“Bir Derdim Var Onu Anlatmam Lazım”
Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi, 100 Yüze İmza ve Söyleşi programında yazar Serkan Üstüner’i ağırladı. Sunuculuğunu Samed Karagöz’ün üstlendiği ve 4 Mart Perşembe günü saat 20.00’de gerçekleşen söyleşide, Serkan Üstüner’in Mahir’i Sakın Uyandırmayın romanı ele alındı.
Yazarın öykü kitapları dışındaki ilk romanı Mahir’i Sakın Uyandırmayın, iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm 1979-1981 yılları arasını, ikinci bölüm de 2001 yılını anlatırken, her iki zaman diliminin siyasi, iktisadi, toplumsal hayatına yer veriliyor. İlk bölümde daha çok Celal’in, ikinci bölümde de oğlu Mahir’in hayatı ön planda.
Bir eserde, kitabın gidişatı hakkında ipuçları verdiği için ilk cümlenin önemli olduğunu zikreden Samed Karagöz, çalışmanın ilk paragrafını okuyarak programı başlattı. Sonrasında da Üstüner’e öyküden romana geçişinin nasıl olduğunu sorarak, romanından bahsetmesini istedi.
“Kurşunların önüne neden atladığımı bilmiyorum. Karanlıktan bile ürktüğüm için geçtim cesur olmayı, basbayağı korkağım. Rüya mı, rüyayı hayra yormak sayılmaz bu. Zaten rüyaların hep tersi çıkmadığı için onlara inanmam. Ne tetiğin ne de şarjörün bu işte suçu yok. Gerçi polislere de böyle ifade vermiştim ama “bilinci yerinde değil” diye geçmemişler kayda. Şimdi dönüp baktığımda aklıma gelen ilk suçlunun amcaoğlum olduğunu söyleyebilirim.”[1]
Yazar, düşüncelerini daha iyi ifade edebildiği ve karakterlerini etraflıca anlatabildiğinden dolayı romana yöneldiğini belirtti. Sonrasında kitaptaki kahramanları Celal ve oğlu Mahir’in hikâyesinden anlattı: “Baba ve oğlunun hikâyelerini ele alan romanın ilk bölümü 1979 ile başlıyor ve 1981’e kadar devam ediyor. Romanımın 1979’dan başlamasının nedeni babanın Hacer’le olan aşk hikâyesini görünürde tutup, alt metinde bu yılın sosyal ve siyasi hayatı hakkındaki düşüncelerimi sunmak. 1979-1981 yılları arası gazete kültürünün halen devam ettiği zamanlar ve baba karakteri özellikle iki gazeteyi takip ediyor. Celal ülkenin gündemini tamamen gazete üzerinden izliyor. 2001 yılına geldiğimizde büyüyen Mahir’in hayatına dâhil oluyor okuyucu. 1981’e nazaran çok farklı bir Türkiye ile karşı karşıyayız ikinci bölümde. Bu yılda yaşananları alenen değil de kritik mizah ile aktarmaya çalıştım. Romanım bu yüzden sadece aşk romanı değil. İki farklı zaman dilimini kaydettiğim için de romanı yazma süreci biraz yorucu oldu.”
Roman mı Öykü mü?
Öykü hayatını tamamen bitirdiğini söylemesinin doğru olmayacağını ama artık roman yazmaya devam edeceğini belirten Üstüner, roman hakkındaki düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “Daha hacimli yazabildiğim için romanla yazı hayatıma devam etmek istiyorum. Romanımı yazarken ruhumla uyuşan bir tür ve kendimi dinleyebildiğim bir alan olduğunu fark ettim. Muhtemelen bu yolda ilerleyeceğim. Zaten ikinci romanım üzerine de çalışmaya başladım. Etrafımdaki herkese hikâyemin kahramanı olarak bakıyorum. Yürürken ve yalnızken yazmak istediğim kurguyu düşünüyor, kurgumun hatları belirginleşince yazmaya başlıyor ve kahramanlarımın yollarını kesiştiriyorum.”
Edebiyat ve Dijital Dünya
Yazar, romanın ikinci bölümünün sinematografik bir yapıya sahip olduğunu ifade etti ve bundan dolayı sinemayla ilgili düşüncelerini dile getirdi. Üstüner ayrıca 2020 yılı başından beri yaşanan pandemiyle birlikte daha çok hissedilen dijital dünyanın edebiyata etkisi üzerine olan fikirlerini zikretti. “Romanımın ikinci bölümünün sinematografik yapısını sağlam kurabilmek için yönetmen arkadaşlarımdan destek aldım. Bir derdim var onu anlatmam lazım ve onu ifade ederken gerçekliği tümüyle yansıtmak istiyorum. Derdimi sunarken süslü cümlelerden ziyade hayatın tüm gerçekliğini göstermeye çalışıyorum.” Yazarın dijital dünya ve edebiyata etkisi hakkındaki düşünceleri ise şu şekilde: “Pandemi nedeniyle özellikle kitap dünyasının darbe yediğini söylemek mümkün. İnsanlar evde kapalı oldukları sürede dijital dünyada daha çok yaşamaya başladılar çünkü. Dijital dönüşüm tüm toplumların içine sızdı. Pandeminin başlarında bu süreçte daha çok kitap okunacağı ve yazılacağı düşüncesi vardı ama beklenti yerini bulmadı. Normal şartlarda beş, altı yılda ilerleme kaydeden dijital gelişim beş, altı ay gibi çok kısa bir sürede yaşandı. Bu durum yazarlar olarak bizleri, kurgu metinlerimizi sinema ya da dizi formatına dönüştürme düşüncesine ister istemez itiyor. Romanımın daha geniş kitleyle tanışmasını istediğim için sinemaya aktarılması söz konusu olabilir.”
[1]Mahir’i Sakın Uyandırmayın, Muhit Kitap, 2020, s. 9.