KAZLIÇEŞME SANAT’TA GERÇEKLEŞEN, NUSRET POLAT’IN SUNDUĞU SERGİ KONUŞMALARI SÖYLEŞİSİNE HÜSAMETTİN KOÇAK KONUK OLDU
26 Mayıs’ta gerçekleşen Sergi Konuşmaları söyleşisinde Hüsamettin Koçak’ın sergisi üzerine bir sohbet gerçekleşti. Koçak, gelenek üzerine düşündüğü çalışmasının araştırma süreci ve serüveniyle ilgili bilgi verdi.
Hüsamettin Koçak, gelenek üzerine düşünürken ve çalışırken edindiği izlenimleri paylaştı:
“Benim yaptığım işe tepki veren bizden yetişmiş arkadaşlarımız, hocalarımız. Bizim toplumumuzun kültürel değişim sürecinde çok daha keskinleşmiş olan, ideolojik diyebileceğimiz, çok derin bir bilince dayanmadığını düşündüğüm refleksler var. Bugün Türkiye’deki sosyal, politik kültürel, sosyal olayların arkasında o tavır var. Aydınla kitleler arasında kopuş. CHP döneminde Halk Evleri ve Köy Enstitüleri gibi kurumlarla toplumun içerisine yedirmeye çalışıyorlar. Çok kıymetli ama onlar etkisiz kalıyor.”
Sanat Tarihi ve Resmi Tarih Üzerine
Koçak, sanat tarihinin önemine vurgu yaptı ve resmi tarih yazımını eleştirdi:
“Ben resmi tarihin galiplerin kendilerine methiye yazdıkları bir sistem olarak görüyorum. Yenikleri de çerez olsun diye serpiştiriyorlar. Serginin öncesinde de bunu yazdım. Aslında sanat tarihçileri biraz cesur olsalar, sanat tarihi üzerinden insanlık tarihi yazılsa tarihte sevgiyi, özneyi, barışı ve doğayı bulacağız. Savaş anlatıcıları işin içine giriyor ve istedikleri gibi çeviriyorlar. Bir bakış açısıyla bir grup iyi, diğer bakış açısıyla bir grup kötü. Bu kadar keskin olamaz mesele. Onun için sanat tarihine bakmak lazım. Sanat tarihçileri için bunu öneririm. Bizim sanat tarihçileri şekle bakıyor. Daha derinlemesine bakmak, sanat tarihçilerinin yeltendiği bir mesele değil. Oraya yeltenseler tarih bizi barıştıran bir şey.”
Çağın Ruhu Üzerine
Hüsamettin Koçak, sanatında çağın ruhuna göndermeler yaptığını ifade etti.
“Herkes kendi hikâyesine sadakatle bağlı olacak. Hikâyem yoksa ben de yokum. O hikâyeyi tekrar edersek çağı inkâr ederiz. O yüzden her davranışımız çağın ruhuna göndermeler yapacaktır. Ben sanatımda hep bunu yapıyorum. Hep bazı modalar oluyor, öncü olmayanlar eriyip gidiyor. Onun için bizim varacağımız nokta son derece kişisel bir bakış açısıyla bu çağı anlatmaya çalışmaktır. Ben bütün bunların içinde bu çağı anlatıyorum. Bu çağın diliyle, malzemesiyle yapıyorum bunu. Mesele şudur. Çağa ait olmayan bir önerinin geleceğe yoktur ve bu çağı temsil edemez.”