Zeytinburnu Kültür Sanat, 100 Yüze İmza ve Söyleşi programında akademisyen ve yazar Mesut Koçak’ı ağırladı.
Sunuculuğunu Samed Karagöz’ün üstlendiği ve 6 Nisan Salı günü saat 20.00’de gerçekleşen söyleşide, Mesut Koçak’ın editörlüğünü yaptığı Hayat Oyun Kayboluş Tutunamayanlar Kitabı ele alındı.
Romanda Çok Seslilik Üzerine
Mesut Koçak Tutunamayanlar romanının çok katmanlı olmasından dolayı farklı veçhelerden okunabileceğini ve hazırladıkları kitapta romanı çok sesli okumaya çalıştıklarını belirtti. “Bir eseri çok sesli okumak onu kendi doğası içinde okumak ve anlamlandırmaktır. Tutunamayanlarkendine has niteliği olan çok sesli tarafını, farklı entelektüel ve akademisyenler tarafından okunabilmesini sağlıyor. Hazırladığımız kolektif çalışma ile romana kendi doğasına uygun şekilde farklı çerçevelerden bakmaya çalıştık. Mümkün mertebe eserin gözümüze çarpan daha önce üzerine düşünülmemiş, düşünülse bile daha da derinleştirebilecek meselelerini gündemimize alarak kitabı hazırladık.”
1990’ların sonu 2000’lerin başından sonra Tutunamayanlar’ın tekrar keşfedildiğini söyleyen Koçak, bu durumun nedenlerini zikretti. “Bu tarihler öncesinde romanlar toplumsal gelişmelerin nedenleri ve sonuçları üzerine yazılıyor. 1980’lerin ikinci yarısı Türkiye’nin dışa açıldığı, biraz daha sivilleştiği, toplumun merkezle daha içli dışlı hale geldiği dönem. Bu hareketlilik, akış daha önce fark edilmemiş, üzerine düşünülmemiş romanların okurlar tarafından keşfedildiği yıllar oldu. 1970’lere baktığımız zaman Türk romanının gündemini köy ve köy romanlarının oluşturduğunu görüyoruz. Yazarlar daha çok sosyal gerçekçi romanlar yazıyorlar. Bu dönemdeki romanların neredeyse tamamı kurgu ve hikâyeleriyle klasik roman formatındalar. Tutunamayanlar’ın gündem haline getirdiği şey ise bambaşka. Oğuz Atay “avangard” bir tutum sergiliyor, edebiyat dünyasında şahsına münhasır bir yer inşa ediyor.”
“İnsan En Çok Kendine Tutunur”
Koçak, zor bir roman olmasından dolayı eseri herkesin tam nüfuz edemediğini söyledi. “Bu roman okuyucuyu şoka uğratıyor. Tutunamayanlar kavramından hareketle herkes kendinden bir şeyler buluyor ama romanla karşılaştığı andan itibaren onunla ne yapacağını, nasıl okuyacağını ve iletişime geçeceğini bilemiyor. Çünkü romanın daha başında okurun alışık olmadığı bir tavır var. Yazarlar metinlerinde artık okuyucularıyla oyun oynuyorlar, onları kurgunun içine dâhil ediyorlar. Tutunamayanlar seviyesinde bunları yapan bir kitap hala yok Türk romanı içinde. Bu tarz romanların içine girmek zor. Bir okur seviyesi gerekiyor. Çünkü eserin içindeki atıf yapılan şahsiyetler ve başka eserler bazı şeylerin bilinmesi gerektiği mesajını veriyorlar. Entelektüel tarihi, tarihi, atıf yaptığı eserleri, hatta atıf yapılan kurmaca karakterleri bilmek önemli. Hal böyle olunca eser çok anılıyor ama az okunuyor. Tutunamayanlar bir biçimi sone erdirip başka biçim başlatan romanlardan biri.”
Türk Edebiyatında Kanon Eserler
Mesut Koçak, Tutunamayanlar’ın Türk edebiyatındaki kanon eserlerden biri olduğunu belirtti. “Çok estetik ve bilinçli bir zihnin başarıyla kurgusunu oluşturmasıyla kanonik eserler vücuda gelir. Batı Kanonu’na atıfla bir mihenk taşı belirtilecekse elbette öncelikle Ahmet Hamdi Tanpınar’ı anmak gerekir. Tanpınar’ın şairsel mizacı var ve romanlarını bu mizacının altında yoğuruyor. Kendi devirlerinde başka yazarların kafa yormadıkları, ilgilenmedikleri isimlerle, meselelerle, mevzularla ilgileniyorlar kanon eserler yazan yazarlar. Yaptıkları işin o kadar farkındalar ki roman için teorik kaynakları okuyorlar, dünya edebiyatını takip ediyorlar. Yazarlar arasında teorik okuma yapan çok az. Atay, Kemal Tahir, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi büyük isimleri önemsiyor. Tahir, ben toplumun trajedisinin romanını yazıyorum diyor. Peki Atay’da bunun izdüşümünü nasıl görüyoruz? Tutunamayanlar’da Metin diye bir karakter var. Metin ilginç bir adlandırmadır. Selim Işık malum oyunlar oynuyor, gerçeklikten oyunlarla kaçıyor. Turgut karakteri ise oyun oynamaz, Selim’e arada eşlik eder. Tek bir yerde oyun oynar, o da Metin’le. Metin, Turgut’la bir buluşmasında Burhan Cahit’in romanlarından bahseder. Peyami Safa üzerinden Türk klasiklerinin eleştirisini yapar. Türk romanın sorunu kişiliktir der; gerçekliğe atıf yapar.”
Mesut Koçak Tutunamayanlar için son olarak kanaatini dile getirdi. “Kanaatimce Tutunamayanlar’ı tutunamayanların toplumunda konumlandırabileceğimiz en doğru nokta: Türkiye’de sanatın ve özellikle romanın bir karşı-estetiği oluşu.”