ALLAH'la İrtibatı İradi Olan Tek Varlık İnsan
Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezindeki Mantıku’t Tayr okumalarına devam eden Prof. Ekrem Demirli, “Attar, insana insanın hikayesini anlatmış, ‘Nereden geldin’, ‘nereye gidiyorsun’ ve ‘Napıyorsun?’ sorularını cevaplandırmıştır.” diye konuştu.
Prof. Ekrem Demirli, Zeytinburnu Kültür Merkezinde gerçekleştirdiği Mantıku’t Tayr okumalarına bu sezonda da devam ediyor. Geçen sezon eserin sonundan başlayarak kuşların geçtiği vadiler kısmı üzerine bir okuma gerçekleştirdiğini hatırlatan Prof. Demirli, tevbe, talep, istiğna, marifet vadisi gibi başlıklar üzerinden dini düşünce ve ahlak gibi temel konuları ele aldığını anlattı. Bu kez kitabın başına dönen Prof. Demirli, Mantıku’t Tayr adlı eserin ruhlarımızın hakikate ulaşma mücadelesi ve bu konuda konuşmalarından oluştuğunu ifade etti. “Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetlerde ‘Gökler yerler ve insanların bir kısmı Allah’a secde eder.’ deniliyor. Israrla her şeyin Allah’ı tesbih ettiğine dair ayeti kerimeler var. Herkes ve her şey Allah’ı tesbih ederken ve hamdederken cemaate uymayan tek varlık insan.” diyen Prof. Demirli, bunun sebebini şöyle açıkladı: “Her şeyin Allah’la ilişkisi zorunlu ve zaruret icabı. Varolan her şeyin Allah’la bir irtibatı var. O irtibat onlar tarafından kurulmadı. Kendi iradeleri ve tercihleri ile bunu yapmadılar. Onlar o hal üzere yaratıldı. Meleklerin Cenab-ı Hakka ibadet etmek üzere yaratılması gibi her bir şey Allah’ı tesbih etmek, hamdetmek üzere yaratıldı. Cenab-ı Hak o zaruri ilişkiden farklı olarak insanın Allah’la ilişkisini ve Allah’a dair bilgisini ve ona olan ibadetini iradesine havale etti.” KİM NE YAZARSA YAZSIN ANLATTIĞI İNSANIN HİKÂYESİ Prof. Demirli, sözlerine şöyle devam etti: “İnsanın varolan ahenge katılması bir irade işidir. O iradeyi önceleyen Allah’ın hidayeti vardır. Allah’ın hidayeti olmasa irademiz bir işe yaramaz. İnsanın direnme, oyuna katılmama gibi imkânı var ama bu imkân aynı zamanda sorumluluk ve sıkıntının kaynağı. İnsan bir ahengi bozup kendi ahengini kurmak isteyen bir varlık. Ahengi ibadet kavramıyla özdeşleştirirsek Cenab-ı Hak’la ilişkide ahengi ibadetle özdeşleştirirsek Allah insana o ibadete katılma ya da katılmama diye bir irade vermiş.” İnsanoğlunun tabiata, varlığa bakarken fark edemediği bir mana bulduğuna işaret eden Prof. Demirli, “Bu müslümanca bir bakış açısıdır. Boşluğa, anlamsızlığa bakmaz, bir manaya doğru bakar. Bir manayı düşünür ve bunu anlamaya çalışır. Bu büyük mananın içerisinde düzeni, ahengi bozma imkânı insana verilmiş. Dinin istediği şey insanın bu büyük ahenge, cemaate katılmasıdır. İnsan bu cemaate katıldığında cemaate imamlık etmiş olur, yani taşa, bitkiye, nebatata imamlık eder.” diyen Prof. Demirli, bu anlamda kuşların bir yerde durup simurga gitmek gibi bir meseleleri olmadığını, tıpkı insanoğlu gibi onların da zaten Allah’ı bulduğunu ve tesbih ettiklerini anlattı ve ekledi: “Hayvanların, taşın toprağın meselesi yok bir tek insanın meselesi var. Dolayısıyla kim ne yazarsa yazsın insanın hikâyesini yazıyor. İnsanı anlatmak için yazıyorlar.” “Bizim Allah’la ilişkimiz bizim açımızdan O’nun bize ‘elestü bi Rabbiküm’ demesiyle başlar. Yani ben sizin Rabbiniz miyim? Biz de cevaben ‘Sen bizim Rabbimizsin’ diyoruz. Ayetlerden anladığımız yeryüzüne geldiğimizde bu soruya tekrar cevap verebiliriz ya da vermeyebiliriz. Yeryüzünde ‘Bela’ yani ‘evet sen bizim Rabbimizsin’ deyip dememek bir irade meselesi. Cevabımız ‘bela’ oluyor ama davranışlarımız, yaşantımız ‘hayır’ şeklinde oluyor.” şeklinde konuşan Prof. Demirli, bundan dolayı insana bu kadim hakikatin tekrar tekrar hatırlatılması gerektiğini ifade etti. Prof. Demirli, “Mevzuyu canlandırmak, uyandırmak gerekiyor. Bu kez dili değiştirip başka bir örnek üzerinden anlatıyorsun. En son bir yere geliyorsun, bu kez kuşlar üzerinden anlatalım diyorsun. Meseleye bu şekilde bakış neyle ilgilendiğimizi, neyi düşündüğümüzü ve neyi tartıştığımızı anlamak bakımından çok önemli. Attar, insana insanın hikâyesini anlatmış, ‘Nereden geldin’, ‘nereye gidiyorsun’ ve ‘Napıyorsun?’ sorularını cevaplandırmıştır.”