Işık Yanar: Erkekler önce bir tabloya âşık olur.
Zeytinburnu Belediyesi Türk edebiyatına yön vermiş romanları Güray Süngünün sunumuyla gerçekleştirdiği Geçmiş Zamanın İzinde Roman söyleşi dizisiyle irdelemeye devam ediyor. Söyleşinin 09 Nisan akşamı Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde gerçekleşen bölümünde, Sabahattin Alinin Kürk Mantolu Madonna eseri romancı Işık Yanarın gözlemleriyle okuyucuya aktarıldı.
Güray Süngü’nün “Kürk Mantolu Madonna’nın edebiyatımızda yeri nedir? Neyi anlatır?” sorusuna, “Edebiyatımızda önemi geç fark edilmiş bir romandır. Taşralı birinin Avrupalı bir kadına olan aşkını anlatıyor. Aşk romanı olarak değerlendirebiliriz.” cevabını veren Işık Yanar, kitabın yazılış ve yayımlanış öyküsüne değindi.
“Kitap ilk olarak Büyük Hikâye adıyla tefrika ediliyor. Cevdet Kudret’in anlatımına göre Sabahattin Ali romanı yazmaya başladığında adını ilk önce Lüzumsuz Adam olarak düşünmüş. Pertev Naili’nin anlatımına göre ise adı kadın kahramanın yaşı olan 28 olacakmış. Romanda bariz olarak Rus romanlarının etkisi görülüyor. Ben kitabı okuduktan sonra Gogol’un Palto’sundaki kahramanı hatırladım. Fakat Sabahattin Ali, Raif’i çok daha iyi betimliyor. Onun büyük bir yazar olduğunu buradan anlıyoruz. Kürk Mantolu Madonna basıldığında büyük bir ilgi görmüyor. Sebahattin Ali öykücü olarak bilinen bir yazar o dönem. Ve romanında çok modern bir hikâye anlatıyor. Kitap muhtemelen diğer yazarlar tarafından okunarak ve birbirlerine anlatılarak kendine bir okuyucu kitlesi ediniyor.”
Güray Süngü; “Türkiye’de yazar gerçekliğe ve nesnelliğe inmeye başladıkça romana ilgi azalıyor mu? sorusuna “Bir toplumu ayakta tutan bu tür edebi eserlerdir. Sabahattin Ali’ye o dönemde böyle bir kitap yazma cesaretinden dolayı hayranlık duymamak mümkün değil.” cevabını veren Yanar’a “Fakat o dönemde Tanpınar ve Yaşar Kemal’in eserlerinin sonraki kuşakları etkilediğini görülürken, sanki Sabahattin Ali’nin böyle bir etkilemişliği söz konusu değil gibi.” demesi üzerine ise Işık Yanar “Sabahattin Ali deyince akla ilk olarak Kuyucaklı Yusuf kitabı geliyor. Bir kasabada geçen acı bir hikâyeyi anlatır. Şehir içerisinde geçen romanlar yazan Tanpınar, Peyami Safa, Kemal Tahir gibi yazarlar da köy romanları furyasıyla o akıma yönelirler. Hatta Orhan Pamuk Cevdet ve Oğulları kitabının ilgi görmemesini o dönemden süregelen bu duruma bağlar. Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna kitabında modern bir hikâyeyi anlatsa da yerelliğini de işlemiştir. Bugün Kemal Tahir ve Sabahattin Ali’yi hatırlama sebebimiz bu yerellikleridir. Bundan dolayı kendimizi Sabahattin Ali’ye yakın hissediyoruz.” dedi.
Sinema ve edebiyatta çok çarpıcı finallere yaslanan hikâyelerin ilk anda insanları çok etkilediğine fakat sonrasında kolayca unutulduğuna değinen Güray Süngü, “Sabahattin Ali’nin hikâyesinin insanın dimağında kalma sebebi nedir sence?” sorusuna Işık Yanar “Sabahattin Ali yaşadığı bir hikâyeyi yazmıştır. 1914 yılında Almanya’ya gitmiş, dönüşte dostlarına orada bir ressam kadınla yaşadığı aşk hikâyesini anlatmıştır. Bu bilinir. Bu yüzden kitabında hikayenin sonunu dramatize etmiş olsa da kitap insanın dimağında kalıyor.” dedi.
Güray Süngü’nün romanda Raif karakterinin aşk hikayesinin başlangıcını bir müzede gördüğü tablodaki kadına aşık olması olarak kurgulayan Sabahattin Ali’nin bunu neden yaptığını sorması üzerine ise; Işık Yanar “Raif bütün erkekleri temsil eden bir karakter olarak düşünürsek, burada erkeklerin kadını severek yücelttiği vurgulanmak isteniyor. Erkeğin sevdiği kadın, bütün kadınlar arasında diğerlerinden farklı bir tablo olarak ortaya çıkar. Raif’in Kürk Mantolu Madonna ile bu şekilde karşılaşmasında Raif’in, yani erkeğin yüceltilmesi de var. Sonrasında tablodaki kadını bir gece kulübünde acz içinde görünce hayal kırıklığı yaşıyor mesela. Genelde erkekler önce bir tabloya âşık oluyorlar, sonra bu tabloyu çamaşır yıkarken, bulaşık yıkarken veya diğer doğal halleri içerisinde görmeye başladıkça bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Sabahattin Ali’nin anlatmak istediğinin bu olduğunu düşünüyorum.” cevabını verdi.