100. Yılında Çanakkale Sempozyumu yapıldı
1. Dünya savaşının en önemli cephelerinden biri olan ve bir ülkenin kaderini değiştiren sayılı savaşlar arasında yer alan Çanakkale Savaşları, Zeytinburnu Belediyesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi tarafından organize edilen 100. Yıl Sempozyumu’nda, tüm boyutlarıyla ele alınarak, sempozyuma iştirak eden ilim adamları tarafından farklı yönleriyle ele alındı.
Çanakkale şehitlerine saygı duruşuyla başlayan sempozyumda, İngilizlerin, Çanakkale’yi işgal edemeyeceklerini anladıktan sonra gizli şekilde Çanakkale’yi tahliye etmeleri ve bunun Türk Kuvvetleri tarafından geç algılanışı, Mehmet Fuat Köprülü’nün, Çanakkale Muharebeleri üstüne yazdığı 158 adet kitap ve makalenin yıllarca ilkokul müfredatında yer alışı, Amerikan Board Misyoner Kuruluşu’nun 1914 öncesi ve sonrası Türkiye’deki faaliyetleri, “beyaz bulut” gibi efsaneler üzerine kurulmuş kaybolan 35 İngiliz askerinin akıbetinin ne olduğu, Yozgat Şehri’nin Çanakkale Harbi’ndeki önemi, muhabere sırasında ölen işgal kuvvetlerine ait askerlerin defnediliş hikâyesi, Rus belgelerine göre Çanakkale’nin hangi yönleriyle ve ne şekilde ele alındığı, itilaf kuvvetlerine ait basın tarafından propaganda haline dönüştürülen savaşların dünya kamuoyunda oluşturduğu tepki ve daha birçok konunun konuşulduğu sempozyumda, Çanakkale Harbi farklı yönleriyle yeniden masaya yatırıldı. "Kültürel Faaliyetlerin Daimi Ortağı Zeytinburnu Belediyesi" Açılış konuşmasını gerçekleştiren İstanbul Medeniyet Üniversitesi Rektörü İhsan Karaman, sempozyumda, kendileriyle işbirliği içerisine giren Zeytinburnu Belediyesine teşekkür ederek, Zeytinburnu Belediyesi’nin sadece kaldırımlar yapan, yolları düzelten ve köprü inşa eden bir belediyecilik anlayışına sahip olmadığını, aynı zamanda kültürel ve sosyal faaliyetlerde daima öncü belediyeler arasında yer aldığını ifade etti. Konuşması sırasında, savaşta parmağını arkadaşının uyarısıyla kaybettiğinin farkına varan Türk askerine ait bir öyküye değinen Karaman, Çanakkale Destanı’ndan geleceğe yönelik çıkarılacak birçok ders olduğunu vurguladı. "Çanakkale Filmi Yıl Sonu Vizyonda" Sempozyumun katılımcıları arasında yer alan Zeytinburnu Belediyesi Başkanı Murat Aydın, 2002 yılından beri düzenli olarak Çanakkale’ye turlar düzenlediğini belirterek, bugüne kadar 100 bin kişinin Çanakkale’ye götürüldüğünü ifade etti. Çanakkale ile ilgili birçok çalışmaya destek verdiklerini belirten Aydın, alanında ses getiren “Sonkale Çanakkale” adlı belgeseli bu yıl kitap haline dönüştürdüklerini aynı zamanda bu sene filmin, 100. yıla özel olarak DVD haline dönüştürüldüğünü belirtti. Çanakkale’de yaralandıktan sonra İstanbul’da vefat etmiş 600’ün üstünde şehidin bulunduğu Soğanlıdere Şehitliği’nin, kendileri için bir gurur kaynağı olduğunu ifade eden Aydın, konuşmasını şu sıralar yapımı Çanakkale’de devam eden ve yılsonu vizyona girmesi planlanan, Çanakkale Harbi’nin anlatıldığı sürpriz film müjdesiyle noktaladı. “Zeytinburnu Belediyesi tebrik etmek gerekiyor” Sempozyumda Çanakkale Literatürü tebliğini sunan Dr. Elif Genç, Çanakkale hakkında bugün kayıtlı bulunan 400 eser mevcut olduğunu söyledi. Bunların yüzde 14’ünün yabancı, yüzde 86’sının Türk yazarlar tarafından kaleme alındığını belirten Dr. Genç; eserlerin dağılımını “250’si araştırma, 47’si hatırat, 39’u askeri rapor, 23’ü edebi eser, 5’i sempozyum ve 4’ü belgesel.” sözleriyle özetledi. Dr. Elif Genç, bu konuda Zeytinburnu Belediyesi’ne teşekkür etti ve Çanakkale hakkında birden fazla eser veren tek belediye olduğunu söyledi. “Ben hiç bu kara günleri unutur muyum?” Çanakkale Savaşlarını Fuat Köprülü’nün eserleri üzerinden ele alan Yrd. Doç. Dr. Abdülkerim Asilsoy, “Bayrak ve vatan” fikrinin Fuat Köprülü ile ders kitaplarına girdiğinin altını çizdi. Köprülü’nün “Ben hiç bu kara günleri unutur muyum?” sözleri bir projeksiyon açısından bıraktığı topraklardan vazgeçmemenin ders kitaplarına girmesi anlamlı olduğunu söyleyen Asilsoy, “Öç duygusu benim mukaddes ateşimdir.” diyen Köprülü’nün yazdıkları arasında hamaset içeren yönler de olduğuna vurgu yaparak, gençlerin ve bilim adamlarının eserlerini incelemesi ve takip etmesi gerektiğini söyledi. “Beyaz Buluta Ne Oldu?” Sempozyumun konuşmacıları arasında yer alan Prof. Dr. Süleyman Beyoğlu, İngilizlerin, savaş sırasında yükselen “beyaz bir bulutla” birden kaybolduklarını iddia ettikleri 35 kayıp askeriyle ilgili efsaneleşmiş hikâyeye değinerek, “Beyaz Bulut diye bir mucize aramaya gerek yok, şayet mucize aranıyorsa, dünyanın en büyük donanmasıyla topraklarımızı işgal etmeye gelen düşmanı püskürtmüş Türk askerine ait mucizesi var.” dedi. 12 Ağustos 1915’te karaya taarruz yapan, 163’üncü Tugay’a ait 35 İngiliz askerinin, bahsedildiği gibi yakılmadığını ve samanlıktan yükselen bir beyaz bir bulutla kaybolmadığını belirterek, 35 askerden ikisinin savaş esnasında öldüğünü, 33’ünün ise yaşadıklarını ve hatta savaştan sonra memleketlerine dönebildiklerini vurgulayarak, 33 askerin mezarını bizzat kendisinin gidip ziyaret ettiğini ifade etti. “Savaş sonrası kitaplar objektif değil” Sempozyumun katılımcılarından Uğural Vanthoft, Çanakkale hakkında yazılan kitapların objektif mi siyasi mi olduğu konusunu ele aldı. Resmi devlet ideolojisinin yazarları etkilediğini söyleyen Vanthoft, “Savaşta bulunan Yüzbaşı Şemsi Canoğlu’nun Harb-ı Umumi Hatırası notları eserinin iki baskısı arasında farklar var.” dedi. Çanoğlu’nun kitabının 1953 ve 1915 baskılarını kıyasladığını söyleyen Vanthoft, “İlk metinde “cenab-ı hak” kelimesi ikincide “tanrı”, ilk kitaptaki “zümre-i şühedaya kavuşmak” ifadesi “kayıp” olarak değişmiş. Enver Paşa’nın teftişe gelişinin anlatıldığı bölümde ilk kitapta yanında bulunan “Alman Paşalar” kaldırılmış. Kitapta geçen “Osmanlı” sözcükleri ikinci kitapta “Türkler” olarak değişmiş.” olduğunu söyledi. Amerikan Board Misyonerleri ve Yabancı Gazeteciler Çanakkale savaşları öncesinde faaliyet gösteren Amerikan Board Misyonerleri’nin, Çanakkale Savaşları’ndan önce 209 misyoner, 49 kilise, 450 okul ve 19 hastane ile toplam 25.922 kişiye ulaştığını belirten Dr. Cenk Demir, Amerikan Board Misyonerleri’nin, savaştan olumsuz etkilendiğini savaş sonrasında ise faaliyetlerinin sekteye uğradığını ifade etti. Çanakkale sırasında savaş esnasında cepheden haber bildiren yabancı gazetecileri ele alan Muzaffer Albayrak, Çanakkale Cephesi’nde birçok gazetecinin görev aldığını bunlardan 33’ünün kaydına ulaşılabildiğini belirterek, 33 gazeteciden bir tanesinin ise kadın gazeteci olduğunu vurguladı. Alman ve Amerikan gazetecilerin ağırlıklı olduğu cephede İsveç, Norveç, İspanya ve Bulgaristan’dan da gazetecilerin yer aldığını belirten Albayrak, gazetecilerin, Taahhütname imzalayarak cepheye katıldığını ve savaş esnasında imzaladıkları bu belgeyle savaşın yükümlüklerini kabul ettiklerini belirtti. “Gençlere milli tarih bilinci” Çanakkale’nin sosyolojik ve psikolojik tahlilinin yapılması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Hamdi Doğan, bugünün gençlerine milli tarih bilincinin verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Doç. Dr. Doğan; “Bugün gençlere Çanakkale üzerinden milli tarih bilinci vermeliyiz. Çanakkale’de her aileden bir kişi şehit düşmüştür. Bunların unutulmaması, sürekli olarak hatırlatılması lazım.” dedi. “Her şehre bir Çanakkale anıtı” Yrd. Doç. Dr. Veysi Akın ise konuşmasında Çanakkale savaşı sırasında her bir alayın şehitliğinin haritasının çıkarılmış olduğunu söyledi ve bugünkü şehitliklerin bu haritaya göre düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Akın; “Bu konuda belediyelere çok iş düşüyor. Her şehirde Çanakkale’de şehit düşenler tesbit edilip, gençlere anlatmak için bir anıt yapılmalı. Gençlere dedelerinin Çanakkale’de onlar için şehit olduğu anlatılmalı. Şehitler bize koca bir ülke bıraktılar, biz de onlar için yarım metrekarelik alanları boş bırakmalı, anıtlar yapmalıyız.” dedi. “Çanakkale sadece bizim cephemiz değil” Sempozyum konuşmacılarından Prof. Dr. Mustafa Çolak ise Çanakkale Savaşı sırasındaki müttefikimiz Almanya’nın bize yardım çabaları üzerinde durdu. Prof. Çolak; “Çanakkale sadece bizim cephemiz değil, savaşı büyük resmin içinde görmeye çalışmalıyız. Alman arşivlerinde bu bir savaş değil, “boğazlaşma” olarak bahsedilir.” sözleriyle savaşın bütün ülkeler açısından önemine değindi. “Türkler hastaneleri ateşe tutmadı” Doç. Dr. Recep Karacakaya savaşı yabancı basındaki yansımaları üzerinden değerlendirdi. Kamuoyunda askerimizin zaman zaman kasıtlı olarak kötü gösterilmeye çalışıldığını söyleyen Doç. Dr. Karacakaya, bağımsız ajanslardan Reuters’in “Türkler hastaneleri ateşe tutmuyor, hatta yaralılarımızı taşımaya yardım ediyor.” gibi haberlerinden örnekler verdi. “Ruslar Ayasofya’ya haç takmak istiyor” Rus belgelerine göre Çanakkale’yi anlatan Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztürk ise Rusya’da yaptığı araştırmalarda Rusların bu savaşı “operasyon” olarak değerlendirdiğini belirtti. “Ruslar 2. Dünya Savaşı’nda 25 milyon kayıp verdiği için Çanakkale, 1. Dünya Savaşı’na unutulan savaş dediler.” Diyen Öztürk; “Ruslar esasında Çanakkale Savaşı’na karşılar. Fakat boğazın Ruslar açısından önemini anlamak için I. Katerina’nın Türk Projesi’ne bakmak gerekiyor. Bu proje İstanbul’u ele geçirmeye, çar şehri yapmaya ve Ayasofya’ya yeniden haç takmaya yönelik.” dedi. Son oturumu yöneten Öğr. Gör. Mehmet Genç ise sempozyumun kapanış konuşmasını şu sözlerle gerçekleştirdi. “Çanakkale Osmanlı’nın Kuğu Şarkısı” “Çanakkale Osmanlı Devleti’nin “Kuğu Şarkısı”dır. Bu final sayesinde yeni devletinin temellerini atmıştır. Rusya’da bu savaştan sonra yepyeni bir dünya inşa etti fakat onlar başarılı olamadı. Rus tarihindeki yerinin de bizim tarihimizdeki yeri gibi önemli olması gerektiğini düşünüyorum.” Soru cevap şeklinde katılımcıların da aktif olduğu ve birçok vatandaşın sorularına cevap aradığı sempozyum, özellikle öğrenciler tarafından ilgiyle takip edildi.