ZEYNEP TÜRKOĞLU, “ZEYTİNBURNU KİTAPÇISI BULUŞMALARI” SÖYLEŞİ PROGRAMINDA YAZAR ALİ EMRE ÖZYILDIRIM’I AĞIRLADI
Zeytinburnu Kültür Sanat, 16 Mart tarihinde “Zeytinburnu Kitapçısı Buluşmaları” söyleşi programı çerçevesinde yazar Ali Emre Özyıldırım'ı konuk etti. Zeytinburnu Kitapçısında gerçekleşen programda, “Cahit Sıtkı Tarancı’dan Feridun Fazıl Tülbentçi’ye Mektuplar” kitabı çerçevesinde bir sohbet gerçekleşti.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın yazdığı mektupların önemini vurgulayan Ali Emre Özyıldırım şunları söyledi:
“Tarancı güçlü bir babanın yanında büyüyor ama ailesiyle, babasıyla birtakım problemler yaşıyor. Daha sonra okul hayatı var fakat hiçbir zaman kurallara, kalıplara bağlanmayı sevmediği için okul hayatı çok başarılı geçmiyor. Cahit Sıtkı için anlıyoruz ki arkadaş çevresi, dahil olduğu şairler grubu ve onlarla kuracağı iletişim çok önemli. Dolayısıyla mesela Ziya Osman Saba’ya yazdığı mektuplar onun edebi kişiliğiyle, ruh dünyasıyla ilgili sadece bir araştırmacı için değil, bizim yakın dönemimizi, yakın dönemimizdeki insan tiplerini, insan ilişkilerini tanımak için de çok önemli ayrıntılar veriyor. Bu açıdan Cahit Sıtkı’nın kendi kuşağı içinde de mektuplara düşkünlüğü açısından öne çıktığını özellikle vurgulamak gerekir.”
Özyıldırım, Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiir görüşünün ve edebi gelişiminin mektuplarına da yansıdığını ifade etti:
“Tarancı’nın edebi gelişimiyle ilgili ilginç anekdotlar var. Mesela Feridun Fazıl bir şiirini göndermiş Cahit Sıtkı’ya ve onun yorumunu merak etmiş. Cahit Sıtkı da yaklaşık bir sayfa boyunca Feridun Fazıl’a bu şiirin güzel olmadığını, kötü olduğunu anlatıyor. Bunu anlatırken kendi şiir görüşünü de işin içine katıyor, şu mısra böyle olabilirdi şu konu böyle olabilirdi gibi… Yirmili yaşlarının ilk yarısında Cahit Sıtkı’nın şiir algısı neydi, bütün samimiyetiyle arkadaşına yazdığı mektuptan bunu görebiliyoruz. Ama Cahit Sıtkı çok ince ruhlu birisi olduğu için bundan rahatsızlık duymuş olmalı ki bir sonraki mektubunda da Feridun Fazıl’ın başka bir şiirini çok güzel bulduğunu anlatıyor. Burada arkadaşlar arasındaki bir gönül ama eğilimini de sezdim. Zaten mektuplar insanların bütün yalınlığıyla ortaya çıktığı metinler.”
Ali Emre Özyıldırım, Cahit Sıtkı’nın mektuplarında edebiyat dünyasına dair ilginç ayrıntıların varlığına işaret etti:
“Cahit Sıtkı’nın ilişkileri bağlamında özellikle o gençlik yıllarındaki şair çevresi beni etkiledi ve orada bugün artık adı unutulmuş birçok şairin olduğunu görmek de beni üzdü. Mesela orada Reşat Cemal’den bahsediliyor. Bugün hiçbirimiz bu ismi bilmiyoruz. Halbuki ben bu mektuplar vasıtasıyla o dönemin dergilerini, başta Varlık olmak üzere, taradığım zaman her yerde Reşat Cemal’i gördüm. Şimdi kim olduğunu hiç kimse bilmiyor. Fakat o dönemde Cahit Sıtkı neyse, Ahmet Muhip neyse o da öyle bir şairmiş. Ama tabi burada şu soruyu sormak lazım: Niye o geride kaldı? Acaba hayat gailesi mi, mesleki tercihleri mi? Bu tür ilginç hikayeleri tetikleyecek birtakım ayrıntılar var. Yakup Sadri diye bir şair var mesela. Hayrettin Kazım diye birisi var, onu ben de duymamıştım. Bu da bana ilginç geldi. Hiç izi kalmamış ama o dönemin Varlık Dergisi’nde Cahit Sıtkı’nın ne kadar şiiri varsa Yakup Sadri’nin de o kadar şiiri var. Bugün tamamen meçhul bir isim. Bu da hayatın bir gerçeği.”