ZEYTİNBURNU KİTAPÇISI BULUŞMALARI'NDA EROL GÖKŞEN İLE EDEBİYAT MATİNELERİ KONUŞULDU
Zeytinburnu Kitapçısı Buluşmaları’nın şubat ayı konuğu Erol Gökşen oldu. Zeytinburnu Kültür Sanat’ın organize ettiği program Merkezefendi’deki Zeytinburnu Kitapçısı’nda gerçekleşti.
Merve Akbaş’ın sunumuyla 28 Şubat Çarşamba akşamı gerçekleşen programda “Türkiye’de Edebiyat Matineleri” kitabı ekseninde konuşuldu. Erol Gökşen’le yapılan söyleşinin konuları arasında edebiyat, edebiyat matineleri, yeni Türk edebiyatı yer aldı.
GÜN GÜN TAKİP ETTİĞİMDE HEPSİNİN İSMİNE RASTLADIM
Söyleşinin başında Erol Gökşen, edebiyat matinelerinin ne olduğunu ve bu matinelere kimlerin katıldığını şu sözlerle ifade etti: “Bize has bir şey değil. Fakat Batı’da daha çok yaygın. Hâlâ orada düzenleniyor, yapılıyor. Şairlerin, hikâyecilerin, yazarların sahneye çıkarak kendi eserlerini okumaları diyebiliriz. Tabii ki burada temel mantık şairin kendi eserini okuması, hikâyecinin kendi eserini okuması. Fakat illa ki bu olacak diye bir şey yok. O sırada, örnek vereyim Sait Faik çok fazla hikâye okumayı seven biri değil, hatta hiç okumamış da diyebilirim, o sırada Attila İlhan orada, diyor ki ‘Attila İlhan sen oku.’ Attila İlhan geliyor, onun hikâyesini okuyor. İlla ki kendisinin okumak zorunda olduğu bir durum yok. Veya benzer şekilde tiyatro sanatçısı, arkadaşlar zaten… Büyük bir ekip gibi düşünün, o dönemde kimler varsa, aklınıza hangi yazar ve şair, tiyatro oyuncusu geliyorsa hepsinin yolu muhakkak o sahneden geçmiştir. Yani geçmeyen bir yazar, şair, tiyatro oyuncusu yoktur. Çünkü gün gün takip ettiğimde hepsinin ismine rastladım.”
POLİTİK İKLİM DEĞİŞİYOR ÜLKEDE
Erol Gökşen, edebiyat matinelerinin ilerleyen süreçte popülerliğini kaybetmesi hakkında: “Altmışlı yıllarda azalmaya başlıyor. O eski debdebesi şaşası ne yazık ki sönüyor. Yetmişlere doğru iyice azalıyor. Altmışlarla yetmişler arasında belirli mekanlarda yapılıyor. Böyle her gün değil, haftada bir, ayda bir spesifik mekanlarda… Popülaritesini kaybetmesinin temel faktörü aslında altmışlı yılların bizdeki öğrenci hareketlerinin siyasi eylemlere dönüşmesi, işçi hareketlerinin o dönemde toplumda yaygınlık kazanması. Yani politik iklim değişiyor ülkede. Ve dolayısıyla o öğrencilerin o heyecanla, istekle, şevkle koşturdukları bu edebiyat etkinlikleri azalmaya başlıyor. (…) 70’li yıllara geçtiğimizde… Aslında süreci şöyle anlatabilirim bu noktada, günümüze kadar getirebilirim: Yetmişli yıllara geçtiğimizde imza günleri başlıyor. İmza günleri olunca yazarlar ve okur arasında bir uzaklaşma meydana geliyor. Seksenli yıllara geçtiğimizde bu sefer kitap fuarları var. Doksanlarda yine belirli mekanlarda devam ediyor ama çok çok az. Böyle üç beş şairin bir araya gelerek, işte tekil matineler düzenleniyor diyebilirim. İki binlerde rastlamadım. Doksan sekizde galiba yine böyle bir yapılması için çeşitli mücadeleler veriliyor ama istenilen etki olmuyor.” Sözlerini söyledi.
Programın son kısmında ise Erol Gökşen, dinleyicilerden gelen soruları cevapladı.
EROL GÖKŞEN KİMDİR?
Erol Gökşen 2008 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı’nda başladığı yüksek lisans programını 2011 yılında tamamladı. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deneme, mektup ve röportajlarını “Hep Aynı Boşluk” (Dergâh Yayınları, 2016) adıyla yayına hazırladı. Nabizade Nazım’ın “Mini Mini Mektepli” ile “Hanım Kızlara” (Bahanur Garan Gökşen ile birlikte, Dergâh Yayınları, 2016) adlı kitaplarını çeviri yazı olarak yayına hazırladı.