İdeolojik Körlük Edebiyatımızın En Büyük Sorunudur
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde Cemal Şakar’ın sunumuyla gerçekleştirilen Bir Hayat Bir Hikâye söyleşi serisinin kasım ayı konuğu, son kitabı Öyküyü Sanat Yapanlar ile okuruyla buluşan Necip Tosun oldu. Öykü dünyasından birçok değerli ismin okuyucularıyla bir araya geldiği programda, öykü yolculuklarında 30 yıla yakın bir zamandır yoldaşlık eden iki isim Necip Tosun ve Cemal Şakar’ın sohbeti, yakın edebiyat geçmişimizin seyrine ışık tuttu. Programın başlangıcında Necip Tosun’un öykü dili ve karakter dünyasına değinen Cemal Şakar, Tosun’un öyküsünün temel atmosferine hâkim olan bir hüzün duygusunun ve dolayısıyla lirik bir dil ile yakalanmış, şiirsel bir anlatımın var olduğunu; öykülerindeki karakterlerin ise sokakta rastlanılmayan, modern zamanların etkisiyle bir şekilde hayatın kenarlarına itilerek marjinalleşen tiplerden müteşekkil olduğunu belirtti.
İNSAN HAYATI, BİR KÜTÜPHANE OLUŞTURMA SÜRECİDİR Necip Tosun, öykü yolculuğuna içlerinde Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Erdem Beyazıt gibi yakın edebiyat tarihimizin önemli “ağabeylerinin” bulunduğu bir ortam içinde çıktığını belirterek, “Ben daha çok günlük tutuyordum, soranlara günlük tuttuğumu söylüyordum. Bir gün bu yazdıklarımın sadece günlük değil, öykü olduğunu gördüm ve günlük formatını bir şekilde öyküye dönüştürdüm. İlk öykülerimi ise Aylık dergisinde yayımlamaya başladım.” dedi. İnsanı yazmaya teşvik eden en güçlü sebebin kitaplar olduğunu söyleyen Necip Tosun, bir insan hayatının ise bir kütüphane oluşturma sürecinden ibaret olduğunu belirtti. Edebiyatın bir ısrar işi olduğunu vurgulayan Tosun, hayatı boyunca kendisini edebiyatın sınırlarının dışına taşıyacak sebeplerden sakındığını; yola edebiyatın içinde başlayarak daha sonra siyasete, ticarete ve başka alanlara savrulan arkadaşlarının içlerinde bir pişmanlık taşıdıklarına şahit olduğunu söyledi. HER YAZAR, KENDİNDEN ÖNCEKİ YAZARLARIN MAHSULÜDÜR Necip Tosun, “Batılı yazarlardan daha çok anlatım tekniği öğrendim. Yerli yazarlardan da bir düşünce, bir ruh, bir fikir öğrendim. Ve bunların karması olan benim yazarlığım, hayattan ziyade, kitaplardan beslenen bir yazarlık serüveni oldu. Ağabeylerimizden edindiğimiz düşünsel iklim de, yazdıklarımıza yansıyordu.” diyerek öyküsünün oluşumundaki etkenlerin neler olduğunu anlattı. Cemal Şakar ise, “Her yazar, kendinden önceki birçok yazarın mahsulüdür aslında. Diyelim ki on kitabım var, yaklaşık olarak bin sayfa tuttuğunu düşünelim; o bin sayfa öyküyü yazabilmek için, kim bilir kaç on bin sayfa okudum. Okuduğumuz tüm yazarların, yazdıklarımızda emeği var; bu hepimiz için böyle.” diyerek, yazarlığın ve eserin oluşumuna dair önemli bir merhaleyi işaret etti. Öykü kitaplarının yanı sıra öyküye dair, Doğu’nun Hikâye Kuramı, Modern Öykü Kuramı, Türk Öykücülüğünde Rasim Özdenören ve Türk Öykücülüğünde Mustafa Kutlu gibi kuram kitaplarının da yazarı olan Necip Tosun, “Kuram yazıları düşünce ile fakat öykü duygu ile yazılıyor. Bir kuram kitabı yazdığımda, uzun süre öykü yazamadım. Fakat yine de bu alanda ciddi bir boşluk olduğunu görerek, bir görev üstlenerek kuram kitapları yazdım.” dedi. “TÜRKÇE ÜRETİLMİŞ BİR ESERİN ASGARİ HAKKININ TESLİM EDİLMESİNİ İSTİYORUM” Cemal Şakar’ın günümüz edebiyatına dair görüşlerini sorduğu Necip Tosun, “Bütün edebiyat dergilerini okuyorum, bütün genç öykücüleri yakından takip ediyorum. Türkiye’de edebiyat ortamı, bilhassa gezi süreci sonrasında ideolojik sebeplere yaslanarak bir ayrıma tabi tutuldu. Elbette her zaman beraber olalım demiyorum ama Türkçe üretilmiş bir eserin bu tarz ayrımlar gözetilmeksizin asgari hakkının teslim edilmesini istiyorum.” dedi. İdeolojik körlüğün edebiyatımızın en büyük sorunu olduğunu ifade eden Tosun, Türk öykücülüğünün dünya standartları üzerinde bir yeri olduğunu vurguladı.