Prof. Dr. Ali Arslan: Cumhuriyetin kurulması sırasında kavramın kendisi değil, niteliği tartışma konusu olmuştur.
İstanbul Üniversitesi Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Arslan 29 Ekim’de Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen Yakın Tarih Buluşmaları seminerinde “Cumhuriyet Nedir?” konusu ile cumhuriyet kavramını siyasal ve tarihsel yönleriyle ele aldı. Cumhuriyet fikrinin Osmanlılarda 1800’lü yılların ortasında doğmuş olduğunun altını çizen Arslan, bizdeki cumhuriyet talebinin Batı’daki demokratikleşmeyle aynı motivasyonu taşımadığını belirtti.
online purchase abortion pill abortion pill how to order the abortion pill online Cumhuriyet konusunun günümüzde tam olarak bilinmediğini söyleyerek seminerine başlayan Prof. Dr. Ali Arslan, öncelikle coğrafyamızın seçme ve seçilme serüvenine değindi. “Seçime en güzel örnek 4 halife dönemidir.” “Cumhuriyet kısaca devlet başkanının halk tarafından seçilmesi olarak tarif edilir. Ana akım tarih yazımı Yunan’dan, Roma’dan örnek verilir. Ancak antik Yunan’da da, Roma’da da sadece elit bir kitle oy vermekte, seçime iştirak edebilmektedir. Tarihimizde Selçuklular döneminde boy beyleri de yönetimde en kabiliyetli olanlardan seçilir, boy beylerinin alttan yukarı doğru seçimiyle en üstte de bir han seçilirdi. Bu cumhuriyete yakın bir uygulamadır. Sadece efendilere oy kullanma hakkı tanınan eski Yunan’da ise böyle bir yöntem olmadığı için cumhuriyetten bahsetmek mümkün değil. Seçilmişlerin oy hakkını baz alırsanız varmış gibi görünür, Batı bunu cumhuriyet gibi sunar. Roma’ya gelince oradaki senato da demokratik yollarla seçilmiş bir senato değildir. Güçten ve aristokratlardan oluşur, bu yüzden cumhuriyet diyemeyiz. Dünya tarihinde seçim kavramına tam anlamıyla ilk örneği 4 halife dönemi teşkil edebilir. Sadece Mekkeliler değil, Ensar ve Muhacirin de seçme hakkı var. Birlikte devlet başkanı, yani halife seçiyorlar. Bu süreç Emeviler ile saltanata dönüşüyor ve seçmede bir geri adım atılıyor. Ta ki Meşrutiyet’e kadar. Bu dönemde, yani 1500’lerde de artık Batı etkin olarak öne çıkmaya başlıyor. Çünkü Batı’da sömürgeler yoluyla zenginlik ve refah arttıkça bir zenginler sınıfı oluşuyor ve bu sınıf aristokratların elinden gücü almak için harekete geçiyor.” Batı’da başlayan sınıf mücadelesi döneminde, Osmanlı’da mülkiyet hakkı, kadınların miras hakkı, oy hakkı olduğunu belirten Prof. Dr. Ali Arslan, Osmanlı’nın 1838’de İngiltere ile yapılan Serbest Ticaret Antlaşması neticesinde yarı sömürgeye dönüşmesiyle bu durumdan rahatsız olan Yeni Osmanlıların meşrutiyet talebiyle ortaya çıkışını da dinleyicilerle paylaştı. “İlk cumhuriyetçiler, Yeni Osmanlılardır. 1938’de İngiltere ile yapılan anlaşma sonucu Osmanlı Devleti karar verici olmaktan çıkmış, yarı sömürgeye dönüşmüştür. 20 sene içinde bizdeki sermaye, eğitim kurumları Müslümanlardan ya yabancılara, ya da gayri Müslimlere yani İngilizlerin eline geçmiştir. Halka baktığımızda ise gayri Müslimler nüfus olarak az, Müslümanlar çoktur. Müslümanların aleyhine bir kanunun çıkmaması için Yeni Osmanlılarla birlikte emperyalizme karşı bir hareket başlıyor. Öncülerden Namık Kemal cumhuriyet ifadesini kullanmadan, meşrutiyet olsun, bizim padişahımız, halifemiz iyidir söylemi ile harekete geçiyor. Kapitülasyonların kalkması isteniyor. Fakat girişimler istenildiği gibi sonuçlanmıyor. Ta ki 1908’e kadar. Bana göre bugünkü cumhuriyet bu sürecin bir neticesidir. Yani zannedildiği gibi bir gecede, bir senede ilan edilen bir şey değil bilakis Türk siyasi tarihi içinde doğan ve gelişen bir olgudur.” Seminerine Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas’ta düzenlediği konferansında bu sürecin bir devamı olduğunu söyleyerek devam eden Prof. Dr. Arslan’ın, Mustafa Kemal Paşa ve Namık Kemal’in aynı görüşte olduğunu ifade ettiği kısım ise dikkat çekiciydi. “Sivas’ta seçim için toplanılmıştır. Mustafa Kemal Paşa gücün halkın elinde olmasını istemektedir ve en büyük hedefi meclisi yeniden harekete geçirmektir. Misak-ı Milli ile Osmanlı topraklarında İngilizlerin yapacağı her şey iptal olmuştur. 1920’de mecliste artık ayan sınıfı da yoktur. Bu durum cumhuriyetin kurulmasının ve egemenliğin halka geçmesinin bir işaretidir. Cumhuriyetin kurulma sürecinde ülkede Osmanlı’dan cumhuriyete geçişle ilgili büyük tartışmalar olmamıştır. Fakat kurulduktan sonra cumhuriyetin niteliği ile ilgili tartışmalar husule gelmiştir. Acaba İslamcı bir cumhuriyet mi olacak, Batı tarzı bir cumhuriyet mi olacak tartışmaları başlamıştır.”