Muhsin Yazıcıoğlu, Beni Cendereden Çıkardı
Az ama etkili şiirleri ile tanınan Güven Adıgüzel, Zeytinburnu Kültür Merkezi’nde toplanan Şiir Meclisi’nde şiirinin çıkış noktası olan arabesk damarını, gerila tarzı dergiciliğini, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatında nasıl bir kırılmaya yol açtığını anlattı.
Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'nde İsmail Kılıçarslan'ın hazırlayıp sunduğu Şiir Meclisi'ne konuk olan Güven Adıgüzel, 'Şiiri nerde buldun?' sorusuna kendini şair olarak görmediğinin altını çizerek "Sadece şiirlerim var bahsinde yer alıyorum" diye konuştu. Şiirle bağının 15-16 yaşlarındayken dünyaya ikna olmamak ve dünyanın arızalı bir yer olduğunu fark etmesiyle başladığını anlatan Adıgüzel, insanın sanata düşmesinde, edebiyatla ilgilenmesinde, sinemacı olmayı düşlemesinde, heykel, resim ya da sanatın herhangi bir alanıyla ilgilenmesinde de insanın içinde doğan arızanın bir etkisi olduğunu söyledi. Şiir yazmaya arabesk müziğe olan ilgisi sonucu başladığını ifade eden Adıgüzel, makina-motor meslek lisesinde okuduğunu ve daha öğrenciyken staj adı altında tamirhaneye çalışmaya gönderildiklerini bu süreçte doğal olarak arabesk müziğin içine düştüğünü anlattı. Adıgüzel sözlerine şöyle devam etti: “Hâlâ Müslüm Gürses bana çok fazla şey ifade ediyor. O sınıfa ait olmasam da dünyayı sağa çekip ağlayasım geliyor. Müslüm Gürses'in sesindeki hissiyatla ilgili de olabilir. Arabesk şarkıları dinleyince çok hoştur ama şiir formunda okuduğun zaman 'sen gittin ben bittim' gibi biraz komik durur. Ama ben ilk şiirlerime o formda başladım. Son derece kötü şiirler. Bu şiirleri bir dergiye, eleştirmene de göndermedim. Türkiye'de bir şiir ortamından habersizdim. İsmet Özel, Sezai Karakoç'u bilmiyordum. O derece içe dönük bir arabesk alt kültürü içerisinde yaşayıp şiir diye bir şey olduğunu ve şiirin kıymetli bir şey olduğunu farkettim. 20 kadar şiir yazdım. Sonra bunları okudum, kendime sordum iyi mi diye iyi olduğuna inandım. Bunları bir matbaaya götürdüm ve Eşgalim Rehin adıyla ilk kitabımı bastım. Herhangi bir yere göndermeden, kendim yazıp kendim eleştirerek Hiç isminde bir kitap daha yayınladım sonra. İkinci kitapta arabeskten çok hafif bir tasavvufi esintiye doğru yönelmiştim.” ARABESK’İN DERİNİNDE TASAVVUF VAR Arabesk tasavvuf ilişkisine dair de ilginç tespitlerde bulunan Güven Adıgüzel, “Arabeskte tasavvuf vardır. Bu sadece arabesk alt kültürüne ait insanların bildiği bir şeydir. Müslüm Gürses’in Benim Meselem diye bir şarkısı var. Burada bir varoluş kaygısı, dünyaya neden geldiğini sorgulama ve derin bir tasavvuf esintisi görürsünüz. ‘Bu benim meselem derin mesele/ezelden ebede giden meselem’ Burada bir esinti olduğu belli. Erbabı bunu farkedecektir. Bu şarkının söz yazarı bir şeyhtir. Arabeskin tasavvufla olan ilişkisi farkedilmeyecek derinlikle ilerlemiş aslında. Biz onu görmemişiz.” dedi. Bu süreçle beraber kitap okumaya başlayıp iyi şairleri görünce şiirin çok kıymetli bir şey olduğunu fark ettiğini, teorik, poetik ve kuramsal okumalarla yola devam ettiğini sözlerine ekleyen Güven Adıgüzel, “Edebiyat dünyasına girişim de çıkardığım dergiler de hep tek başıma İstanbul'a gelmeden, kimseyi tanımadan, kendi çabamla oldu. Son İstasyon dergisini çıkardığım zaman bile beni tanıyan kimse yoktu. Yaşadığım deneyimin, tecrübenin öncülü, ardılı yoktu” sözleriyle bağımsız bir damardan ilerlediğini kaydetti. KAPIYI TIKLATINCA BAZEN AÇILMIYOR Dünya görüşü olarak yaşadığı kırılmanın ise Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir cümlesi ile gerçekleştiğinden söz eden Adıgüzel, bu kırılmanın hikâyesini şu cümlelerle özetledi: “Mütedeyyin bir dünya görüşünden gelmiyorum. Dışarıdan dolaşıp geldim. Muhtemelen o cendereden çıkamayabilirdim. Dünyada fark ettiğim arızayı çözmem gereken panzehiri bir gün Show TV izlerken buldum. Muhsin Yazıcıoğlu diye bir siyasetçi konuşuyor. Merkez medyada konuşturmazlardı ama bir şeyi eleştiriyordu o dönem. Yazıcıoğlu’nu gördüm ve bu adam çok güzel bir adam, dedim. O günden beri de nasıl olduysa politik olarak parti bazında değil ama bir lider olarak Muhsin Yazıcıoğlu’na bağlandım ve kendi hapishanemden, cenderemden Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir ses tonuyla, bir cümlesiyle çıkmış oldum.” Yazıcıoğlu’nun kitlesel anlamda herkesin sevdiği biri olmasına karşılık kimsenin oy vermediğinin de altını çizen Adıgüzel, “Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölüsü çok kıymetli şu anda. Ama biz hep peşinden gittik.” dedi. Şiir Meclisi’de dergicilik tecrübesini de paylaşan Güven Adıgüzel, Son İstasyon adlı dergisinin ilk iki sayısının büyük ilgi gördüğünü ifade ederek, “Şaşkınlıkla beraber edebiyat dünyasının içine girip dergicilik macerasına atıldım. Bir huruç hareketi gibi hatta gerilla tipi edebiyat diyoruz biz buna. Vur, kaç kimseyi tanımadan. Bir kliğin içine dahil olmadan, akım, ekol tanımadan, tamamiyle kapıyı tekmeleyerek içeri girdik, tıklatmadık bizi içeri alır mısınız diye. Sonra kabul edildik. Kapıyı tıklatınca bazen açılmıyor. Tekmeleme işine ben hâlâ sıcağım.” şeklinde konuştu.