Parlamenter sistem yeni vesayet odakları üretti
Ülkemizde gerçek anlamda bir parlamenter sistemin işlemediğini ve varolan yapının yeni vesayet odakları ürettiğini söyleyen gazeteci-yazar Hasan Öztürk, şimdi bu sistemi çift başlılıktan kurtaracak ve daha az müdahale edilebilir bir düzen haline getirecek bir imkan doğduğuna dikkat çekti.
Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'in Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'nde Türkiye gündemini değerlendirdiği Ajanda programının Mart ayı konuğu gazeteci-yazar Hasan Öztürk oldu. 8 Mart akşamı gerçekleştirilen söyleşide referandum sürecini ele alan Kekeç ve Öztürk neden böyle bir sistem değişikliğine ihtiyaç duyulduğundan söz ettiler. Cumhurbaşkanımızın "Maharet sistemde değil bizdeydi. Biz uyum içerisinde çalışmak için elimizden geleni yaptığımız için sistem tıkanmadı" cümlesini hatırlatarak söze başlayan Hasan Öztürk, "27 Mayıs 1960 İhtilalinden sonra yapılan Anayasa ile parlamenterimsi bir sistem inşa ettiler. Yasama, yürütme gibi erkler vardı ancak anayasal kurumları öyle bir şekilde inşa ettiler ki o kurumlar eliyle yeni vesayetler oluşturdular." dedi. ANA VESAYET ODAĞI TSK Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyaset kurumunu etkileyen, darbe ya da muhtıralarla sisteme yön veren bir yapı haline getirildiğini anlatan Öztürk, "Parlamenterimsi sistemin ana vesayet odağı TSK ve diğer anayasal kurumlardı. 12 Eylül'ün ardından yapılan 1982 Anayasası'nda Cumhurbaşkanı'na olağanüstü yetkiler verdiler. Cumhurbaşkanı gerektiğinde hükümetin başı olarak Bakanlar Kurulu'nu toplar, yüksek yargı üyelerini, YÖK üyelerini, rektörleri atar. Gerektiğinde kitapçık da atar. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı makamı da yüksek yargı organları, TSK gibi bir vesayet odağı haline getirildi. Normalde parlamenter sistemde Cumhurbaşkanlığı makamı semboliktir. Pratikte bu böyle olmadı. 28 Şubat'ta koalisyon hükümetini istifa ettiren yerine kendi onayladığı hükümeti iktidara getiren bir vesayet makamı oldu." şeklinde konuştu. "Mevcut sistem müdahale edilebilir bir sistem. Bu sistemle gerektiğinde parlamentoda adam devşirerek, gerektiğinde MGK eliyle yayınlanan hükümete tavsiye kararlarıyla hükümet düşürmeleri, yüksek yargı eliyle açacakları kapatma davalarıyla meşru, halkın oylarıyla seçilmiş insanlara ve partilere yasak getirerek bu sistemi istedikleri gibi kilitleme ve yönlendirme şansları var." diyerek sözlerine devam eden Hasan Öztürk, şimdi bu sistemi çift başlılıktan kurtaracak ve daha az müdahale edilebilir bir düzen haline getirmek için bir imkan doğduğunu söyledi. "Başkanlık meselesinin ilk kez Erdoğan döneminde gündeme gelmediğini hatırlatan Ahmet Kekeç de 1950'li yıllardan başlayarak bu meselenin siyasetçilerimizin birinci gündem maddesi olduğunu söyledi. "Rahmetli Menderes, Celal Bayar'la anlaşarak Bayar'ı sembolik bir makama itti ve bir tür başkanlık yetkisi kullandı başbakanlığı döneminde. Menderes de ilk dönemlerinde Demirel de başkanlık sisteminin altını özenle çizdiler. Çünkü yönetimlerinin önünde birtakım engeller vardı. Sistem delik deşikti. Bu delikleri kapatmak gerekiyordu." diyen Ahmet Kekeç, "Sen Başbakan'sın ülkeyi yönettiğini zannediyorsun. Bakanlar Kurulu, Parlamento var. Yasa çıkarıyorsun ama bir idare mahkemesi çıkıyor senin bütün tasarruflarını anında bozuyor. Yargı deliğini kapatıyorsun, HSYK'yı değiştiriyorsun başka yerden geliyorlar. " şeklinde konuştu. BU ÜLKEDE PARLAMENTER SİSTEM HİÇ OLMADI Başkanlık sistemi bizim milli bünyemize aykırı diyenlerin iddiasına "Bizim milli bünyemizde bin yıldır tek adam sistemi var. Padişahlık bir tür başkanlık sistemi değil miydi? 1923'te kurulan tek parti yönetiminin 1950'ye kadarki kısmı tek adam yönetimi değil miydi? Parlamenter sistemi ilk kez 1950 yılında denedik." sözleriyle itiraz eden Ahmet Kekeç, "Bin küsur yıllık tarihimiz içindeki yönetimin 67 yıllık bölümü parlamenter sistem ve bu sürede dört darbe 22 darbe girişimi olmuş. Bir başbakan iki bakanı asılmış. 67 yılın yarısından fazlası sıkıyönetimlerle geçmiş. Olağanüstü haller, ekonomik krizler yaşanmış. Biz bu 'mis gibi sistemi' kötü uygulamışız, becerememişiz. O zaman niye ısrar ediyoruz parlamenter sistemde? Bu sistemin önümüze ne tür tehlikeler getireceğini 15 Temmuz'da gördük."dedi. Kekeç, "15 Temmuz'da yaşanan tabloyu oluşturan parlamenter sistemin delikleridir. Bu delikleri kapatmak için ilk kez önümüze bir fırsat geldi. 16 Nisan'da biz aynı zamanda geleceğimize oy vereceğiz. " şeklinde konuştu. Bu ülkede hiçbir zaman gerçekten bir parlamenter sistem olmadığının altını çizen Hasan Öztürk de "Daha düne kadar yapılan kamuoyu araştırmalarında sürekli en güvenilir kurum TSK, en güvenilmez kurum Meclis çıkıyordu. Böyle bir algı bile bizim gerçekten parlamenter sistemi yaşamadığımızı gösteriyor. 16 Nisan'da aciliyet kesbeden bir şey yapıyoruz. Sistemin başımıza bela olan yönlerini tolere eden bir düzenleme yapıyoruz."diyerek bu sürecin 16 Nisan sonrası da yeni anayasa ile tamama erdirileceğini kaydetti. Almanya'nın son dönemde Türkiye'nin iç politikasına olan ilgisini 'orantısız bir merak' olarak tanımlayan Ahmet Kekeç, Almanya'nın Türkiye aleyhine çalışan tüm örgütlere kucak açtığının altını çizdi. Gezi Parkı'nda yedi ağacın yeri değişecek diye bir darbe girişimi kurgulanmaya çalışıldığını anımsatan Kekeç, Frankfurt Havaalanı'nı genişletmek için yakın zamanda yüz binlerce ağacın kesildiğini ancak Yeşiller Partisi de dahil kimseden ses çıkmadığını, protesto eylemleri yapılmadığını söyledi.