"Yaşamadığım bir şeyi yazamıyorum"
"Dokunmadığım, yaşamadığım, deneyimlemediğim bir şeyi yazamıyorum" diyen şair Dilek Kartal, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde Şiir Meclisi'nin konuğu oldu. Kartal ile şiir anlayışı üzerine söyleşen ve şiirlerini seslendiren İsmail Kılıçarslan'a santuru ile Sedat Anar eşlik etti.
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde İsmail Kılıçarslan'ın hazırlayıp sunduğu Şiir Meclisi ilk kez bir kadın şairi ağırladı Ocak ayında. Yakın zamanda yayınlanan Çifte Açmaz kitabından yola çıkarak Dilek Kartal'a şiir yolculuğunu, şiir anlayışını ve şiirine yansıyan meseleleri konuşan Kılıçarslan'ın ilk sorusu şairin kendini nasıl tanımladığına dairdi. "Kadın ya da erkek olmak hayata bakış ve hayatı yorumlayış, insana bakış anlamında farklılıklar arzediyor" diyen Kartal, şair kimliği ile ilgili olarak ise "Kadın şair mi, şiir yazan kadın mı bunlar üzerine düşünmedim. Ben bir kadınım ve şiir yazıyorum. Şiir yazıyorsunuz farkında olmayarak kadın oluşunuz devreye giriyor. Ama erkek ağzıyla yazılmış şiirlerim de var" diye konuştu. HAYAT HER ŞEYİN ÖNÜNDE Şiirini kendi yaşantısından hareketle kurma kabiliyeti olan ya da bunun peşinde olan şairler için kim olduğu, o esnada n'apıyor olduğu ve geçmişte ne yaşadığının önem taşıdığına dikkat çeken Kılıçarslan cinsiyet meselesine de buradan bakmanın daha doğru olacağını söyledi. Dilek Kartal için şiir yazmak ihtiyaç mıdır, lüks bir şey midir sorusuna ise Kartal, "Şiire artistik bir başlangıcım yok. Her genç gibi lise çağlarında şiir yazıyordum. Ama hayatın akışı içinde çok uzun bir süre şiirden uzak kaldım. Çok uzun bir süre şiir yazsam da yayınlayamadım. Hayat her şeyin önünde. Bırakın şiir yazmayı bazen öyle şeyler yaşıyorsunuz ki o hal içersindeyken de şiir devşiremiyorsunuz. Yazmadığım zaman da o yazmama, yazamama halinin, onun nasıl bir kabz hali olduğunu çok iyi biliyorum." şeklinde cevap verdi. SÖZE TESİRİNİ VEREN ALLAH'TIR Kendi kuşağındaki şairlerin küçük yaşantısını şiire dönüştürme konusunda çok cömert davrandığı tesbitinde bulunan Kılıçarslan, "Çifte Açmaz'daki şiirlere bakınca da kendi küçük hayatını yazan birini görüyoruz. Büyük meseleler konuşmak yerine kendinden yola çıkarak aslında kocaman şeyler söyleyen şiirlere rastlıyoruz." dedi. Dilek Kartal'a göre bunun nedeni 1980 darbesini görmüş, geçirmiş, en azından bununla ilgili hatırladığı şeyler olan bir nesilden sözediyor oluşumuz. "Kendimizle ilgili çok fazla susa mı tabi kaldık da kendimizden bahsetme ihtiyacımız var bilemiyorum ama kendi adıma şunu söyleyebilirim, dokunmadığım, yaşamadığım, deneyimlemediğim bir şeyi yazamıyorum, ondan bahsedemiyorum. Bu kitapta dokunmadığım, değmediğim tek bir dize yoktur." diyen Kartal, "Acı çekmek neden önemli siz şairler için?" sorusuna ise "Ben kalbime çok güvenirim. O sağlamayı kalbimle yapıyorum. Söze tesirini veren Allah'tır. Okuyucu da dudaktan söylenenle kalpten söyleneni ayırıyor." şeklinde cevap verdi. KOYTAK, YAZACAĞI BÜTÜN İYİ ŞİİRLERİ YAZDI Güncel olaylardan beslenen ancak bugünle sınırlı kalmayan şiirler yazan Dilek Kartal, Roboski ile ilgili şiirini de aynı bakışla kaleme aldığını söyledi. Bu anlamda politik konulara değinen her şiire politik şiir denilebilir mi sorusunun da tartışmaya açık olduğunu kaydeden Kartal, "Şiirde öncelikli olarak gözettiğim şey ne söylediğimdir. Eğer bahsedeceğim şeyi ille bu şekilde anlatmam ve şiirselliği feda etmem gerekiyorsa o noktada ne söylediğim önemlidir." dedi. Kartal'ı bu açıdan Koytak'a benzeten Kılıçarslan ise "Şiir gençken yazılıp yaşlılıkta tekrar edilen bir şey. Cahit Koytak 1980'li yıllarda yazacağı neredeyse bütün iyi şiirleri yazdı, şiirin bütün imkanlarını denedi 1990'lardan sonra ise yazdığı şiirlerde teknik olarak herhangi bir yenilik barındırmaksızın söylemek istediklerini şiir üzerinden söyleyen, konuşan biri haline geldi. Okuyorsunuz, çok iyi ama sadece söylemek için şiir yazıyor. Derdi var o derdi söyleyebildiği form üzerinden söylüyor. Sen buna yakınsın." şeklinde konuştu.