konusu. Yani somuttan soyuta ilerleyen insanlık bu sefer de soyuttan somuta geçiş yapıyor. Bu ilkellik kavramı üzerine düşünmeye sevk ediyor. Genç ilkelliğin amazonlarda ya da keşfedilmemiş yerlerde yaşamak anlamına gelmediğini, ilkelliğin soyut düşünememek olduğunu belirtiyor. Soyut düşünememenin de medeni olmadığı sonucuna varıyor.
İnsan Metafizik Bir Varlık Olarak Hatıralara Sahip
Genç izah etmeye devam ediyor. İlkel kabilelerin geçmişlerinden öğrendikleri bir şey yok, kabilenin en küçüğü bile mızrakla balık avlayabiliyor. Bu toplumlarda gelişmişlikten bahsetmek zor. Bütün dünyaya bakıldığında ise insanlık külliyen bu yöne doğru gidiyor; soyut düşünemeyen, hatıraları olmayan ve sadece ana odaklanan varlık olma haline. Hayvanlar âleminde de durum bu şekilde, oysa onlarla insanları ayıran en önemli özellik insanlığın hatıralarının, geçmişinin olması. Genç’e göre insanı metafizik, ruhi ya da manevi açıdan geliştiren öğrendiği şeyler. Küresel düzenin yaratmak istediği ise düşünmeyen, akletmeyen ve başkaldırmayan bir varlık. Mana ve anlam, hayat ve yaşam kavramları yazarın dünyaya karşı başkaldırma duygusunu ortaya koyabildiği nirengi noktaları. Bu kavramlarla “küreselleşme”ye başkaldırdığını belirtiyor.
Samed Karagöz konuğuna izleyicilerden gelen iki soruyu nakletti. “Soyut düşünceyi beslemek için ne yapmamız lazım?” “Teknolojinin bu kadar çok yaygınlaşmış olması soyut düşünceyi olumsuz etkiliyor mu?”
Hepimizin bildiği bir gerçek var, günümüzde çocuklar çok erken yaşta teknoloji ile tanışıyor diyor Genç. Oysaki ebeveynleri onları Dede Korkut, Köroğlu gibi destan ve masallarla buluştursa, çocuklar anlatılanın arkasındaki nice manalarla tanışacaklar. Bu manalar da çocuğa açıkça anlatılsa zihinleri gelişecek. Ayrıca çocuklara şiir okutmak ve ezberletmek de manaya yani metafiziğe odaklanmalarını sağlayabilir, onların soyut düşünce mekanizmalarını besleyebilir. Teknolojik gelişmeler soyut düşünmeye engel teşkil ediyor. Kendi coğrafyamızın üretmiş olduğu edebi metinlere ve kutsal metinlere bilim üretmek, teknolojik hamlelerde buluşmak amacı ile yaklaşılıyor ama bu soyut düşünce için tehlikeli.
Sanat Anlamı Alt Üst Ederek Algıyı Şoka Uğratmalı
Samed Karagöz internetin ilk çıktığı günlerden bugünlere gelindiğini, kullanım hızının ve içeriğinin çok hızlı değiştiğini ve geliştiğini, başlardaki metin odaklı olan içeriğinin görsel odaklı bir dile evrildiğini belirtti. İnternet nedeniyle matbunun azalacağına dair olan öngörüler ise karşılık bulamadı ve bambaşka görsel bir dünyada imaj bombardımanı söz konusu. Karagöz konuğunun bu konu hakkındaki düşüncelerini öğrenmek istedi.
Mehmet Sabri Genç teknolojinin sağladığı birçok kolaylıkla birlikte zararlarını da görmek gerektiğini söyledi. İnternet ortamında çok fazla malumat var. Hafızayı çok fazla gereksiz bilgilerle doldurmamak gerekiyor. Şu anki unutkanlığın, dikkatsizliğin had safhada olmasının nedenlerinden biri de görme biçimlerini ve zihni meşgul eden çok fazla gereksiz bilginin olması. Bu etrafı hiç görmeyelim anlamına gelmiyor ama bir orta yolun bulunması gerekiyor. Özellikle çocukları zararlı görsel malzemeden korumak ve onları daha çok masal ve destanlarla tanıştırmak gerekiyor. Ayrıca menkıbevi anlatıların içinde ahlaki bilgiler var. Bunlar çocukların kişisel gelişimlerinde besleyici kaynaklar. Genç’e göre beşeriyet ortaya çıkarılmaya çalışıldığında sanatın görünür olması zor. Çünkü sanat gizlide olan mananın ortaya çıkarılmasıyla suret bulabiliyor. Hapsolmuş bir güzelliği göremeyen gözlerin bir imge ortaya koyması, şiir yazması ve somut olan bir şeyi soyut olarak tasvir etmesi neredeyse imkânsız oluyor.
Çağdaş sanat söz konusu olduğu zaman batıdan alınan sanat akımları köklerinden kopartılarak coğrafyamıza taşınıyor. Bu yüzden de aslında topraklarımızda tam olarak yeşeremiyor. Köksüz sanat anlayışı olarak hayatına devam ediyor dedi Samed Karagöz.
Mehmet Sabri Genç ise Anadolu’da kökümüzü bulabileceğimizi yüzlerde masalın olduğunu belirtti. Hepsi ibretliktir ve iyiler kazanırken kötüler kaybeder. Ama asıl olay bunların büyük edebi ya da görsel eserlere dönüştürülmesi. Neden hazinelerimizi göremeyip bunlardan ölümsüz eserler vücuda getiremediğimiz üzerine düşünmemiz gerekiyor. Gerçekten görebilenler için binlerce hikâye var. Kadimi bırakalım günümüzdeki hikâyeler dahi insanlarla buluşturulamıyor. Yazar Sanatın Seyri’nde bu problemin önünü açmaya çalıştığını söylüyor. “Bu kadar zenginliğe rağmen neden bu topraklarda netice alınamıyor? Bahsettiğim soyut düşüncenin zirvesindeyken görebilen, işitebilen bir milletken nasıl oldu da salt somuta odaklandırılmaya başladık?” Genç bu soruların üstesinden gelinebilmesi için bunlara batı odaklı cevaplarla yaklaşılmaması gerektiğini vurguluyor. “Çünkü onlardaki ruh, beden, nefs ilişkisi ile bizimki aynı değil.”
Esas Olan Layıkıyla Kendimizi Bilmek ve Anlamak
Ayağı yere basabilen, kimlik sahibi kişiler sanat, bilim, edebiyat üretebiliyor. Aksi halde kimsenin saygı duymayacağı çok yazan ama bir şey söylemeyen sanat ürünleri ortaya çıkıyor ve özgünlük sergilenemiyor. Derdimiz özgün sanat eserlerini toplum içinde üretebilmek ve bunların değer görmesini sağlamak olmalı diyor Genç.
[1] Vadi Yay., 2021, 248 s.