100 YÜZE İMZA SÖYLEŞİ PROGRAMININ BU SEZON İLK KONUĞU YILDIZ RAMAZANOĞLU OLDU
12 Ekim’de ZKS’de gerçekleşen 100 Yüze İmza ve Söyleşi programına, yazar Yıldız Ramazanoğlu konuk oldu. Aykut Ertuğrul’un sunduğu söyleşi programında; Ramazanoğlu’nun Papağanlar Panayırlar Hasatlar kitabı üzerinden bir konuşma gerçekleşti.
Öncelikle Papağanlar Panayırlar Hasatlar kitabının Ramazanoğlu’nun yazarlık serüvenindeki önemi ve yerinin konuşulduğu söyleşide yazar; bu kitabın bir nevi kendisi hakkında delil toplamak işi olduğunu belirtti. Yıllardır yazdığını ve yazarlık hayatı boyunca neden yazıyorsunuz, nasıl yazıyorsunuz, nelerden etkileniyorsunuz, yazma evreniniz nedir gibi birçok soruya muhatap kaldığını, kitabın da bu soruları kendisine yeniden sorması ile oluştuğunu ifade etti.
“KAHRAMANLARIMIN SÜREKLİ YOLDA OLDUĞUNU FARK ETTİM”
Konuşmasına, yazarlar için ilk kitapların birer şifre kitabı gibi yazarın yol haritası hakkında ipuçları barındırdığını söyleyerek devam eden Ramazanoğlu; “Her seferinde yakalayamadığımız şeyler olduğunu, kaçırdığımız şeyler olduğunu fark ediyoruz, yeniden yazmaya başlıyoruz.” dedi. Bu bağlamda öykülerinin merkezine dair de konuşan Ramazanoğlu sözlerine şöyle devam etti; “Öykülerimin tam merkezinde ne var acaba diye dönüp bakmak için öykülerimi gözden geçirdim ve bir yol metaforu fark ettim. Ama bu yol sadece fiziken, varlığını alıp da bir yere götürmek, şehir şehir gezmek anlamında değil… İnsan bir odadan çıkmadan kış günü battaniyesini alıp çok uzun yolculuklara çıkabilir. Hem zihinsel hem de maddi yolculuklar… Ve benim kahramanlarımın sürekli yolda olduğunu fark ettim. Yola çıkmak istiyor, çıkamıyor, yolda, hep düşünme ya da bir şeyler üretme arifesinde.”
“MÜKEMMELLİKTEN ZALİMLİK TÜRÜYOR”
Yıldız Ramazanoğlu yazma yolculuğuna başlamasını ise şu sözlerle aktardı: “Okuyarak başladı. Hem sorgulayarak hem okuyarak. Hem bu haksızlıklara çocuk yaşta kafa yorarak: ‘Neler oluyor, neden böyle her şey yolunda gitmiyor.’ İlkokula başlıyorsun bir uğultu kopuyor. Başkası var artık, ötekiler de giriyor hayatına ve anne-baba yuvasından çıkıp tekinsiz bir ortama savruluyorsun. Akran şiddetinden tut her türlü eşitsizlik, adaletsizlik, ayrımcılık… Bunların hepsini daha ilkokuldan yaşıyorsunuz. İlkokul öğretmeninin bütün davranışları, böyle projeksiyon gibi her şeyi alıyorsun o küçücük yaşta. Ve için doluyor böyle… Ama ne yapabilirsin? Hiçbir çaren yok. O kadar zavallısın ki, küçücük bir çocuksun. Ama birden okuma yazmayı öğreniyorsun, birden hiçbir şeyin yokken harflerin ve kelimelerin oluyor. Birden cümle kurmayı öğreniyorsun ve ‘evet’ diyorsun ‘karşı koyabilecek bir şey geçti elime, kelimeler geçti. Acayip bir şey. Yazabiliyorum da.’ İşte o zaman yazmaya başlıyorsun.” Konuşmasının devamında dinlemenin yazmak için öneminden bahsetti ve sözlerine şunları ekledi: “Dinlemek ne kadar kıymetli bir şey. O yüzden yazarlığın yüzde doksanı dinlemek. Ortamlara, taşın bile içine bir kalp yerleştirip, bozkırın içine, insanların içine, ortamın içine, belki şu salondaki atmosferin içine bir kalp yerleştirip dinlediğiniz zaman, onu bir kere hakikatiyle yapabildiyseniz gerisi artık daha kolay: Yazmak.”
Son kısımda dinleyicilerden gelen soruları yanıtlayan Ramazanoğlu, söyleşiye şu sözlerle son verdi: “Mükemmel olmaya gerek yok, zaten bu dünya mükemmel olma yeri değil. Mükemmellikten zalimlik türüyor, başka bir şey değil.”