Şair iyi insan olmak zorunda mıdır?
Şair Haydar Ergülen, Zeytinburnu Belediyesi’nin düzenlediği Şairin Yaşamı programının Kasım ayı bölümünde Ziya Osman Saba’nın yaşamını ve şiir serüvenini anlattı. Haydar Ergülen, Ziya Osman Saba’nın şiirinde hâkim olan iyilik çağrısını şairin yaşadığı dönemde bugün iyiliğe ihtiyaç duyulacağını hissetmesi olarak değerlendirdi ve şiirde ve şairde iyilik bahsine değindi.
Ziya Osman Saba’nın yaşam hikâyesinin vazgeçilmez unsuru olan Cahit Sıtkı Tarancı ile dostluğunun altını çizen Haydar Ergülen, Tarancı’nın Ziya’ya Mektuplar kitabında gözlemlediği arkadaşlık ilişkilerini şu sözlerle ifade etti: “Cahit Sıtkı Tarancı ile Ziya Osman Saba çok iyi iki arkadaşlar. Birbirlerini hiç kıskanmıyorlar. Birbirlerine yol gösteriyorlar. Aslında Tarancı, Saba’ya göre biraz daha iddialı bir şair. Saba’da ise hırs, kıskançlık, kavga gibi özellikler sıfır düzeyde. Şairin iyi bir insan olması şart mıdır? Bana göre şarttır, ben şairin aynı zamanda iyi bir insan olmasını isterim. Saba’da bu özellik belirgindir. Kanaatkar bir şairdir mesela. İki şairin de şiirinde trajedi yok. Çünkü ikisinde de asıl trajik olan şey kendilerine dairdir. Yarım kalmış bir hayat onlarınki, 47’li yaşlarda vefat ediyorlar. Birbirlerine bağlılıkları ise bir şiir gibidir.” Ziya Osman Saba’nın şiir yazdığı yıllarda II. Dünya savaşının yaşandığını ve çağdaşları tarafından bir şair olarak toplumsal görevini yerine getirmemekle suçlandığını belirten Haydar Ergülen, bu eleştiriye değinerek şiirin kalıcılığı hakkındaki görüşlerine de bir parantez açtı: Mezarında rahat uyusun. “Şiirde ateşli yıllar vardır. Mesela 70’ler böyle bir dönemdir. Saba’nın şiir yazdığı yıllarda ateşli yıllar. Eleştiriler alıyor. Hâlbuki bütün şiirler çağa uygun olmak zorunda değil. İsteyen bugün de divan şiiri, halk şiiri veya modern şiir yazabilir. Örneğin Rilke dünya meseleleriyle hiç ilgilenmemiş bir şairdir ama dünyada kalıcı olan şiirler yazmıştır. Saba bu eleştirileri alınca kendisini “ Ben beşeri olanla ilgiliyim.” sözleriyle savunuyor. Herkesin kavgalı, gürültülü şiirler yazdığı bir ortamda, bir şair mutluluktan, rüyalardan bahsediyorsa bu ilgi görecektir muhakkak. Ziya Osman Saba’nın şiirinin bugüne gelmiş ve hala okunuyor olması onun bir vakitler eleştirildiği konuda toplumsal işlevini yerine getirmiş olmasının bir ispatıdır. Mezarında rahat uyusun. Şiir yazdığı dönemde iyilik duygusuna bugünkü kadar ihtiyaç yoktu belki, ama bugün görüyoruz ki çok var. Bazı şairler ileriyi görürler. Saba'nın zamanının değil, gelecek zamanın şiirini yazdığını düşünüyorum. İyiliğe olan ihtiyacımızı o günden görmüş bir şairdir.” Haydar Ergülen, Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde iyiliğin nerede başladığı üzerine düşüncelerini de dinleyicileriyle paylaştı: “Şiirimizde iyilik nerede başlıyor diye düşündüm. Tevfik Fikret ve Mehmet Akif’in şiirlerine baktığımda ikisinde de farklı görüşlerde olmalarına rağmen saf iyilik ve merhameti gördüm. İkisinin şiirinde de toplumun öksüzlerine, yetimlerine, yoksullarına, gurbetçilerine, çocuklarına karşı büyük bir hassasiyet var. Daha sonra bu hassasiyet Ziya Osman Saba’ya geçmiş. O da hastaların iyileşmesine ister, ölüleri anar, aramızda sayar. Bu duygu sonra Behçet Necatigil’e geçer. Çocuklar ve evler üzerine yazdığı şiirlerde görürüz. Sonrasında ise Cemal Süreya şiirlerinde bu iyilik sürer. Süreya’da diğer şairlere karşı bir iyilik var. Onları yok saymaz, küçümsemez, her bir dizelerini önemser, görmezden gelmez." Ergülen, bir dinleyicinin "Bugünün şiirde iyiliğin temsilcisi sizce kim?" sorusuna ise şu sözlerle cevap verdi: "Bugün İbrahim Tenekeci, Cevdet Karal ve Hüseyin Atlansoy şiirlerinde iyilik bahsini görüyorum. Tek bir isim vermek gerekirse İbrahim Tenekeci diyebilirim. “