KAZLIÇEŞME SANAT KONUŞMALARI'NIN OCAK AYI PROGRAMINDA ARAS NEFTÇİ İLE MİMARİMİZİN 100 YILI KONUŞULDU
Kazlıçeşme Sanat Konuşmaları’nın ocak ayı konuğu Aras Neftçi oldu. Kazlıçeşme Sanat’taki program, Murat D. Çekin’in sunumuyla gerçekleşti. Programa kemanda Ebru Söylemez ve piyanoda Feride Varol’un müzik performansları eşlik etti.
ÇOK BÜYÜK BİR KÜLTÜR HAMLESİDİR
Kazlıçeşme Sanat Kütüphanesi’nde 28 Ocak Cuma akşamı yapılan program müzisyenlerin, bestesi Sidney Bechet’e ait olan “Petite Fleur” adlı parçayı çalmasıyla başladı. Müzik dinletisinin ardından başlayan söyleşinin ilk bölümünde Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde mimarinin gelişimi konuşuldu. Söyleşinin hemen başında Aras Neftçi, “Selçukludan önce İran coğrafyasındaki mimari neydi, Selçuklu ne getirdi? Ömürleri kısa olmasına rağmen büyük bir yükseliş hareketidir. Selçuklular İran’daki mimariye getirdiği bu boyut, öncesini geçmiş ve bugüne kadar devam eden geleneğin kurucusudur. Çok büyük bir kültür hamlesidir.” sözleri ile Selçukluların kurucu rolüne değindi.
DÜNYA İLE BİRLİKTE HAREKET ETMEK LAZIM
İkinci bölüm Goran Bregoviç’in bestelediği “Ederlezi” ve Kıraç’ın bestelediği “Bir İstanbul Masalı” müziklerini müzisyenlerin icrası ile başladı. Aras Neftçi, Cumhuriyet’le değişen mimari ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülkemize gelen yabancı mimarlar hakkında şunları söyledi: “Tabi genç Cumhuriyet yeni sistemi ve yeni bir akım olarak Batı’dan birçok fikri ve sistemi uygulamıştır Türkiye’de. İşte ceza hukuku vesaire… Tabii mimaride de dünyayı takip etmek zorunda. Yeni akımlar… Dünya ile birlikte hareket etmek lazım. Dünya dediğimiz tabi o devirde Batı. Mesela bu devirde işte Japonya’ydı, Çin’di dünya. Aslında artık sınırlar kalktığı için. Gelen mimarlar da o devirde Avrupa’da geçerli olan fikirlerin Türkiye’de uygulanmış bir yansımasıydı. Ve Atatürk de onların önünü açarak ve hatta yani biraz da Kemalettin’in üzüldüğünü biliriz o dönemde çünkü onlar daha muteber diye.”
OSMANLI DA BİNA YAPTIĞI ZAMAN TARİHÎ ESER DİNLEMİYOR
Programın üçüncü bölümü müzisyenlerin önce Azamat Seitkaliyev’den “Waltz of the Butterfly” adlı parçayı ve sonra bestesi Anthony Hopkins’e ait olan “And the Waltz Gooes On” müziğini icrası ile başladı. Üçüncü bölümde Cumhuriyet’le dönüşen mimari yapı hakkında. Aras Neftçi, özellikle 1950’lerden sonra dönüşen şehirler ve yıkılan tarihî eserler hakkında şunları söyledi: “Şimdi şöyle; Cumhuriyet kurulduğunda gözbebeği Ankara, gelişmesi lazım çünkü orası ufak şehir. İstanbul biraz ihmal edilmiş veya göz ardı edilmiş. İşte o 50 ile birlikte o başlıyor. Fakat ne yazık ki bir gerçek var, o da herkes hassas davranamıyor. İşte eski bina, yıkalım gitsin. O fikirle. E tabii bu eskiden beri var. Osmanlı da bina yaptığı zaman veya yol açtığı zaman tarihî eser dinlemiyor, o da kesiyor mesela. Divan yolu açıldığında veya genişletildiğinde birçok yapı yine kesilmiştir. Bu her zaman vardır. Hâlâ da devam ediyor.”
YÜKSEK BİNALAR TOPRAKTAN KOPARDIĞI İÇİN BİR ÇOCUK İÇİN YAŞANILACAK ALAN DEĞİL
Programın son bölümü müzisyenlerin, Kambiz Mojdehi’nin “Can-ı Meryem” isimli bestesi ve Udî Enver İbrahim’in “Parfum de Gitane” isimli bestesini icrası ile başladı. Son bölümde bugünün mimari anlayışı hakkında konuşuldu. Bu dönemde devam eden “yatay mimari-dikey mimari” tartışmaları hakkında Neftçi: “Yatay mimariyi tarif etmek lazım. Beş katlı yataydır, üç katlı da yataydır, tek katlı da yataydır. Fakat yüksek binalar insanları biraz topraktan ve alttan kopardığı için bir çocuk için yaşanılacak alan değil. Ama yüksek binada yaşayan biri aşağıda çocuk parkı varsa veya oyun alanı… Fakat ben bunu kendi yakınlarımda yaşadım, şehri doya doya yaşayan çocuk daha verimli oluyor, daha doygun oluyor. Kendi eski o koloni şeklinde yaşayıp büyüyen neye benziyor, tamamen bir kavanoz içinde büyüyen insanlar gibi dünyadan bihaber, gelişmelerden bihaber, sonra toplumdan kopuyorlar.”
Program, müzisyenlerin Ferhad İbrahimi’nin sözlerine Ali Selimi’nin yaptığı besteyle “Ayrılık” şarkısı ve bir İbrani halk şarkısı olan “Memleketim” bestesini icrası ile son buldu.