"Hakikat tek, gerçeklik değişken"
Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezinde dün akşam gerçekleştirilen Şiir Meclisi'ne konuk olan şair Ahmet Murat, "Kimim, neyim sorusunun izini sürdüğümüz ve bu topraklara bağlı olduğumuz sürece karşımızda envai çeşit kapılar açılacak. Bu kapılarla karşılaştım ben. Batıya giderken doğuyu fark eden Türk okur yazarının o tipik serencamını yaşayan birisi olarak kendimizle karşılaştım ve şaşırdım." diye konuştu.
Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezinde İsmail Kılıçarslan'ın hazırlayıp sunduğu Şiir Meclisi programı 16 Şubat'ta şair Ahmet Murat'ı ağırladı. Şairin hakikat ve dil ile ilişkisi, Ahmet Murat şiirinin 1990'lardan bugüne geçirdiği değişim ve dönüşümün konuşulduğu program İsmail Kılıçarslan'ın "Hakikat göreceli bir şey mi?" sorusu ile başladı. "Dil içinde oluşmuş düğümler ve çıkmaz sokaklar var. Türkçe üzerinden izini sürünce tıkanabileceğimiz bir konu ama bunu İngilizce üzerinden izini sürersek önümüze daha farklı kapılar açılabiliyor." diyen Ahmet Murat, "Hakikat ve gerçeklik konusunda da böyle olduğunu görüyorum. Mesela İngilizce'de reality diye bir şey var. Bir de truth var. Bir tanesi gerçeklik bir tanesi hakikat. Gerçeklik değişebilen, zamanın şartları ya da yeni perspektifler sebebiyle dönüşebilen bir şey. Ama reality değişmiyor. Her defasında doğrulanan bir temel alt metin, hayatın alt metni. Bana kalırsa hakikat tek gerçeklik değişken." diye konuştu. Yirmi yıl öncesinde Ahmet Murat'ı bulunduğu resme 'uyumsuz' bir portre olarak tanıdığını hatırlatan Kılıçarslan, bu uyumsuzun kaynağını sorduğunda ise Murat'ın cevabı şöyle oldu: "Lisede edebiyata bulaşmış isen çok güçlü metinler, çok güçlü şiirler okuyorsun, acaip adamlar tanıyorsun. Dilin içinde kendine bir yer açıyorsun. Sonra eğitim sistemi ile karşılaşıyorsun. Orada yürümeyen bir şey görüyorsun. Birinci sınıf metinler göremediğini, kafanın açılmadığını, zihin açıcı dokunuşlar, müdahaleler yapılmadığını fark ediyorsun. Bu durum da bu işlere bulaşan herkesi birazcık uyumsuz yapıyor. Böyle bir arafta olma durumu, nerelisin, nereye aitsin doğuya mı batıya mı aitsin gibi sorular var. Eğildiğin merak ettiğin edebiyatla batılı duruyorsun. Fakat bir yandan da tamamen doğunun kurucu metinleriyle meşgul olmak zorundasın." BATIYA GİDERKEN DOĞUYU FARKETMEK "Varolmak, kimim neyim sorusunun ciddi olarak izini sürdüğümüz takdirde bu topraklarda kaldığımız, bu topraklara bağlı olduğumuz sürece karşımızda envai çeşit imkanlar kapılar açılacak. Bu kapılarla karşılaştım ben. Batıya doğru giderken doğuyu farkeden Türk okur yazarının o tipik serencamını yaşayan birisi olarak kendimizle karşılaştım ve şaşırdım. Çok hayretler ve hayranlık içinde kaldım ve çok şükür o bütünlüğümü sağlayan bütünlük arayışımın yardımcıları sayılabilecek şeyler oldu." diyen şair Ahmet Murat, "Bunun da aradaki çimentosu hiç kuşkusuz irfan ehli sufiler. Ben hakikaten irfan ehlinin, sufilerin, ariflerin büyük varlık bilimciler olduğunu düşünüyorum. Niyazi Mısri Hazretlerinin bir nutku şerifinde söylenen şeyleri çevirin Japonca'ya sıradan bir Japon felsefe öğrencisini çarpar. Çok zengin bir mirasın üzerinde olduğumuzu düşünüyorum. Yeter ki doğru dilsel bağlantıları, doğru güzergahlardan doğru kontakları kurabilelim." şeklinde konuştu. Dil konusunda sade ve derin bir Türkçe kullanımı noktasına geldiğini, bunda da Karacaoğlan, Eşrefoğlu Rumi, Yunus Emre gibi örneklerin yol gösterici olduğunu söyleyen Ahmet Murat, "Baş öğretmen Karacaoğlan diye bir yazı yazdım. Karacaoğlan'ın dilin sinir uçlarına dokunabilen bir dehası var. Ondaki kestirmeden, çok şık çalım atarak, meramını apaçık söyleyebilme kudretini görünce bunun peşine düştüm. Bunu Türkçe ile yapmış bu adamlar. Bizim kelimelerimizi kullanıyor ve onun içinde çok kısa yollar, finale bağlamalar, kestirmeler buluyorlar. Biraz bunun üzerine kafa yordum. Bunu yazabilir miyim diye düşünürken ulaştığım bir kaç şiir oldu. Kavli Karar şiirimde bunu yapmaya çalıştım."