Yazarlıkta Yarım Asırlık Bir Çınar: Gülten Dayıoğlu
Zeytinburnu Belediyesi çocuk edebiyatı yazarı Gülten Dayıoğlunun 50. Sanat yılı vesilesiyle bir program düzenledi. Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklının sunumuyla gerçekleşen programa hastanede olduğu için katılamayan Gülten Dayıoğlu, basın danışmanı Bahar Gedik aracılığıyla dinleyicilerden özür diledi.
Sanat hayatının 50. yılı vesilesiyle birçok kurumda adına düzenlenen programlara büyük bir özveriyle katılan Gülten Dayıoğlu rahatsızlandığı için Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde kendisi için düzenlenen geceye katılamadı. Yüksek ateş sebebiyle hastaneye giden Dayıoğlu, basın danışmanı Bahar Gedik’i programa göndererek nazik bir mesajla katılımcılardan özür diledi.
Dayıoğlu’nun basın danışmanı Bahar Gedik; “Gündüz Gülten Dayıoğlu ile konuştuğumda yüksek ateş sebebiyle hastanede olduğunu belirtti ve bir an önce işlemlerini tamamlayarak programa katılmak istediğini belirtti. Fakat programın bir saat öncesinde kendisinin ateşinin sürekli yükselmesi sebebiyle bir takım tetkiklerden geçmek zorunda olduğu için üzülerek programa katılamayacağını belirtti. Ben kendisiyle çalıştığım süre boyunca, okuyucularına karşı daima kendini borçlu hisseden bir yazar olduğunu gördüğüm için inanıyorum ki, en kısa zamanda gelip borcunu ödeyecektir. “ açıklamasında bulunurken, programı sunan Mahmut Bıyıklı, konuşmacalar Osman Akkuşak, Yusuf Dursun ve katılımcılar yazara acil şifalar dilediler.
Mahmut Bıyıklı’nın Yeni Şafak gazetesi yazarı Osman Akkuşak’a “Gülten Dayıoğlu ile akrabalık bağınızın olduğunu biliyoruz. Onun yazı dünyasındaki yeri sizce nedir?” sorusuna Akkuşak; “Gülten Dayıoğlu annemin teyzesinin kızıdır. Anne ve babasının ayrılığında Gülten Hanım bizim evimizde bir dönem kalmıştır. Ben daha çok eğitim için yurtta kalıyordum. Onun Fadiş kitabında bunun izlerini görürsünüz. Kendisi çocukluk ve gençlik edebiyatının önemli bir temsilcisidir. Ruhu, kalemi ve dünyası çok cepheli ve geniş bir yazardır. Edebiyatın fikir ve felsefe nahiyelerinden başlayarak başka birçok konuya doğru genişleyen bir kalemi vardır. Beynelmilel çapta bir değer olduğuna kaniyim. İnsan, gençlik ve çocuk ruhunun problemlerini yazdığı sağlam kurgulu kitaplarında çok iyi anlatmıştır. Ömrünü bir ideal için tahsis etmiş ve karşılığında kazanmış çok değerli bir yazarımızdır.” cevabını verdi.
Gülten Dayıoğlu’nun İstanbul’da seçkin bir muhitte büyüdüğünü, evlerinde kaldığı dönemde ise Anadolu’yu da tanıdığını ve yöresel değerlerini, adetlerini, dilini öğrendiğini belirten Akkuşak, yazarın toplumda kabul görmesinin iki ayrı dünyayı yakından tanımış ve içselleştirmiş olmasından kaynaklandığını belirtti.
Çocuk edebiyatçısı ve şair Yusuf Dursun ise; “Yazmaya başladığı dönemde ben çocuk edebiyatçısıyım diye ortaya çıkmış ve bunda diretmiş bir yazardır. Bu direnişin sonucunda kazanmıştır. Çocuk edebiyatının tartışıldığı ortamlarda her zaman çocuk edebiyatının ideolojisi olmaz düşüncesini savunmuştur. Yazdığı kitaplar çocuklara “Ey!” diye başlayan nidalarla bir ideoloji dayatmaz. Bakışı batıya dönük görünmesine rağmen, çıkış noktası her zaman milli olan bir yazar olmuştur. Bir zaman sonra çocuk edebiyatının yanında, gençlik edebiyatı da yazmıştır. Bu da kendisinin yazarlığının yüksekliğini gösterir. Yerelden ulusala, ulusaldan uluslararasına ulaşan kitapları mevcut. Yazdığı konularda psikoloji veya din konularında her zaman işin uzmanına danışarak yazması toplumun değerlerine saygılı çok hassas bir kaleme sahip olduğunu gösteriyor.” diyerek kendi gözünden Dayıoğlu’nun yazarlık serüvenini dinleyicilerle paylaştı.
Osman Akkuşak’ın Gülten Dayıoğlu ile ortak hatıralarını aktardığı, Yusuf Dursun’un ise çocuk okurları için yazdığı “Sevgine Muhtacım” şiirini yazara ithaf ettiği program, değerli yazarımıza şifa ve geçmiş olsun dilekleriyle sona erdi.