Zeytinburnu kültür sanat’ta “entelektüel” kavramı konuşuldu
Asım Öz’ün sunduğu “Kavramların İzinde” söyleşi serisinin 20 Mayıs’taki konuğu Yunus Şahbaz’dı. Türk düşünce dünyası için önemli kavramlardan biri olan “Entelektüel” üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi. Kavramın aydın, mütefekkir, münevver kavramlarıyla olan ilişkisine ve dönemlere göre Türkiye’de algılanış biçimlerine değinildi.
Entelektüel kavramı Türk düşünce dünyası açısından bir yandan yeni bir yandan eski kavramdır. Yeni bir kavram çünkü şimdi entelektüel kavramı ile yapılan tartışmalar önceden aydın kavramıyla yapılıyordu. Bir yanıyla eski bir kavram çünkü münevverden aydına oradan düşünüre uzanan geniş bir alan düşünülüyor.
Entelektüelin Doğuşu
Yunus Şahbaz, entelektüel kavramının aktör ve özne olarak çok yeni olduğunu belirtti. “Entelektüel Türk modernleşme serüvenimizde önemli kavramlarından. Entelektüel ve aydın kavramlarından önce münevver vardı. Anlam olarak mütefekkir de bu kavramlarla ilişkilendirilebilir. İngilizce ve Fransızcada entelektüel için tek kavram kullanılıyor; intellectual. Entelektüel bu haliyle direkt bizim dilimize geçmiş ve kullanımı tabii olarak görülüyor. Ama bu kavram yerine başlarda münevver, sonrasında aydın kelimesi kullanılıyordu. Bizatihi entelektüelin kullanımı 1970’lerden sonradır. Etimolojik olarak entelektüel Latince intellectualis kelimesine dayanıyor. İntellectualis akli süreçler ve zihinsel faaliyetler için kullanılan bir kelime. Günümüz anlamında entelektüel modern bir şey ve yüz, yüz elli yıllık serüveni var. Daha önce entelektüel işi sanat, edebiyat, bilgi olan insanları ifade ederken kullanılıyordu. Hatta Cemil Meriç Sofistleri ilk entelektüeller olarak adlandırır. Ortaçağda, skolâstik bilim yapmaya çalışan kişiler entelektüel olarak adlandırılırdı. Cabiri İslam düşünürü olarak bildiğimiz İbn Rüşd gibi isimleri entelektüel olarak zikreder.”
Şahbaz, kavramın miladının 1800’lü yılların sonu olduğunu zikretti. “Daha spesifik olarak 1894 yılı Dreyfus davası ile gerçek anlamına kavuştuğunu görüyoruz. Dreyfus davası aslında casusluk davası: Fransız ordusunda görev alan Alfred Dreyfus’un Almanlara casusluk yaparak yargılanması. Fransız yazarları ve şairleri, Emile Zola gibi isimler Dreyfus davası ile ilgili kampanya başlatıyorlar. Zola’nın davayla ilgili “itham ediyorum/suçluyorum” şeklinde bir yazısı var. Entelektüellerin böyle bir davada söz söylemesi, entelektüel eşittir muhalif algısının doğmasına neden oluyor. Entelektüelin doğuşu bu şekilde özetlenebilir.”
Türkiye’de Entelektüel Algısı
Yunus Şahbaz Türkiye’deki münevver kavramı entelektüelin ilk kullanımı dedi. “Münevver; nur, tenvir eden anlamında. Aralarındaki fark; münevverdeki nur aydınlatmak demek ama metafizik çağrışımı var. Entelektüel kavramındaki gibi sadece akli süreçleri temsil etmiyor. Geleneksel ve dini boyutu da var münevverin. Özellikle Cumhuriyetin ilanından sonra münevver yerine aydın kavramı kullanılıyor. 1970-80’lerden sonra entelektüelin daha çok kullanıldığını görüyoruz. Entelektüel ve aydın aynı şeydir, yargısı akla gelebilir. Ama geç modernleşmeye başlayan toplumlarda aydının farklı görevi vardır. Aydın; kendi dışındaki halkı aydınlatan, etrafının ihya ve inşa etmeye çalışan kişi demek. Türkiye’de Cumhuriyet döneminde aydın tipinin temsilcisi Çalıkuşu’ndaki Feride’dir. Öğretmenlik yapan Feride Anadolu’da hurafelere gömülmüş halkı aydınlatmak için görev başındadır. Yaban’da da Çalıkuşu’ndaki anlatının dramatikleşmiş halini görürüz. Aydın hem modernleşme dönemindeki tanımıyla eleştirel bir figür hem de halkın aklı ve onu adam etmeye çalışan, kendisinden umut beklenen kişidir. Cumhuriyet döneminde aydınlar öğretmenlerdir, demek mümkündür.”
Aydın Kavramının Gündeme Gelişi
Şahbaz 1960’lardan sonraki aydın kavramının kullanımından bahsetti. “Günümüzde aydın kavramı neredeyse hiç kullanılmıyor. 1990’lara baktığımızda ise aydın kavramıyla çok fazla karşılaşıyoruz. 1960’larda Türk aydını yeni bir jenerasyonu temsil ediyor. Yön dergisi Kemalist aydınların çıkardığı dergi ve her yönüyle aydın dergisi; aydınlar tarafından çıkarılıyor ve aydınlara hitap ediyor. Türkiye’nin meselelerini tartışan bir platform. Daha sonra aydınlar sivil cenahtan taşıp askeri ve siyasal alana taşıyor. Aydın hareketi olan Yön dergisi ayrılmalar ve kopmalar nedeniyle zamanla cunta faaliyetine dönüştü. Sağ aydınlarında ise 1960’lı yıllardan itibaren canlanma olduğu görülür. Mehmet şevki Eyigil, Sabahattin Zaim, Erol Güngör gibi isimlerin kurduğu Aydınlar Kulübü var. Bu kulüp daha sonra Aydınlar Ocağına evriliyor. Dolayısıyla 1960’lı yıllarda aydın, sağ ve solun önemsediği merkezi kavramlardan oluyor. Aydın ve fikir tartışmaları milliyetçi muhafazakârlar tarafından çok önemseniyor. 1960’lı yılların sonunda aydın daha çok sağın gündeminde. Sol için aydın artık daha arka planda. 1970’lerde aydın sol kesimde cazibesini neredeyse tamamen yitiriyor ama 1980’lerde aydın ve entelektüeli tekrar hatırlıyor.”
Yunuz Şahbaz entelektüel kavramının Türkçe’ye aktarımı hakkında bilgi verdi. “Entelektüel kavramının Türkçe’ye nasıl aktarılacağıyla ilgili Şekip tuncun bir yazısı var; elit yerine güzide kelimesini, entelektüel yerine münevver, mütefekkir yerine filozof kavramını kullanıyor. Tunç mütefekkirle entelektüel arasında ayrım yapıyor. Mütefekkir bireysel düşünme faaliyetini ifade ederken, entelektüel toplumsal düşünceye sahip ilişkiyi ifade eder. Mütefekkir daha bireysel iken entelektüel toplumsal, siyasal rollerden hareket ediyor. Aydınla entelektüel arasında ayrım olması gerektiğini söyleyenler aydının siyasi, politik hatta ideoljik olduğunu entelektüelin ise nispeten kendi inzivasına çeken biri olduğunu söylerler.”