ZKS’DE GERÇEKLEŞEN “KÜLTÜR TARİHİ SÖYLEŞİLERİ” PROGRAMINA, PROF. DR. FERİDUN M. EMECEN KONUK OLDU
Prof. Dr. Haşim Şahin’in sunduğu “Kültür Tarihi Söyleşileri”nin bu ayki konuğu Prof. Dr. Feridun M. Emecen’di. 6 Mayıs’ta gerçekleşen programda “İstanbul’un Fethi: Müslüman İstanbul’un Oluşumu” teması etrafında bir sohbet gerçekleşti. Emecen, fetih öncesi koşullar ve sonraki süreç ile ilgili bilgi verdi.
Prof. Dr. Feridun M. Emecen, Yıldırım Bayezid döneminin ardından yaşanan krizin yeni dinamiklerin oluşmasını sağladığını öne sürdü:
“Kriz dönemleri, her zaman kaotiktir. Gerçekten böyle kaotik bir dönem yaşandı. Özellikle Yıldırım Bayezid’in oğulları arasındaki taht kavgalarıyla beraber devletin küçülme, parçalanma süreci konuşuldu. Çok ciddi bir tehdit ve tehlike. Timur’un hegemonyasını herkes kabul etmek zorundaydı. Anadolu’daki beylik sistemi yeniden ortaya çıktı. Bu kaotik dönemler aynı zamanda yeni bir dinamiği de beraberinde getirir. Bunu unutmamak lazım. Her kriz dönemi, kendi içerisinde yeni dinamikler ortaya koyarak ondan çıkış yollarını da açar. Üstelik o, ders alınacak bir dönem olarak hep zihinlerde yer eder ve ondan sonraki hareketlerin de yönünü belirler. Aynı durum bu dönemde de oldu.”
II. Murat Dönemi Üzerine
Prof. Dr. Feridun M. Emecen, II. Murat döneminin, Fetret devrinin ardından gelen önemli bir kırılma ve restorasyon dönemi olduğunun altını çizdi:
“II. Murat dönemi, elimizde bulunan kaynaklara baktığımızda bize çok farklı bir çerçeve çiziyor. Bu dönemde devletin eski köklerini yeniden keşfedişi söz konusu. Bu nasıl oldu, hangi siyasi saikler var? Bu konu tartışmalı. Bazı tarihçiler, II. Murat dönemindeki keşfi, siyasi muarızlara bağlarlar. Timur’a karşı, Karamanoğulları’na karşı Kayı boyunu öne çıkarma gibi görürler. Ben öyle olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Daha ziyade kendi kimliğimi ortaya koyarak o kimlik üzerinden yeni bir hamle başlatmak gibi düşünüyorum. Kayı boyu meselesinde tartışmalar biraz da buradan ortaya çıkıyor. Demek istediğim şu: Özellikle II.Murat döneminde devletin restorasyonu gerekiyordu. II. Murat bu anlamda İslami konseptle devletin geleneğini bir araya getirerek yeni bir hamleyi başlattı.”
Fatih Sultan Mehmet Dönemi Üzerine
Prof. Dr. Feridun M. Emecen, Fatih Sultan Mehmet’in Roma’nın siyasi verasetine talip olduğunu vurguladı:
“Fatih, İstanbul üzerinde zihinlerde oluşan kötü bakışları yeni bir hamleyle farklı bir yöne çevirdi. Fatih gerçek anlamda bir Roma veraseti peşinde koştu. Bu ırki veya kültürel veraset meselesi değil, tamamen siyasi bir verasettir. Ben bunu şöyle formüle ediyorum. Son Roma’dır İstanbul aslında. Orayı elde etmek bütün Roma’yı elde etmek demek. Çünkü eski Roma nihayetinde kabuk değiştirdi ve farklı bir yöne gitti. İstanbul önem kazandı Konstantin’le beraber. 330 yılında bir Hristiyan şehri olarak imar etti. Dolayısıyla İstanbul bu anlamda Roma’nın önüne doğru çıkmış gibi gözüküyor. İstanbul’un temsil ettiği bir Roma var ve Fatih bunu hedefledi. Onun mirası üzerinden hareket etti. Bu miras Roma imparatorluğu üzerinde hak iddia edebilecek bütün unsurları bertaraf etmek oldu.”
Emecen, Fatih’in hedeflerini gerçekleştirmek için sürekli teyakkuzda olduğunu örneklerle açıkladı:
“Neredeyse at üstünden inmeyen bir sultan, at üstünden inmeyen bir ordu, yürümekten çarıkları perişan olmuş bir yeniçeri grubu var. Sürekli teyakkuz halindeler. Aynı yıl hem Eflak’a hem Trabzon’a gidiyor. Kar kış dinlemiyor. O dönem çok sert geçen kışlar var. Fatih, kış seferleri yapıyor. O zor şartlar altında seferlere çıkmış. Tuna donmuş vaziyette. Onun üzerinden geçerek Macar topraklarına giriyor. Sonuna kadar kullanıyor her şeyi.”