ZEYTİNBURNU KÜLTÜR SANAT, “VEFATININ 60. YILI ANISINA AHMET HAMDİ TANPINAR SEMPOZYUMU”NU 21-22 OCAK 2022 TARİHLERİNDE GERÇEKLEŞTİRDİ
21 Ocak Cuma günü saat 14.30'da Prof. Dr. Nabi Avcı, Belediye Başkanı Ömer Arısoy'un açılış konuşmalarıyla başlayan sempozyuma Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü Dr. Ziya Taşkent, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, Zeytinburnu Kaymakamı Zekeriya Güney, Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürü Ali Yeşilyurt katıldı. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden sempozyuma katılan akademisyenler ve araştırmacılar, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yaşam öyküsü, ilmi kişiliği, entelektüel birikimi, eserleri, muhitiyle olan ilişkisi, eserlerinde karşımıza çıkan temaları ve daha pek çok konuyu incelikle ve derinlikle ele aldı.
Belediye Başkanı Ömer Arısoy açılış konuşmasında "Ahmet Hamdi Tanpınar şiirden romana, öyküden makaleye ve edebiyat tarihine dair birçok alanda eser verdi. Usta yazar aynı zamanda akademisyen ve bir dönem milletvekilliği de yapmıştır. Tanpınar, kendisinden sonraki birçok insanı etkilemiş büyük bir romancımız, büyük bir edebiyatçımızdır." dedi.
Prof. Dr. Nabi Avcı, Tanpınar'ı anlamak için yetiştiği muhiti tanımanın gerektiğini belirterek sözlerine devam etti. "Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dünyasını şu cümle çok güzel özetleyebilir: Bir perde kapanıyor, yeni bir perde açılıyor. Kapanan perdenin gerisinde büyük bir tarih birikimi var. Açılan ikinci perdenin arkasından ne çıkacağı belli değil 1930'lar itibariyle. Nitekim ikinci perde açıldıktan sonra patlak veren II. Dünya Savaşı, onu izleyen Soğuk Savaş ve bu iki dünyanın arasındaki Ahmet Hamdi Tanpınar. Bu dünyayı tasvir ederken arada kalmış bu berzahı tereddüdü anlamak bakımından Tanpınar'ın yaşadığı dönemi bilmenin önemli olduğunu düşünüyorum."
Tanpınar'ın Muhiti, Edebiyat Tarihçiliği, Şehirleri ve Zihin Dünyası
Mehmet Narlı'nın başkanlık yaptığı sempozyumun ilk günündeki birinci oturumda Tanpınar'ın muhitiyle olan ilişkisi, edebiyat tarihçiliği ve anlayışı, Beş Şehir'i ve diğer eserlerinde yer alan şehir algısı ile eserlerinde değindiği resimlerle ilişkilendirilen zihin dünyasına değinildi. Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı "sükut suikasti"nden muzdarip olan Tanpınar kişiliği ve edebi metinlerini içinde yer aldığı söylenen üç muhit çerçevesinde irdeledi. Dr. M. Kayahan Özgül, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’ni, sıkıntıları ve hataları üzerinden değerlendirerek Tanpınar'ın edebiyat tarihçiliğini sorguladı. Prof. Dr. Uğur Tanyeli, Tanpınar’ın kentlere bakışını Paris, İstanbul ve Anadolu olmak üzere üç noktaya çekerek onun Paris ve İstanbul’da yaşadığını, Anadolu’ya ise entelijensiyanın eskimiş taşra nefretini unutarak yaklaşmaya çabaladığını belirtti. Oturumun son konuşmacısı Doç. Dr. Turgay Anar, Tanpınar'ın eserlerinde yer verdiği tablolardaki suretler ile eserlerindeki kahramanlar arasındaki benzetmelere değinerek, yazarın görsel betimleme gücü üzerinde durdu.
Tanpınar'ın Kurmaca Eserleri ve Kahramanları
Sempozyumun ikinci oturumunda başkanlığı Yılmaz Daşçıoğlu yaptı. Konuşmacı olarak sözü ilk alan Prof. Dr. Abdullah Harmancı, yazarın on altı öyküsünü nasıl kurguladığından, öykülerindeki mizah anlayışından, bazılarındaki medeniyet eleştirisinden, bazı öykülerindeki kendi kültüründen kopmuş Türk aydınına yönelik eleştirilerinden bahsetti. Rahatsızlığı sebebiyle sempozyuma katılamayan Prof. Dr. Seval Şahin'in tebliğ metni Turgay Anar tarafından dinleyicilere sunuldu. Şahin'in metni, Tanpınar'ın "Evin Sahibi" öyküsünde yoğun olarak kullandığı bellek, masal ve büyü kavramlarını kurgusal metin içine nasıl yerleştirdiğini gösterdi. Prof. Dr. Ahmet Sarı, Tanpınar'ın kurmaca metinlerinde yer alan kahramanlarına yazdığı mektuplara değinen tebliğini sundu. Muhammet Salman ise Tanpınar'ın Tevfik Bey'ini, Kierkegaard'ın estetik anlayışı çerçevesinde değerlendirdi.
İktisat, İç Bellek, Oksidentalizm, Kültürel Bellek ve Tanpınar
Sempozyumun ikinci günü Doç. Dr. Turgay Anar'ın başkanlık yaptığı üçüncü oturumla başladı. İlk konuşmacı olan Prof. Dr. Hamdi Genç, Tanpınar'ın iktisat anlayışına yönelik zihinsel algısından bahsetti. Prof. Dr. Ali Utku, yazarın hocası Namık Kemal üzerine olan fikirlerine ve ondaki iç insan anlayışına değindi. Ömer Hatunoğlu, Tanpınar'ın “biz” demeyi çok sevdiğini yani kendisini daima mensup olduğu millet ve medeniyet dairesi içinde hisseden bir entelektüel olduğunu ifade ederek, oksidentalizm yaklaşımında önce “biz”in inşa edildiğini sonra da “öteki”nin kavrandığını zikretti. Oturumun son konuşmacısı İbrahim Öztürkçü ise Tanpınar anmalarını ve şairin toplumsal bellekte diri tutulma evrelerini 3 grupta değerlendirerek, ölümü sonrası bir müddet ihmal edildiğini, zamanla edebî hafızada ve toplumsal bellekte hak ettiği ilgiye mazhar olduğunu, her döneme ve her çağa seslenme kudretini kazanan bir şair/yazar olarak yaşamaya devam ettiğini belirtti.
Romanları, Kadına Bakışı, Doğa Algısı ile Tanpınar
Ali Şükrü Çoruk'un hem başkanlık yaptığı hem de tebliğci olarak yer aldığı dördüncü oturumda Tanpınar'ın eserleri, eserlerindeki kadına olan bakış açısı ile toprak, bitkiler ve kökler hakkındaki fikirleri değerlendirildi. Prof. Dr. Halim Kara, Halit Ziya Uşakligil’in Mai ve Siyah'ı ile Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanlarında yıkıcı, bozucu, tedirgin edici ve kötücül kişiler olarak tasvir edilen Raci ve Suat karakterlerinin romanların temel izlekleri, kurgusu ve özellikle de başkişilerinin yani Ahmet Cemil ve Mümtaz’ın karakter çizimlerindeki belirleyici rollerini mukayese etti. Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde yer alan kimi olgu ve olayların yazıldığı dönem içinde yayımlanan bazı gazetelerde bulunan birtakım haberlerle olan ilişkilerine değinerek, kitabın ne kadar kurgusal ne kadar gerçek olduğunu sorguladı. Dr. Zeynep Kevser Şerefoğlu Danış, Tanpınar'ın kadın algısına odaklanan literatürdeki eserlere değindiği tebliğinde, yazarın konu hakkındaki asıl yaklaşımının nasıl mercek altına alınabileceği üzerinde durdu. Oturumun son konuşmacısı Doç. Dr. Fatih Altuğ, Tanpınar’ın toprak, kök ve bitkilerle kurduğu mecaz âlemi, uzviyete, cemiyete, ferdiyete, tarihe, nizama dair telakkilerini kurmaca ve fikir düzleminde icra etmek için yürürlüğe sokulduğu kadar uzviyetin maddiliğini kaybettiği, cemiyetin ferdiyeti ezerek totaliterleştiği, tarihin aşıldığı, nizamdan kaçış çizgilerinin belirdiği anlara işaret ederek yazarın o anları cisimleştirmek için kullandığını ifade etti.
Tanpınar'ın Musıki ve Roman Anlayışı ile Klasik Şiire Bakışı
Sempozyumun beşinci oturumunda Tanpınar, musiki anlayışı, eserleri hakkında ortaya çıkan yeni arşiv bilgileri, Türk romanı hakkındaki fikirleri ve klasik şiir eleştirisi bağlamlarında değerlendirildi. Dr. Zeynep Kevser Şerefoğlu Danış'ın başkanlığında gerçekleşen oturumda Prof. Dr. Cem Behar ilk konuşmacı oldu. Behar, Tanpınar'ın musıki cahili olduğunu bizzat itiraf etmesine rağmen Türk musıkisiyle ilgili son derece isabetli bazı teşhislerde bulunduğunu, geleneksel musıkimize dair bazı derin hakikatleri ifade edebildiğini belirtti. Prof. Dr. Handan İnci, yeni arşiv belgelerine dayanarak Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü ilk olarak tiyatro türünde kurguladığını daha sonra romana çevirdiğini belirterek, müsvedde tiyatro metni ile roman arasındaki farklara değindi. Prof. Dr. Mehmet Narlı özetle Tanpınar’ın tereddüdünün düşüncesinde ve sanatında değil de daha çok sosyal hayatında devam ettiği görüşünde olduğunu, özellikle günlüklerine bakıldığında, evlenip evlenmemesi, arkadaş olduğu kişilerin kendi bulunduğu yere uygun olup olmadıklarını, arkadaş, toplum ve devlet tarafından yeterli ilgiyi görüp görmediğini, hatta destekliyor göründüğü İnönü’nün desteklenip desteklenmemesi gibi konularda oldukça mütereddit bir Tanpınar'la karşılaştığından bahsetti. Doç. Dr. Berat Açıl ise Tanpınar'ın klasik şiir anlayışı üzerinde durarak şunları kaydetti: Tanpınar, klasik şiiri anlamak için kuramsal anlamda çok uğraşmış, çok okuma yapmış fakat aynı nispette klasik şiir okumamıştır. Bundan dolayı klasik şiire döneminin şartlarının gereklerinin veya baskısının aksine ön yargılı yaklaşmamış olmasına rağmen beslendiği kuramsal kaynaklar onun yorumlarındaki isabet oranını düşürmüştür.
Tanpınar Poetikası Ne Söyler?
Sempozyumun son oturumumda başkanlığı Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu yaptı. Şair Ömer Erdem, Tanpınar'ın şiirleri üzerinden şairliğini sorgulayan bir çerçeve çizdi. Şair Hayriye Ünal, Tanpınar'ın poetikasına bugünün gözüyle bakarak, şiirde mısra ısrarı ve hürriyet kaygısı sebebiyle romantik yalana kendini mahkûm ettiğini belirtti. Habil Sağlam, biri toplayıcı diğeri dağıtıcı, biri taşlaştıran diğeri akışkanlaştıran iki eğilimin, Tanpınar’ın metinlerinde iki egzistansiyal duruma (varlık ve oluş), iki sonsuzluk biçimine (hep ve hiç yahut ebediyet ve fenâ), iki fiziksel koşula (mekân ve zaman), iki edebi ifade tarzına (nesir ve şiir), iki sanatsal dışavuruma (plastik sanatlar ve müzik) ve iki anlatım tekniğine (ekfrasis ve ironi) tekabül ettiğini zikretti. Oturumun ve sempozyumun son konuşmacısı Prof. Dr. Ertan Örgen, suyun Tanpınar için bir saklanma alanı olduğunu, kendi dünyasında kalma ve orada bir hayal, rüya atmosferinde hayatın zorluklarından uzak durma aracı olduğunu belirterek, onun dar, coşmayan sular ile teselli aradığını söyledi.