- Yazar Selim İleri: - "Çektiğimiz, yazdığım senaryolar arasında birkaçını ancak 'Benim senaryom' diye benimseyebilirim. Hemen hepsinde değişiklikler, o andaki şarkılara uymak adına filmin sonunu bile değiştirecek değişiklikler yapıldı"
İstanbul (AA) – Yazar Selim İleri, Zeytinburnu Belediyesinin düzenlediği "Bir Hayat Bir Hikaye" söyleşisinde okuyucularıyla buluştu. Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde gerçekleşen söyleşide konuşan İleri, yazdığı eserlerde otobiyografik ve yaşamdan gelen özelliklerin ağır bastığını anlattı. İleri, "Özellikle ilk hikaye kitabım 'Cumartesi Yalnızlığı'nı oluşturan hikayeleri aradan 50 yıl geçtikten sonra, bugün baktığım vakit hangi yazarların etkisi altında kalmışım ya da yaşamdan, kendi hayatımdan, çevremden neler oraya aksetmiş, nelerden esinlenerek yazmaya çalışmışım, daha uzaktan bir bakışla saptayabiliyorum" dedi. İki türlü yazarlık olduğuna inandığını belirten İleri, "Bu yazarlık türlerinden birisi, doğrudan doğruya hayattan çıkan yazarlar. Yaşadıklarını, sonradan eserlerine dökmüş yazarlar. 19. yüzyıl sonunun bir yazarı olan Joseph Conrad mesela önemli bir denizci ve bütün deniz çevresinde odaklanmış. Bir de entelektüel çizgiden, edebiyat birikiminden gelen yazarlar var. Okuduklarından esinlenerek, okuduklarından biriktirdiklerini daha başka bir şekilde yazıya yeniden geçiren yazarlar. Ben de galiba bu ikisinin ortası olan bir şey oldu" diye konuştu. Çocukluk yaşlarında okuduğu kitaplardan etkilenerek yazma isteği duyduğunu, yazarlığını besleyen şeyin ise hayat olduğunu dile getiren Selim İleri, yazarlığının yanı sıra sinema ve televizyon filmlerinde oyunculuk yaptığını da belirterek şöyle devam etti: "Star televizyonu yeni kurulmuştu, Necef Uğurlu bana telefon etti bir gün, 'Şen Dullar diye bir dizi var, çok kısa bir yazar rolü var, beş dakikalık bir şey, oynar mısın? Çok kısa bir şey, konuşma falan da yok, kitap imzalayacaksın' dedi. Kaç yıllık arkadaşım, ayıp olmasın diye 'tamam' dedim, gittim öyle olmadı tabii saatlerce uzadı. Bütün günüm ziyan oldu ama bitti nihayet. Maddi açıdan çok zor bir dönemimdi, prodüksiyon amiri bana bir zarf verdi. Otobüse bindiğimde baktım, içinde bütün ay boyunca kazandığım paradan daha fazla bir para çıktı. Pek memnun kaldım itiraf edeyim. Eve döndüm Necef aradı, 'Yormuşlar seni' dedi, 'Katiyen, hoş bir gündü' dedim. 'Devam etmek ister misin? dedi, 'Ederim' dedim. Şu an oturduğum evi o diziden kazandığım parayla aldım." İlk gençlik yıllarının Türk filmlerini izleyerek geçtiğini, sinemanın kendisinde bir tutku olarak var olduğunu, bu nedenle sinema ortamlarında bulunmaktan hoşnut olduğunu aktaran İleri, sözlerini şöyle tamamladı: "Çektiğimiz, yazdığım senaryolar arasında birkaçını ancak 'Benim senaryom' diye benimseyebilirim. Hemen hepsinde değişiklikler, o andaki şarkılara uymak adına filmin sonunu bile değiştirecek değişiklikler yapıldı. Geriye baktığım vakit, üç beş film dışında sinema bende sadece bir kırıklık olarak kalmıştır. Filmografimde verilen 20 senaryonun da bir ikisini hiç bilmiyorum, benimle ilgisi yok. Bazıları da benim adım olmasına rağmen müşterek yazılmış ve çekimlerde büyük değişikliklere uğramış filmler. İmzam kaldı. Ekranda seyrettiğim vakit 'İyi ki bunu yazmışım, iyi ki filme alınmış' dediğim üç, beş tane. Tiyatroda da aynı şey oldu. Üçü sahnelendi, biri sahnelenmedi, onları da seyrederken hep yabancı gibi seyrettim." Söyleşinin moderatörlüğünü yapan öykü yazarı Hüseyin Su ise İleri'nin 80 kadar kitabı arasında 11 İstanbul konulu eser bulunduğunu ifade ederek, şunları anlattı: “Selim İleri tahkiyesinin dokusunu, insanın örselenmiş, yıpratılmış, kırılmış dünyası oluşturur. Bu dokudan kopan ilmeklerin ucu aranıp, bir bir bulunur ve bu ilmekler merhametle dokunur, birbirine bağlanmaya çalışılır. Bu örselenmiş kırık dünya, yalnızlıklarla, hüzünle, acıyla ama bir yandan da sevgiyle de uçsuz bucaksız bir enginliğe açılır. Yazdıkça da bitmez, okudukça da bitmez. 35-40 kitaplık roman ve hikayelerinin tahkiye dünyasında uğultulu bir akış okuyucuya eşlik eder. Şehirde, kasabada yaşanan sevgiler, acılar, kırıklıklar insandan insana yansıyarak çoğalır. Hikaye zamanı çoğaltarak taşır bu dünyayı bize. Selim İleri’nin tahkiye dünyası bize, bütünlüklü bir dünya kurar ve sunar."