KAZLIÇEŞME SANAT KONUŞMALARI'NDA KIYMET GİRAY'LA TÜRK RESİM SANATI KONUŞULDU
Kazlıçeşme Sanat Konuşmaları’nın aralık ayı konuğu Kıymet Giray oldu. Kazlıçeşme Sanat’taki program, Murat D. Çekin’in sunumuyla gerçekleşti. Programa kemanda Ebru Söylemez ve piyanoda Feride Öget’in müzik performansları eşlik etti.
TÜRK RESİM SANATI TARİHİ FATİH DÖNEMİ’NDEN BAŞLIYOR
Kazlıçeşme Sanat Kütüphanesi’nde 23 Aralık Cuma akşamı yapılan program müzisyenlerin, bestesi Özdemir Erdoğan’a ait olan “Pervane” adlı parçayı çalmasıyla başladı. Müzik dinletisinin ardından başlayan söyleşinin ilk bölümünde Osmanlı Dönemi’nde resim sanatının gelişimi konuşuldu. Söyleşinin hemen başında Kıymet Giray, “Aslında Türk resim sanatı tarihi Fatih Dönemi’nden başlıyor. Yani resme ilgisi sultanların, Fatih Sultan Mehmet’le başlıyor. Çünkü İstanbul’u fethedip Osmanlı İmparatorluğu’nun temellerini, imparatorluk temellerini attığı zaman hemen kendi portrelerini yaptırmak üzere yurtdışından sanatçı çağırıyor. O zamanki Bellini ailesinin önemli ressam olduğunu da biliyor, araştırmaları var.” sözleri ile Türk resmi için bir başlangıç noktası gösterdi.
CUMHURİYET BÜYÜK BİR AYDINLANMA
İkinci bölüm Sultan Abdülaziz’in bestelediği “Valse Davet” ve Ahmet Necip Paşa’nın “Hamidiye Marşı” müziklerini müzisyenlerin icrası ile başladı. Türk resim sanatı için bir değişim, dönüşüm dönemi olan Cumhuriyet Dönemi’nin konuşulduğu ikinci bölümde Kıymet Giray, dönemin önemini şu sözlerle ifade etti: “Cumhuriyet büyük bir aydınlanma. Büyük bir Kurtuluş Savaşı’nın arkasından yeni kurulan genç bir Türkiye Cumhuriyeti var. Ve iki temel ülküye dayanıyor. Birisi muasır medeniyetler düzeyine ulaşmak. Çağdaş uygarlıklarla aynı seviyede bilim takip etmek, gelişme sağlamak. İkincisi de Türk resim sanatının, heykel sanatının gelişmesine ön ayak olan bir gelişme ki Türkiye’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci kuruluş yıldönümünü kutlamaların en büyük programı gençlerin eğitim için yurtdışına gönderilmeleri.”
BAZI HOCALAR LOKOMOTİFTİR
Programın üçüncü bölümü müzisyenlerin önce Indila’dan “Dernière Danse” adlı parçayı ve sonra bir Endülüs halk şarkısı olan “İşbiliye Kızı” müziğini icrası ile başladı. Üçüncü bölümde Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Onlar Grubu ekseninde bir sohbet yapıldı. Kıymet Giray, Bedri Rahmi’yi şu sözlerle anlattı: “Bedri Rahmi, büyük bir sanatçı kitlesi yetiştiriyor. Bazı hocalar lokomotiftir, böyle arkasından bütün sanatçıları çekebilirler. Bedri, Rahmi de öyle bir kişilik, çok renkli. Zeki Kocamemi’nin yetiştirdiği bir sanatçı olduğu için de kuvvetli.”
GALERİLERİN AÇILMASI KOLEKSİYONERLERİN OLUŞMASINA NEDEN OLDU
Programın son bölümü müzisyenlerin, Ömer Bedrettin Uşaklı’nın “Denizde Akşam” şiirine Kaptanzade Ali Rıza Bey’in yaptığı besteyi ve Loreena McKennitt’in “Tango to Evora” isimli bestesini icrası ile başladı. Son bölümde 1980’den bugüne Türk resim sanatının gelişimi üzerine konuşuldu. Bu dönemin önemli gelişmelerini Kıymet Giray şu şekilde sıraladı: “Büyük sergiler başladı. Gerçekten de Türk resim sanatı, kendi sanatçılarının önemli sergileriyle tanıştığı gibi büyük karma sergiler de yapılmaya başladı. Hatta retrospektifler ortaya çıkmaya başladı. Bir taraftan da tabii ki müzeler… Müze en büyük gereksinimi… Bir tarih görmek için resim veya heykel, seramik veya bir kültür görmek için müze çok değerli bir şey. Ve galeriler açılmaya başladı. 1980’lerde Türkiye’de galeriler açılmaya başladığında anlaşıldı ki galerinin açılması koleksiyonerin oluşmasına da neden oldu.”
Program, müzisyenlerin Azerbaycan türküsü “Laçin” ve Kemal Sahir Gürel’in “Balkan Rüzgârı” bestesini icrası ile son buldu.