ZKS’DE GERÇEKLEŞEN “KÜLTÜR TARİHİ SÖYLEŞİLERİ” PROGRAMINA, DR. SİREN ÇELİK KONUK OLDU
Prof. Dr. Haşim Şahin’in sunduğu “Kültür Tarihi Söyleşileri”nin bu ayki konuğu Dr. Siren Çelik’ti. 18 Mart’ta gerçekleşen programda 1200-1453 yılları arasında Bizans’taki gündelik hayat üzerine konuşuldu.
Dr. Siren Çelik, İstanbul’un 1453’ten önceki durumu hakkında bilgi verdi:
“İstanbul, yani Konstantinopolis, o zaman hala büyük bir şehir ve canlı. Marketleri var, çeşitli etnisitelerden oluşan bir nüfusu var. Hâlen hacıların, gezginlerin odak noktası. Fakat tabii ki 1453’e doğru yol alırken de giderek yoksullaşıyor ve pek çok yeri harap hale geliyor. Cristoforo Buendolmonti’nin haritası da o dönemin Bizans İstanbul’unu gösteren bir harita.”
Dr. Siren Çelik, Bizans’ın son dönemindeki yemek kültürüyle ilgili şunları kaydetti:
“Ekmek, tabii Bizans’ta da en çok tüketilen besinlerden birisi. İmparatorluğun erken dönemlerinde imparatorlar halka bedava ekmek dağıtıyor ve bunun iaşesi genellikle devletin kontrolünde. Bu, geç dönemde ortadan kalkan bir gelenek. Fakat elbette ki çeşitli tahıllardan yapılma ekmekler toplumun her tabakası tarafından tüketiliyor. Daha fakir olanlar çavdar ya da kara buğdaydan yapılan ekmekleri tüketiyorlar. Bu, temel besin kaynağı. Onun dışında et pahalı bir kalem. Özel günler ve çok zenginler dışında genellikle bunlar sıradan halkın her gün tükettiği yiyecekler değil. Boğazda o zaman da bol miktarda balık var. Palamutlar, çeşitli ton balıkları, lüferler, barbunlar. Bunlar bütün metinlerde karşımıza çıkıyor.”
Çelik, Bizans’ın inanç kültürü hakkında sorulan soruya şöyle cevap verdi:
“Bizans toplumu ağırlıklı olarak Ortodoks Hristiyan bir toplum. Tabii bu devirde Konstantinopolis’te Yahudiler ve Müslümanlar da yaşıyor. Pera’da Katolikler yaşıyor. Genel olarak tüm Orta çağ toplumlarında olduğu gibi din önemli. Her bir birey, çok mu dindardı? Muhtemelen olmayanlar da vardı. Herkesin dindarlık seviyesi değişebilir. Fakat din günlük hayatta çok önemli rol oynuyor. Kiliseler var. Evlilikler, doğumlar, ölüm, önemli ayinler, önemli yortular, bayramlar… Bunların hepsi zaten günlük hayatla iç içe geçmiş durumda. Dolayısıyla sıradan diyebileceğimiz bir Bizanslının yaşamında kiliseler ve din önemli bir rol oynuyor.”
Dr. Siren Çelik Bizans’ın bıraktığı bilim ve felsefe mirası üzerine şunları söyledi:
“İbni Sina’nın bazı risaleleri çevriliyor. Felsefe çok canlı tabii. Bir yandan da Avrupa ile sürekli kontak halinde o dönemin alimleri. Kiliselerin birleşmesi için Katolik kilisesi ile sıklıkla müzakereler yapılıyor. Dolayısıyla oradan da felsefe ve ilahiyat anlamında etki söz konusu. Thomas Aqunias gibi ünlü düşünürlerin eserleri Latinceden Yunancaya çevriliyor. Doğal olarak çok canlı bir devir. Pek çok önemli isim yaşamış bu devirde. İmparatorluklar hamilik sunuyor bu insanlara. Konstantinopolis’te güzel kütüphaneler var. Yazma üreten atölyeler var. 1453’e kadar bunlar canlı kalıyor. Sonrasında da alimlerin bir kısmının İtalya’ya gitmesine rağmen bir kısmı da Fatih Sultan Mehmet’in sarayına dahil oluyor. Fatih de Yunan entelektüellere hamilik yapıyor. O da yine Yunan eserleriyle ilgileniyor. Fatih için birçok eser çevriliyor, edisyonlar yapılıyor. Dolayısıyla ben Osmanlı’nın bu mirası kaybettiğini düşünmüyorum.”