PROF. DR. ÖMER TÜRKER'LE İSLÂM FELSEFESİNDE SEMBOLİK HİKÂYELER SEMİNERİNDE HAY BİN YAKZAN KONUŞULDU
Bu sezon boyunca her ay İslâm felsefesinin önemli filozoflarından İbn-i Tufeyl ve İbn-i Sina’nın kaleme aldığı Hay bin Yakzan isimli sembolik hikâyelerin bir bölümünün Prof. Dr. Ömer Türker eşliğinde ele alınacağı İslâm Felsefesinde Sembolik Hikâyeler programı Zeytinburnu Kültür Sanat’ta devam ediyor. Zeytinburnu Kültür Sanat’ta Prof. Dr. Ömer Türker’le İslâm Felsefesinde Sembolik Hikâyeler programının üçüncüsü 26 Aralık Salı akşamı gerçekleşti. Bu programda İbn-i Tufeyl’in kaleme aldığı Hay bin Yakzan isimli hikâyenin genel özellikleri, sembolizmi ve İslâm düşüncesi içindeki yeri ve önemi incelendi.
KİTAP BİR FİLOZOF ESERİ AYNI ZAMANDA
Seminerin başında, Prof. Dr. Ömer Türker, Hay bin Yakzan’ın genel niteliklerinden bahsetti. Bu eserin felsefi boyutuna dikkat çeken Ömer Türker, bu konu hakkında;
“Aslında Hay bin Yakzan isimli meşhur hikâye biliyorsunuz İbn-i Tufeyl’e ait. Yani İbn-i Tufeyl’den önce İbn-i Sina bu konuda yazı yazdı. İslam öncesi dönemden kalan böyle hikâyeler var ama bu modern dönemde en çok bildiğimiz Hay bin Yakzan hikâyesi İbn-i Tufeyl’e ait. İbn-i Tufeyl’inki aynı zamanda Batı’ya da tercüme ediliyor, Batı’da roman geleneğinin oluşumunda da etkin oluyor. Hatta Robinson Crusoe’un orada üretildiğini biliyoruz, yani bu İbn-i Tufeyl’in Hay bin Yakzan’ına öykünerek üretildiğini biliyoruz. Tabi karakterleri çok farklı da… Dolayısıyla bu içinde yaşadığımız çağda daha ziyade İbn-i Tufeyl’inkinden söz edilir. İbn-i Tufeyl’in diğerlerine nispetle Hay bin Yakzan’ının diğerlerine nispetle bir farkı da var. Şöyle; İbn-i Tufeyl’in Hay bin Yakzan’ı geniş. İbn-i Tufeyl dışındaki bu kabil hikâyelerin hepsi birkaç sayfadır, bilemediniz on sayfadır vesarire. Ama İbn-i Tufeyl’inki oldukça iyi kurgulanmış bir felsefe eseri aynı zamanda. Hikâyenin bir farkı daha var diğerlerinden. Yani bu genişliğinin yanı sıra bir farkı daha var. İbn-i Tufeyl’in Hay bin Yakzan’ında sadece olay yok. Yani İbn-i Sina’da ve diğer yazarlarda bize gerçekten baştan sona bir hikâye anlatılır. Okuyucunun bu hikâyedeki unsurları çözümlemesi, yani felsefi anlamda ne manaya geldiğini idrak etmesi beklenir. Ama İbn-i Tufeyl de bir kurgu var, bir hikâye kurgusu var fakat kitabın içerisinde bildiğimiz anlamda felsefi tartışmalar yapılıyor. Yani bizim bildiğimiz bir nazari düşünce anlatılıyor kitabın içinde. Dolayısıyla hikâyenin kendisi sembolik olmakla birlikte, sembolik bir anlatımı olmakla birlikte kitabın muhtevası sembolik değil. Hay bin Yakzan eserinin muhtevası sembolik değil, felsefi bir kitap. Bu nedenle de ilk bakışta insan İbn-i Tufeyl’in Hay bin Yakzan’ını mesela bir roman gibi algılamak istiyor. Yahut diğer sembolik hikâyelere benzetmek istiyor, onlar gibi değerlendirmek istiyor fakat tam olarak öyle değerlendirilemiyor. Sebebi; kitap bir filozof eseri aynı zamanda.” sözlerini söyledi.
Programın devamında Hay bin Yakzan eserinde ele alınan felsefi düşünceler, bu düşüncelerin kökenleri hakkında konuşuldu. Programın son bölümünde ise Prof. Dr. Ömer Türker dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı.