100 İMZA VE SÖYLEŞİ'NİN OCAK AYI KONUKLARI HAKAN ÖZTÜRK VE SİLVAN ALPOĞUZ OLDU
26 Ocak’ta ZKS’de gerçekleşen 100 Yüze İmza ve Söyleşi programına genç kuşağın önemli romancılarından Silvan Alpoğuz ve Hakan Öztürk konuk oldu. Aykut Ertuğrul’un sunduğu söyleşi programında; Silvan Alpoğuz’un Kimse Kalmadığında Bunu Hatırla ve Hakan Öztürk’ün Karagöz Dersaadet’te Gölge Oyunu isimli romanları üzerinden bir konuşma gerçekleşti.
Aykut Ertuğrul’un sunduğu programda Silvan Alpoğuz ile Kimse Kalmadığında Bunu Hatırla ve Hakan Öztürk’ün Karagöz Dersaadet’te Gölge Oyunu kitabı ve genel olarak Türk romanı hakkında düşünceleri üzerine konuşuldu.
BAŞIMIN UCUNDA BİR SEYAHATNAME HEP OLUR
Söyleşinin başında Hakan Öztürk, Karagöz Dersaadet’te Gölge Oyunu isimli romanının çıkış noktası ile ilgili şunları söyledi: “Teknik olarak kitabım basıldığı için kendime yazar diyebiliyorum ama kendimi hâlâ bir okur olarak görüyorum. Uzun yıllardır kitap okuyan bir insanım ben. Nereden başladı? Biz Anadolu lisesini yedi yıl okuyan nesildeniz. Şöyle, biz Anadolu lisesini kazandıktan sonra orta birden lise ikiye kadar çok serbest bir ortamımız vardı. Neden? Bir sınav stresimiz yoktu üzerimizde. Bir hobiye de yönelebilirdik, bir spora da yönelebilirdik. O zamanlar, hasbelkader kitap okumaya yöneldik. O zaman da ağırlıklı olarak fantastik ve bilim kurgu okuyordum. Küçük yaşlarda diyebileceğim, Tolkien’le tanışmam, bilim kurgu yazarlarından Asimov’la tanışmam, Ray Bradburry ile tanışmam, Stephen King’le tanışmam hep bu erken devrede olduğu için bu, yıllar süren bir okuma serüvenine dönüştü. Ağırlıklı olarak ben, bir yere kadar, İhsan Oktay Anar’ın romanları ile tanışana kadar da uzunca yıllar bu tür kitaplar okudum. Yani bu, sonrasında, aslen mühendisim ben, mühendislik fakültesinde okudum ama bu bir zorluklardan kaçış mı diyelim, serbest vakti güzel geçirme mi diyelim, öyle bir insiyakla biz kitap okumaya devam ettik. Hâlâ da kendimi bir okur olarak görüyorum ağırlıklı olarak. Tabi bu okuma süreci bilim kurgu ve fantastikle başladıktan sonra dediğim gibi İhsan Oktay Anar’la tanışıp yerel olarak da güzel şeyler yapılabilir, bizim sermayemiz buna yeterli diyerek, İhsan Oktay Anar tadı alabileceğim ne var, her şeyden önce Evliya Çelebi var. Hani o mizah anlayışı, tarih anlayışı, Evliya Çelebi’den gelen tarih anlayışı. Hâlâ da okurum, başımın ucunda bir Seyahatname hep olur. Ve aynı tadı alabileceğim bizim eski eserlerimizden işte Muhayyelatname var, Filibeli Ahmet Hilmi’nin Amak-ı Hayal’i var, biraz daha günümüze yaklaşınca Sermet Muhtar Alus, Osman Cemal Kaygılı, Reşat Ekrem Koçu, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi yazarlarımız var. Bunları okuya okuya hani çok iddialı bir laf olabilir ama bir yerden sonra dolup biraz da taşalım, hani biz neler yapabiliriz, benim de anlatacak bir hikâyem var diyip böyle bir romana el attık, diyebilirim.”
MİLLÎ MÜCADELE’DEN BUGÜNE HEM BİR KİŞİSEL HAFIZA HEM DE BİR TOPLUMSAL HAFIZA ÜZERİNE DÜŞÜNMEK İSTEDİM
Silvan Alpoğuz ise bir Millî Mücadele romanı yazmış olması hakkında; “Yazmak istediğim aslında birkaç farklı mesele vardı ama şimdi, roman yazmak dediğinde işte bir yılını, iki yılını, belki üç yılını, dört yılını işte zaman aralığı esere göre değişiyor, ona bir ayırman gerekiyor. Aslında bir yatırım. Dolayısıyla ondan geri dönüş, ‘ticari’ olmasından bağımsız, bunun bir yankı bulup bulmaması, bunun bir karşılık bulup bulmaması ya da bir eserin kendi içinde bir değere ulaşıp ulaşmaması uzun bir süreç. Şimdi bu, çok fazla rasyonel gelmiyor bir taraftan bana. Diğer yandan, bazı hikâyeler düşünüyorsun. Mesela işte kitaptaki bazı bölümler benim zihnimde bir problem olarak, bir soru olarak duruyordu, bunlar acaba nasıl kesişir diye. Bir de işte 2023 yılında, Cumhuriyet’in 100. yılında aslında bir 100 yıl kitabı olsa keşke diye içimden de geçiriyordum. Çünkü böyle, yüzyıl dönümleri bir yanıyla önemli zamanlardır. Kaldı ki biz, Millî Mücadele ile başlayan süreçte yok olmaya yüz tutmuş bir hâldeyken bu sürekli aslında anlatılmaya devam etmesi gereken bir hikâye, sadece Millî Mücadele hikâyesi bile. Millî Mücadele’den bugüne hem bir kişisel hafıza hem de bir toplumsal hafıza üzerine düşünmek istedim.” sözlerini söyledi.
Söyleşinin sonunda yazarlar, dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı. Program, yazarların programa katılan okurlar için kitaplarını imzaladığı imza töreni ile son buldu.