ZKS’DE GERÇEKLEŞEN “KÜLTÜR TARİHİ SÖYLEŞİLERİ” PROGRAMINA, PROF. DR. CİHAN PİYADEOĞLU KONUK OLDU
17 Aralık’ta ZKS’de gerçekleşen “Kültür Tarihi Söyleşileri” programına, Prof. Dr. Cihan Piyadeoğlu konuk oldu. Prof. Dr. Haşim Şahin’in sunduğu programda; “Selçuklu Devri Kültür Tarihi: Medreseler, Âlimler, Sufiler” üzerine bir söyleşi gerçekleşti.
Prof. Dr. Cihan Piyadeoğlu, Selçukluların Müslüman olmasıyla birlikte İslam dünyasında kültürel anlamda meydana gelen değişikliklerden bahsetti. “Selçuklular göçebe olarak kurulur ama aynı zamanda çok hızlı bir dönüşüme de uğrayarak pek çok alanda başarı kazanırlar. Bunların başında gelen alanlardan biri kültürel hayattaki değişikliklerdir. Gittikleri bölgenin gereklerine göre oraya çok çabuk adaptasyon sağlarlar. Kültürel hareketlilik yanında yakaladıkları bir diğer dönüşüm de ticaret üzerinedir. Kültür ve ticaretin birbiriyle ilişkili olduğu aşikârdır. Çünkü para kazanamazsanız kültürü canlandıramazsınız. Ama bir şehirde her şeyden evvel güvenliği sağlamakla mükellefsiniz. Güvenliği sağlarsınız, güvenliği sağladığınız şehirde nüfus artar, insanlar burada yaşadığı için ticaret yapılır ve para kazanılır. Şehre para kaynağı sağlandığı için de kültürel faaliyetler artar. Selçukluların dört başkenti vardır; devlet kurulduktan sonra Nişabur, ardından Rey’e geçiş, daha sonra İsfahan, Sultan Sencer’le birlikte başkent Merv’e taşınır. İsfahan haricindeki şehirler İpek Yolu üzerinde yer alır. Bu özellikle yapılmış bir seçimdir. Çünkü ticari faaliyetlerdeki olumlu gelişmeler kültürel hareketler için de kaynaklık eder.”
Piyadeoğlu, gaza politikası ve Selçuklu şehirlerindeki gündelik hayatı anlattı. “Gazada hâkimiyet duygusu vardır. Çünkü Selçuklu veya Türk sultanı Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir. Gazanın hareket noktası tamamen hâkimiyettir. Selçuklularda Türkmenlerden oluşan bir grup var. Bunlar gündelik hayatını idame ettirebilmek için bir şekilde para kazanmak zorundadırlar. Selçuklular bu grubu savaşta asker olarak kullanır, haliyle savaş bir yandan da geçim kaynağıdır. Selçuklu veya Türklerde bir devletin başka bir devlete savaş açması fetvaya dayalıdır. Yani din adamlarının savaş için bir sebep bulması lazım. Selçuklular İran’a yaklaştıklarında yerleşik Müslüman Şafi bir nüfusla karşı karşıyadır. İran’ı aldıktan sonra burada yapabileceği tek şey şehri batısına doğru genişletmektir. Selçuklular ülkeye yerleştikten sonra oranın gereklerine göre hareket etmesi gerektiğini fark ederler. Çocuklarını eğitim için onların medresesine gönderirler. Mezhepsel farklılıklar ortaya çıkmaya başlar ve Hanefi mezhebine dayalı medresesi bir ihtiyaç olarak kendini gösterir. Şii halkın yanına yerleşen Hanefiler için ayrıca medreseler inşa edilmeye başlanır.”
Cihan Piyadeoğlu, Nizamiye Medreselerinin; yapılış, işleyiş ve misyon yönünden önemini açıkladı. “Toplumun en fazla ihtiyaç duyduğu şey eğitimdir. Nizamiye Medreseleri şehrin içinde, toplumu şekillendirmiş, siyasi boyutu da olan bir eğitim kurumudur. Nizamiye Medreselerinin kurulma nedenlerinden biri Sultan Melikşah devrinde başlayan Şia düşüncesine karşı savunma kulvarı oluşturmaktır. Nizamiye Medreselerinin kurulma nedenlerinden bir diğeri Nizâmülmülk’ten önceki vezir Amidülmülk’ün bazı faaliyetleridir. Amidülmülk, Şia ve Hanefi mezhepleri arasında dengesiz bir politika izlenmesine neden olur. Nizâmülmülk bunun oluşturduğu ilmi boşluğu doldurmaya çalışır. Şu nokta önemlidir; Nizamiye Medreseleri ile dengeyi sağlamak isteyen vezir Nizâmülmülk, bunun emri veren ve ülkeye yayılmasını isteyen Alparslan’dır. Böylece Şafi ve Hanefi dengesi, her iki mezhebe uygun medreselerin açılmasıyla sağlanmaya başlar.”
Piyadeoğlu, Selçuklu ticaretinde önemli olan hususlara değindi. “Selçuklu ticareti için Işık Kuleleri önemlidir. Işık Kuleleri, kervanların yollarda yolu kaybetmemeleri için inşa edilmiş, deniz fenerinin çöldeki halidir. Ticarette önemli olan hususlardan biri de “ribat”tır. Ribat Selçuklu döneminde kervansaray dediğimiz yapının atasıdır. Selçuklu döneminde bunlardan çokça yapılmıştır.”