100 YÜZE İMZA VE SÖYLEŞİ PROGRAMININ ARALIK AYI KONUĞU PROF. DR. ALİ ŞÜKRÜ ÇORUK OLDU
Zeytinburnu Kültür Sanat’ta, 100 Yüze İmza ve Söyleşi programının aralık ayı söyleşisi gerçekleşti. Aykut Ertuğrul’un sunumuyla, 17 Aralık Salı akşamı saat 19.30’da başlayan söyleşinin konuğu yazar ve akademisyen Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk oldu. Çoruk’un “İmparatorluk Yıkılırken Edebiyat” adlı eserinden hareket edilerek dönemin edebiyatı, siyasi ve toplumsal yönleriyle birlikte ele alındı.
100 Yüze İmza ve Söyleşi programının bu ayki söyleşisi 17 Aralık Salı akşamı Zeytinburnu Kültür Sanat’ta gerçekleşti. Aykut Ertuğrul’un moderatörlüğünü yaptığı söyleşide yazar ve akademisyen Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk’un “İmparatorluk Yıkılırken Edebiyat” adlı kitabı merkeze alındı. Yoğun ilgi gören söyleşide “İmparatorluk Yıkılırken Edebiyat”, program öncesinde dinleyicilere hediye edildi.
“Tanzimat sonrasında oryantalizmin etkileri görülüyor.”
Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk, modernleşme sürecinin oryantalizmle ilişkisini irdeledi:
“Oryantalizm, Batı’daki Doğu algısı demek. Batı’nın kendi ekonomik, siyasi hedeflerini gerçekleştirmek ve meşrulaştırmak için kullandığı bir araç. Oryantalist düşüncenin amacı Batı’nın Doğu’ya yaptıklarını meşrulaştırmak. Sömürgeleştirme, savaş, bunların hepsini meşru hale getirmeye çalışıyor. Doğu’yu tarih dışı, Batı’yı tarih yapıcı olarak gören bir anlayış. Bunlar, Batı’da bir medenileştirme politikası olarak da görülüyor. Bazen zorla, bazen isteyerek modernleşme süreçlerinde bunlarla karşılaşıyoruz. Bizde de Tanzimat sonrası benzer bir durum, yenilmişlik psikolojisi görülüyor.”
“Postmodern teknikler, yeni teknikler değil.”
Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk, postmodern teknik ve yöntemlerin izlerinin Divan şiirinde dahi görülebildiğini söyledi:
“Postmodern teknikler yeni ortaya çıkmış şeyler değil. Divan edebiyatında nazireler var, bir metinlerarasılık örneği. Başka bir metni taklit etmiyor, onu geçmeye çalışıyor. Edebiyat tarihinde bunu başarmış nazireler var. Görüldüğü üzere postmodern teknikler, yeni değil. Divan edebiyatının tekrar ele alındığı 1910’lu yıllarda Leyla ile Mecnun, o dönemin siyasi, aktüel olayları etrafında yeniden yorumlanabiliyor. Parodi tekniği aslında bu.”