Zeytinburnu Kubbesinde Hüsrev Hatemi'nin Hoş Sedası Yankılandı
Zeytinburnu Belediyesinin düzenlediği Şair Okur Buluşması programında Mart ayında şair Hüsrev Hatemi ağırlandı. Şair İbrahim Tenekeci ve şair İsmail Kılıçarslanın ev sahipliği ile gerçekleşen programda, şiirin üç sevilen ismi bir araya gelince okuyucuların ilgisi de büyük oldu.
İbrahim Tenekeci’nin Hüsrev Hatemi’yle ilgili “Kendisini 15 yılı aşkın bir zamandır tanıyorum. Hüsrev Bey’in benim dünyamdaki karşılığı uzun bir dürüstlüktür. Dergâh, Kırklar, İtibar dergilerinde beraber olduk. Hocamızda çok yüksek bir vefa duygusu vardır. İlk gençlik yıllarında yazdığı şiirlerini unutulmaya bırakmamış, vefa göstermiş ve Kişver adıyla kitaplaştırmıştır. Hocamız Türk, Divan ve halk edebiyatı konusunda çok bilgilidir ve ezberi muhteşemdir. Hocamızda gördüğüm diğer bir özellik de, çok net bir şekilde siyasi görüşüne, diline, dinine bakmadan mazlumdan yana tavır almasıdır. Buna defalarca şahit olmuşumdur. “ sözleriyle başlayan buluşma, İsmail Kılıçarslan’ın; “Bir ömür kadar uzun bir süredir, 48 yıldır şiir yazıyorsunuz. Bu serüven nasıl başladı?” sorusuyla devam etti.
Hüsrev Hatemi soruya “Evde duyduklarımla başladım. İstanbul’da doğmuş ikinci nesilden Azeri bir anne, Van’ın Başkale ilçesinden 60 km sonra başlayan Dilmar şehrinde babam doğmuş. Ana dili Azeri Türkçesi. Okula gönderilmeyenler orada farsça bilmezler. Babam okula gönderildiği için Farsça bilirdi. Annem bir mahalle mektebinde İstanbul folklörü içinde büyümüş. Babaannem de kulaktan gelen, şiir zevki olan bir Azeri halk hanımıydı. Onun şiir hafızası çok kuvvetli olduğu için ağlayarak okuduğu naatlar, ikiz kardeşimle kendimizi bildiğimiz dört-beş yaşlarından itibaren bizi çok etkilemiştir. Hece vezniyle rubai değerinde maniler okurdu. Babaannem mani nedir bilmezdi, o bayatı okurdu. Bize 50-60 tane bayatı okumuştur. Doktorluğumun birinci yılında Ankara’da çıkan Türk Kültürü mecmuasına Azerbaycan Bayatıları diye onları gönderdim ve neşrettim. Sonra da kardeşim Hüseyin’e imrenerek 30’lu yaşlarımda bir Dergâh sayesinde bir şiir kitabı neşrettim.” diyerek cevap verdi.
Erken yaşta şiirle tanıştıktan sonra okuduğu ve sevdiği şairlere de değinen Hatemi “Yahya Kemal, Tevfik Fikret ve Rıza Tevfik Bölükbaşı, çocukluğumdan beri beni çok etkilemiştir. Bu üç şairi çok beğenirdim. Rıza Tevfik’in hüznünü, Yahya Kemal’in ustalığını, Tevfik Fikret’in de sesini severdim. Mehmet Akif’le niye geçinememiş bu bir dönem ilgimi çekti. Fakat ben onunla müridi gibi ilgilenmedim. Şiirini sevdim. Kültürümüzün önemli bir değeridir. Akif’le geçinemedi diye ona kızacak değilim. Akif’i başta tutarım ama Tevfik Fikret’e de hınçla bakmam. “ dedi.
Hüsrev Hatemi, “Asaf Halet Çelebi gibi kendi bağımsızlığını çok önemseyen şairler var. Sizin bağımsız ve bağlantısız kalmak meselesine önem veriyor musunuz?” sorusuna ise; “Ben hep verirdim. Çünkü içimden öyle geliyor. Şiire bağlanmayı bir polikita gibi görmeyi sevmem. Bu bir duygu işidir. Yahya Kemal’i seviyorum ama her zaman onu izlemek zorunda değilim. İlk kitabımı çıkardığımda kavga şiirleri ortalığı alıp götürüyordu. Herkes bir gerilla gibi kavga şiiri yazıyordu, bunların güzellerine de varım. Ama ben o değilim. Bazıları ise “Benim gönlüm bir kelebek, dolaşıyor çiçek çiçek” halinde. Bunları düşününce birden bire içimden 1969 yılında “Bağımsızlık Bildirgesi” şiirim doğmuştur. “ cevabını verdi.
Şair İbrahim Tenekeci ‘nin “Kendine mahsus bir şiir dili, kendine mahsus bir coğrafya, kendine mahsus bir güzergâh. Bu yüzden Hüsrev Hatemi şiirini tam manası ile hiçbir yere yaslayamıyoruz. “ sözleriyle özetlediği Hüsrev Hatemi şiirlerinden Muhayyer Sümbüle şiiri ise; İsmail Kılıçarslan’ın hazırladığı video kliple dinleyiciyle paylaşıldı.
Sohbetin, saygının ve vefanın en güzel örneklerinin sergilendiği programda Hüsrev Hatemi okuyucularına kendi şiirlerinden okumayı da ihmal etmedi.