Gökdemir İhsan: Gerçeklik Hakîkatin Tezahürüdür
Katakofti, Kurmaca Alıştırmaları kitaplarının yazarı Gökdemir İhsan Zeytinburnu Belediyesinin düzenlediği Edebiyatla Oyun Olur Mu? söyleşisi ile okurlarıyla buluştu. 06 Şubat günü gerçekleşen söyleşide Fransız edebiyatının önemli akımlarından Oulipo akımını anlatan yazar, okurlarının yazmakla ilgili bütün sorularına titizlikle cevap verdi.
Katakofti, Kurmaca Alıştırmaları kitaplarının yanı sıra Selahattin Yusuf ve Tarık Tufan’la gerçekleştirdiği Kafa Dengi adlı TV programından da tanıdığımız yazar Gökdemir İhsan; Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde okuyucularıyla buluştu. Edebiyatla Oyun Olur Mu? başlığıyla gerçekleşen söyleşide yazar sözlerine “Oulipo’yu tanımlarken kimi akım, kimi hareket diyor. Konunun üstüne gidince hepsi söylenebilir muhakkak. Fakat Oulipo esasında bir atölyedir. Tam manası ile açılımı Potansiyel Edebiyat Atölyesi İşliği’dir.” diyerek başladı.
Batı’nın Aydınlanma Çağı dedikleri dönemde ideolojik yanlışlarıyla Edebiyata zarar verdiğini dile getiren Gökdemir İhsan; “Avrupalı sanatçılar dünya savaşlarında duvara tosladılar ve gerçeküstücülüğe kaçtılar. Bunların içinden biraz daha uyumlu olanlar Oulipu’yu kurdu. Amaç edebiyatın daralan alanını; başka disiplinlerin metotlarıyla genişletebilmekti. Örneğin satrancın kurallarını öyküye nasıl uyarlarlar kendi aralarında bunu tartışıyorlardı.” sözleriyle Oulipo akımının doğuş sürecini anlattı.
Eleştirmenlerin Oulipu yöntemiyle yazılmış eserlerin gerçekçi olmadığı yönündeki eleştirilerine de değinen yazar; “Gerçekçilik dediğimiz şey yeterince yıkıcı. Bizler en azından yakın çevremizdeki insanlar için keyif verici şeyler yazıyoruz. Var olanı gerçekçilik saymak zaten dar kafalılıktır. Gerçeklik hakikatin tezahürüdür. Dar bir alana sığdırılamaz. Tanzimattan bu yana bizde bütün eleştirmende gerçekçilik takıntısı vardı. Bu roman gerçekçi değil derlerdi. Gerçekçilik akımı biteli yüzyıllar olduğu halde hala bunu sürdüren eleştirmenler var. Bugün hala modern romanı anlayamamış bu insanlar yüzyıllar öncesinin bakışıyla eleştirmenlik yapıyor.” dedi.
Bir dinleyicinin “Kendinizi postmodern edebiyat akımının bir temsilcisi olarak görüyor musunuz?” sorusuna ise; “Postmodern edebiyatçılarla bir yere kadar fikir birliğim var. Fakat moderniteyle birlikte ortaya çıkan din dışı sanat üretimi noktasında ayrılıyoruz. Bana göre ilkeden, hakikatten kopan bütün gerçeklikler tahakküme dönüşür. Bu da diktatörlük üretir. Postmodern edebiyatta, sanatın yüksek hakikatle ilişkisi olduğunu söylemek mümkün değildir. Fakat öte yandan dindarlar da sanatı dindışı kabul ediyor ve hidayet romanları yazarak sanat ve din arasında kendilerince bir ilişki kurmaya çalışıyorlar.” cevabını verdi.