Küskünlerin Buluştuğu Dergi: İtibar
Zeytinburnu Belediyesi; öykücü Aykut Ertuğrulun düzenlediği Hür Tefekkür Dergi Buluşmaları programıyla Türk dergiciliği için manidar bir etkinliğe imza attı. 24 Ocak Perşembe günü ilki gerçekleşen program, edebiyat dünyasının önemli dergilerinden biri olan İtibar Dergisi editörleri Ali Görkem Userin ve Furkan Çalışkanı okuyucularıyla buluşturdu.
Öykücü Aykut Ertuğrul’un; her ay Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde edebiyat dünyasının önemli dergilerini ağırlayacağı “Hür Tefekkür Dergi Buluşmaları” programı İtibar Dergisi ile başladı. Aykut Ertuğrul’un konuklarına yönelttiği “Edebiyat dergilerinin sanatın da taşıyıcısı olduğunu düşünüyorum. Dergiler bizim coğrafyamızda bir gelenek. Hatta ben dergileri Ahi Ocaklarına benzetiyorum. Bizde genç yazarlar dergilerden esasında usul ve erkân öğreniyor. İtibar bu anlamda dergiciliğe nasıl bakıyor?” sorusuna Furkan Çalışkan; “Yurt dışındaki dergilerde de benzer bir editör disiplini var. Bizim camiamızda ise dergilerde çok kurumsallaşmış bir yapı yok. Genç bir edebiyatçının internet sitelerinde veya kendi çıkardığı fanzin dergilerde yazmasındansa, usta çırak ilişkisi içinde üretmesini daha sağlıklı buluyorum.” cevabını verdi.
Ertuğrul’un, yeni dergiler çıkarmaktansa, merkez dergileri yönelmenin daha iyi olduğuna dair bir yazısını hatırlatması üzerine Ali Görkem Userin; “Demek istediğim şuydu. Herkesin kendisinin yaşayabileceği, tek katlı evler inşa etmesi mi sağlıklıdır, yoksa var olan, o güne kadar üretilmiş tecrübelerden istifade edilmiş yapılar mı? Çünkü her zaman ikinci bir göz insana katkı sağlar. Bir araya gelmek bu yüzden önemli bir mesele. Bir araya geldiğinizde tek göz bir odaya sığmıyorsunuz. Daha planlı, projeli, sağlam bir yapı oluşuyor ister istemez. Merkez dergiler bu açıdan mühimdir. Kendi başına, küçük dergilerin çıkmasının da önüne geçiyor. Merkezden beslendiğimizde daha sağlıklı ürünler ortaya çıkar. Merkez dergiler bir okul gibidir. Bünyesine katılanın elinden tutar, bir şeyler katar ve yukarı taşır. Bu yüzden merkez dergi diyoruz. “ dedi.
Aykut Ertuğrul’un İtibar Dergisi’nin 2005 yılında kapanan Kırklar Dergisi’nin devamı olup olmadığına ilişkin sorusunu ise Furkan Çalışkan “ İtibar bir getto değil. Bizim ekip olarak sıkı dostluklarımız var. Sahici arkadaşlarız. Kırklar Dergisi’ni çıkaranlar evet bu dergide. Fakat şu olmadı; biz arkadaşız, kendi aramızda top çevirelim demedik. Aramıza yeni arkadaşlar da katıldı. Mesela Ali Görkem Userin. Ve böylece genişledik.” Cevabını verdi. Ali Görkem Userin ise; “2005 yılında kapanan bir dergiyi çıkaran ekibin yeniden bir araya gelmesi bizde çok rastlanır bir şey değil. Benim ekiple bir araya gelmem de o günlere denk gelir. Başka yerlerde, başka telaşlardaydık. O dağınıklığı çekip çeviren bir imkân oldu İtibar. Çekirdek kadro için bu böyle. Kırklar, İtibar olmuş değil. 2005’teki bir dergi ile günümüzde çıkan bir derginin aynı olması zaten mümkün değil.” diyerek ekibe katılış sürecini izah etti.
Merkez olarak nitelenen dergilerin ve edebiyat ortamına sağladığı katkıların da konuşulduğu söyleşide, Ali Görkem Userin İtibar Dergisi’nin diğer dergilerden farkını “Biz dergi için yaptığımız toplantılarda çok şey konuştuk. Yapabileceklerimiz dışında beklentilere de kulak verdik. Edebiyatın ihtiyacı nedir diye düşündük. 15-20 yıl boyunca çıkarılan, her biri kendi özelinde benimsediği bağnazlıkla çıkan bazı “merkez” dediğimiz dergiler vardı zaten. Fakat bunlar kendi aralarında sürekli bir kavga halindeydi. Biri ötekinin sahibine, diğeri onun yazarına, kimi editörüne kızgın olduğu için daima bir kavga hali vardı. Fakat İtibar; Nurettin Topçu ile Nuri Pakdil’in, İsmet Özel ile Sezai Karakoç’un bir araya geldiği tek dergidir. Edebiyat dünyamızın değerli isimlerini aynı sayfalarda bir araya getirmeyi başardığımızı düşünüyorum. Hikâyeciliği unutulan Ahmet Kekeç dahi, İtibar ile heyecanımızı hissetti ve heyecan duydu. Bizde hikâye yayınladı.” sözleriyle açıkladı.
Aykut Ertuğrul’un “İtibar belli bir hareketin taşıyıcısı mıdır?” sorusunu ise Furkan Çalışkan “İtibar belli bir hareketin dergisi değildir. Mesela Nurettin Topçu’yu seviyoruz, ama Nuri Pakdil’i de çok seviyoruz. Kendimizi bir hareketle sınırlamıyoruz.” diyerek cevapladı.
Dergiciliğin dağıtım, basım gibi teknik sorunlarının da konuşulduğu söyleşi sonunda; her iki konuk da dergiciliğin maddi kaynaklarla yürütülen bir iş olmaktan ziyade; şevk ve gönüllülük olmadan yapılamayacak bir iş olduğunu, hatta dergi çıkarma süreçlerinde yaşadıkları ilginç olaylara bakan ve dergicilik ruhu taşımayan herhangi birine göre “manyaklık” olduğunu belirttiklerinde salondaki okuyucuların sıcak tebessümüyle karşılandılar.