ARKEOLOG SIRRI ÇÖMLEKÇİ, ZKS’DE GERÇEKLEŞEN “MİMARLIK VE YAŞAM” SÖYLEŞİ PROGRAMINA KONUK OLDU
10 Şubat'ta ZKS’de gerçekleşen “Mimarlık ve Yaşam” söyleşi programına, arkeolog Sırrı Çömlekçi konuk oldu. Dr. Olcay Aydemir’in sunduğu söyleşi programında; Osmanlı'da başlayan Cumhuriyet döneminden günümüze kadar gelen arkeoloji çalışmaları hakkında konuşuldu.
Arkeolog Sırrı Çömlekçi, Türkiye'de arkeoloji çalışmalarının doğuşundan ve kaynaklarından bahsetti. "Bizde arkeoloji çalışmalarından bahsedebilmek için 18. yüzyılın sonu, 19. yüzyılın başına gitmek, dünyadaki arkeoloji çalışmalarını değerlendirmek lazım. Avrupa'da ulus devletlerinin kurulmasıyla beraber bunların tarihsel zemininin oluşturulması gerekçesi doğuyor. Avrupa'da müzeciliğin ilk temellerinin atılmasıyla birlikte bugünkü anlamda müzeciliğin temelleri atılmış ve kurumsallaşma başlamış oluyor. Kişisel ilgilerden dolayı toplanan eserler artık bir adım öteye taşınıyor. Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde eser toplanması yönünde de rekabet başlıyor. Bu yarışma antik Yunan coğrafyasında oturan Osmanlı'nın geniş toprakları üzerindedir. Osmanlı'nın bir ucunda Mısır, bir ucunda Mezopotamya, bir ucunda da Anadolu ve Balkanlar var. Bu coğrafyanın içinde de haliyle çok eser bulunuyor. Avrupa bu eserleri edinmek istiyor. Bu dönemde Osmanlı'da henüz koruma bilinci yok. Peki bu bilinç nasıl gelişiyor? Osmanlı, gerilemesinin durdurulmasını istiyor. Batıya hem devlet büyükleri hem de devlet tarafından öğrenciler gönderiliyor. Bu kişiler Batıdaki teknolojik gelişmeler yanında sanat, arkeoloji gibi alanlarda da bilgi ediniyor."
Çömlekçi, Türkiye'de arkeoloji ve ilk müze çalışmalarını zikretti. "Coğrafyamızda arkeoloji üzerine olan ilk çalışmalardan bahsedersek öncelikle 1845 yılında Sultan Abdülmecid'in Yalova gezisi esnasında, İmparator Kostantin'in monogramlarının olduğu taşları gördüğü güne gitmemiz gerekiyor. Sultanın emriyle bu taşlar Aya İrini Kilisesine götürülüyor. Bu durumun eski eserler için ilk girişim hamlesinin olduğunu belirtebiliriz. Böylece eski eserleri koruma bilinci ortaya çıkıyor. Sultan Abdülaziz 1867'de Fransa'ya gidiyor. Oradaki müzelerden etkileniyor ve Aya İrini Müzesinin Müze-i Hümayun olması emrini veriyor. Böylece hem kurumsallaşma başlamış oluyor hem de ilk kez müze kavramı kullanılıyor. 1872 yılında Ahmet Vefik Paşa müze müdürlüğüne getiriliyor, kendisi ilk müze müdürümüz. Akademik boyutta çalışmalara Cumhuriyet döneminde ağırlık verildiğini söyleyebiliriz. Türk Tarih Kurumu kurularak Anadolu kültürü sahipleniliyor. Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya'dan kaçan uzmanlar ülkeye kazandırılıyor, uzman yetişmesi için Almanya'ya öğrenci gönderiliyor. Cumhuriyet döneminde arkeoloji çalışmalarına devlet desteği yapılıyor ve bugünkü çalışmaların tohumları atılmış oluyor."