SİNEMAMIZIN UNUTULMAZ YÖNETMENLERİNDEN HALİT REFİĞ, DOĞUMUNUN 90. YILINDA ZKS'DE ANILDI
Sinemanın modern dünyada kimliğin ve kültürün korunmasındaki önemini erken dönemde fark etmiş, ömrünü de bu davaya adamış bir yönetmen, Halit Refiğ, 5 Mart Salı günü düzenlenen Doğumunun 90. Yılında Halit Refiğ paneliyle Zeytinburnu Kültür Sanat’ta anıldı.
Zeytinburnu Kültür Sanat’ta, Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden Halit Refiğ’i anmak üzere Doğumunun 90. Yılında Halit Refiğ Paneli düzenlendi. 5 Mart Salı günü saat 16.30’da başlayan panelin konuşmacıları Halit Refiğ’in eşi Gülper Refiğ, gazeteci Ali Saydam ve Türk sinemasının unutulmaz aktrislerinden Hülya Koçyiğitoldu.
ÇOCUKLAR GİBİ BELLİ BİR YERDEN SONRA AĞLAMAYA BAŞLIYORUM
Panel, Ali Saydam’ın kısa açılış konuşması ile başladı. Ali Saydam açılış konuşmasında; “Ben esas olarak Halit Refiğ’i anma toplantılarına uzunca bir süredir katılmıyorum. Çünkü tutamıyorum kendimi. Böyle bir çocuklar gibi belli bir yerden sonra ağlamaya başlıyorum. Benim üzerimde çok büyük bir etkisi var üstadın.” sözleri ile duygularını paylaştı.
ONUN OLDUĞU YERLERDE VAR OLMAYA ÇALIŞTIM
Panelde ilk konuşmayı ise Türk sinemasının unutulmaz aktrislerinden Hülya Koçyiğit yaptı. Hülya Koçyiğit, Halit Refiğ’e dair duygu ve düşüncelerini şu sözlerle ifade etti; “Her adımımda bir önceki yaptığımdan daha iyi, daha güzel, daha faydalı ne yapabilirim? Sinema benim için sadece görsel bir sanat ya da eğlence sanatı değil, eğitim aracı. O nedenle hep hayal kurardım, bir gün Halit Refiğ’le tanışsam acaba birlikte bir film yapabilir miyiz, acaba benimle çalışmak ister mi? Bu hayallerle hep ona yakın olmaya çalıştım. Onun olduğu yerlerde var olmaya çalıştım. Onun aktardığı fikirlerini okuyarak onu daha yakından tanımaya çalıştım. Ve, diyorum ya, şanslıymışım, bir gün ‘Hülya, Kemal Tahir -Kemal Tahir’e büyük bir hayranlığı vardı Halit Abi’nin- onun bir romanını senaryolaştırdım, sana göndereceğim, bir oku’ dedi. Gönderdiği senaryo az önce bir parçasını izlediğiniz Karılar Koğuşu adlı hikâyeden yola çıkarak hazırlanmış bir senaryoydu. Bana, ‘Töze rolünü bir oku,’ diye gönderdi. Ertesi gün ben aradım ‘Hali Abi, bir yanlışlık olmasın, ben herhalde o asılacak olan kadını oynayacaktım, öyle okudum.’ ‘Yok,’ dedi, ‘Ben, senin Töze’yi oynamanı istiyorum.’ ‘Nasıl yani, neden?’ Neticede Töze, evet 1940’larda Anadolu’nun bir kasabasında genelev işleten bir kadın. Ve bu nedenle hapse düşmüş. Ben nasıl oynayacağım, dedim. ‘Sen oynarsın, sen oyuncusun. Ben sana bunun için güveniyorum.’ dedi. ‘Bunun için bu rolü oynamanı istiyorum, oyunculukta kendini sınamanı istiyorum ve başaracağına da inanıyorum.’ dedi ve iyi ki öyle dedi. Bu film bana Antalya Film Festivali’nde Altın Portakal ödülü kazandırdı.”
ÖLÜMSÜZLÜK BÖYLE BİR ŞEY
Panelde ikinci olarak Halit Refiğ’in eşi Gülper Refiğ konuşmasını yaptı. Halit Refiğ’in hayatından ve mücadelesinden bahseden Gülper Refiğ; “Şimdi böyle saygı duyduğunuz, gördüğünüz anda ayağa kalktığınız Yeşilçam’ın oyuncuları gibi, erkek olsun kadın olsun, oyuncular var mı? Hayır yok. Niye yok? Çünkü, o tarihlerde biliyor musunuz, film yaparken, hem kazandıkları para bugünle kıyas ederseniz hiçbir şey değil, hem de işlerini aşkla yapıyorlar. O verdikleri emeği, anlatılır gibi değil. Benim canım eşim Türk’e Gönül Verdim filmini çekerken Göreme’de bir köy evinde kalıyorlar, bütün ekip bir odada yatıyor. Işıkçılar, yönetmenler, erkek oyuncular… Sadece kadın oyuncu, başka bir köylünün bir odasında. Düşünebiliyor musunuz o emeği? Niçin? Çünkü, güzel bir şey anlatmak istiyorlar, toplumlarına bir şey vermek istiyorlar. O filmler de uzun süre küçümsendi, alay edildi. Ama artık hiç kimse ne o filmleri küçümseyebiliyor, ne o oyuncuları küçümseyebiliyor. Bugün seneler sonra onların kıymetini anladık. Çok şükür anladık. Ama Tük milleti, her zaman bu yurdum insanı onlara sahip çıktı çünkü onların aldıkları biletler sayesinde bu sinema yaşayabildi. Kemal Sunal’a da en alay edildiği zamanda onlar sahip çıktılar, bugün Kemal Sunal’ın filmleri kapışılamıyor. Binlerce defa oynatıldığı zaman yine oynatılıyor. Siz bugün yine bir yerde, televizyonda şuradan şuraya gezinirken Hülya’yı (Koçyiğit) gördüğünüz zaman duruyorsunuz değil mi? İşte bu Türk milletinin büyük feraseti, büyük insanlığı. Ve bu da başka bir yerde yok. İşte benim canım eşim de ömrü boyunca bunları anlatmaya çalıştı. Ve diyeceksiniz ki peki bu hayat nasıl böyle, bu çile boşuna mı yaşandı? Hayır, boşuna yaşanmıyor. Bakın on beş sene geçti, biz buradayız. Ben eminim, ben de bir gün olmayacağım, bizler olmayacağız ama o hâlâ kalacak. Ölümsüzlük de işte, böyle bir şey.”
Panel, izleyicilerden gelen soruların yanıtlanması ile son buldu. Panel sonrası katılımcılar, Hülya Koçyiğit başta olmak üzere panelin konuşmacıları ile fotoğraf çektirdiler.