İktidar olmak isteyen merkeze seslenecek
Usta gazeteci-yazar Ahmet Kekeç'in hazırlayıp sunduğu Ajanda programında konuşan Sabah Gazetesi yazarı Melih Altınok, referandum sonrası süreçte iktidarın da muhalefetin de ittifaklarını genişletmek zorunda olduğunu söyledi.
Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezinde her ay siyaset gündeminin konuşulduğu Ajanda programında Mayıs ayının konuğu Sabah gazetesi yazarı Melih Altınok'tu. "16 Nisan sonrası konuşmak için referandum sonucunun nasıl bir tabloyu ortadan kaldırdığını konuşmak gerekiyor." diyen Altınok, "Ülkeyi yönetilemez hale getirmek için bir sistem dizayn edilmiş. Garip olan ülkenize siyasi pratikleriyle uyuşmayan modellerin dayatılması ve yıllarca buna karşı çıkmadan onunla yönetilmenizdir. Türkiye Cumhuriyetinde de sistem, kuruluşu itibariyle de halk iradesinin yönetime yansımaması üzerine kurulmuş." şeklinde konuştu. "Türkiye 1923’ü baz alırsak 80-90 yıllık sürece enerjisini sürekli bu iç sorunlara heba etmek zorunda kalmış, dünya rekabetine girememiş, bölgesel politikalarda söz sahibi olamamış bir ülke haline geldi. 16 Nisan referandumunun benim için anlamı bu. Bu saçma, işleyemez sistemi dünyadaki muadilleri gibi daha güçlü bir şekilde karar alabilen bir mekanizmaya çevirdi." diyen Altınok, sözlerine şöyle devam etti: "Yol almış, ilerlemiş, dünyanın büyük ekonomileri haline gelmiş bölgede söz sahibi ülkelere bakıyorsunuz. Sistemdeki çift başlılık sorununu çözmüşler. 16 Nisan referandumunda gerçekleşen bu. Cumhurbaşkanının partisine üye olmasıyla da artık bu 'mış gibi' yapma hali bitecek. Çünkü bugüne kadar siyasi sistem krizlerinin hepsi Cumhurbaşkanları ile başbakan arasındaki kavgadan doğmuş." Türk halkının referandumda evet diyerek Erdoğan sonrası döneme dair bir yatırım yaptığının altını çizen Altınok "Sistem sadece basiret sahibi, yetenekli siyasiler olduğu sürece işleyecek bir halde gidemezdi. Biz 15 yıldır böyle bir dönem yaşıyoruz ama Erdoğan sonrasında kişisel niteliklerin önemli olmadığı bir sistematik oluşturmamız gerekiyordu. Biz bunu yarattık ve olumlu etkilerini görmeye başlıyoruz. Türkiye'nin birinci önceliği artık içerideki sistem sorunları değil. Bölgesel politikalarda söz sahibi olacağı, büyük ekonomik hamleler yapacağı perspektife sahip oldu. Biz yıllardır bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bu ülkenin içeride mahkum edildiği sorunlardan başını kaldırması, bu sistem netleşmesinin yapılması gerekiyordu. İyi bir döneme gittiğimizi düşünüyorum." şeklinde konuştu. Önümüzdeki süreçte siyasi partiler ve seçim kanunda gerekli düzenlemeler yapılması gerektiğini ifade eden Melih Altınok, yeni dönemle ilgili olarak da şunları söyledi: "Herkes ittifaklarını genişletmek zorunda. CHP yüzde 25'te kalıp ülkede ana muhalefet pozisyonuyla varolamayacağını anlayacak. N'apacak bunun için; siyasi farklılıkların talileştiği bir söylem tutturacak. Geniş ittifaklar arayacaksınız. Sadece yüzde 20-25'lik bir kesimle varolabilmeniz siyaseten mümkün değil. AK Parti için de aynısı geçerli. AK Parti bir merkez partisi. Bundan sonra Türkiye'de iktidar olmak isteyen merkeze seslenecek. Ben AK Parti'nin iktidara geliş sürecini demokratik, fiili bir koalisyon olarak tarif ediyorum. Bunun daha da genişletilmesi gerekiyor. Hakim parti için de muhalefet partisi için de bu böyle. Çünkü artık 50+1'i alan seçilecek." Türk siyasetinde koalisyonlar döneminin sona erdiğinin altını çizen Ahmet Kekeç ise "Bu tabi siyaseti iki partiye zorlayan bir düzenleme. Ki bu Menderes'ten başlayarak merkez sağda yer alan bütün siyasetçilerin rüyasıydı. Çünkü Türkiye'deki siyasete baktığımızda iki aks üzerinde yürüyor, sağcılar ve solcular. Sağ oy oranları genellikle yüzde 60, 70 arasında değişiyor. Kendisini sola yakın gören siyasi parti yüzde 30-40 arasında oy alıyor. CHP, 1923 yılında kurulmuş, kurumsal kimliğini devam ettiriyor. Liderler değişiyor ama parti devam ediyor. CHP'nin rakibi olan partiler ise sürekli tabela ve etiket değiştiriyor. DP, DYP, ANAP oluyor AK Parti oluyor. Bunun bir sebebi şu, siyasete müdahale edildiğinde yani darbeler yapıldığında bundan en çok zararı merkez sağda siyaset yapan siyasi yapılar görüyor. Bunu düzeltmenin yolu merkez sağda da siyaseti kurumsallaştıracak bir yapı oluşturmak. Ki bu referandum biraz bunu sağlayacak." şeklinde konuştu. Melih Altınok, CHP'nin Cumhurbaşkanlığı seçimi için aday arayışlarıyla ilgili soruya şöyle cevap verdi: "Anlaşılmayan şu, sol cephede. Bunlar seçilecekleri yan yana getirirlerse işi çözeceklerini zannediyorlar. Önemli olan seçecekleri yan yana getirmek. İsim çok, Meral Akşener deyin, Abdüllatif Şener deyin, Ahmet Türk denildi geçenlerde. Elli tane adam bir şey ifade etmiyor. Her kesimden oy alacak aday bulan zaten altın buluyor. Ülkenin yüzde yetmişi bu 15 yıllık süreçte en az bir kez AK Parti'ye oy atmışsa demek ki böyle bir lider var. Karşı tarafta birbirinin eksi kutbu olan adaylar var. Tek ortak noktaları Erdoğan muhalifliği. Dolayısıyla her kesimin oy vereceği aday bulmak problemdir. Şu an için umut vaadeden Abdullah Gül'ü söylediler. Söyleyen şahıslar 2008 yılında Abdullah Gül'ün eşi başörtülü diye darbeye onay verenler. 27 Nisan e-muhtırası Abdullah Gül yüzünden verilmiştir. O süreç içerisinde darbe olsun diye sokağa çıkanlar, Cumhuriyet Mitinglerine destek verenler aynı ismi aday olarak söyleyebiliyor. Dolayısıyla bu gidişata göre kendini biçimlendiremeyen partiler siyasi liderler, oluşumlar yok olacaklar 2019'da. Bu her kesim için sağlıklı bir süreçtir. Çünkü yeni aktörlere ihtiyaç var." Referandum sonrası Avrupa Birliği ile ilişkiler konusunun da gündeme geldiği toplantıda 1990'larda Türkiye'de pek çok kesim ulus devlet baskısı altındayken AB'nin demokrasi ve insan hakları vaatlerinde bulunduğunu hatırlatan Altınok, askeri darbelerin son bulacağını söyleyen Avrupa ülkelerinin bizatihi Türkiye'deki darbelerin aktörü olduğunun altını çizdi. "15 Temmuz'un bir İngiltere operasyonu olduğunu, bunun bir Avrupa planı olduğunu düşünüyorum." diyen Melih Altınok, "Şimdi AB'den gelen olumlu açıklamalara hiç kanmayın. Erdoğan Çin ve Hindistan pazarlarına açıldı. Sadece ekonomik değildir o gelişmeler, siyasi perspektif de kazandığı, NATO üyesi bir ülke olarak hava savunma sistemi S 400 pazarlığı yaptığımız için Avrupa'nın tavrı yumuşadı. Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz? Biz her alanda alternatif arayacağız." şeklinde konuştu ve ekledi: "AB büyük bir yüktür. Size kota koyar. Aidat alır, ikili ilişkilerinizi şekillendirir. İngiltere arka kapıdan ardına bakmadan kaçtı. Bu yüzden dik durmak lazım. Biz bu özgüveni kazandık artık." 15 Temmuz'un bir işgal planı olduğuna da vurgu yapan Melih Altınok, "Kendimize güveniyoruz başımızı kaldırıyoruz diyoruz ama 100 yıllık dizayn hakikaten korkunçmuş. Bu ülkeyle ikili anlaşmalar yapılmış. Anlaşmalara şöyle maddeler konulmuş; eğer bir ülkede siyasi kaos ortamı oluşursa üçüncü bir ülke, bu bir NATO ülkesi olabilir, AB ülkesi olabilir. Kendi vatandaşlarının can güvenliğini korumak için askeri müdahale hakkına sahip. Bu ülkenin yöneticileri bu anlaşmaların altına imza atmışlar. 15 Temmuz'da hepimiz sokağa çıktık, biz kurumlarımızı tuttuk, direndik, onları postaladık ama asıl başarı o ikili anlaşmaların uygulamaya konulmaması ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin OHAL ilan etmesidir. Türkiye'nin işgal planı 20 Temmuz'da buruşturuldu, 16 Nisan'da hâlâ umutları vardı. YSK gibi kurumlar eliyle benzin döktüler sokaktaki ateşin üzerine. O da bertaraf edildi. Erdoğan'ın partisine üye olmasıyla da tamamen çöpe atıldı. Başka planları var tabi. O gün sokağa çıktığınızla övünüyorsunuzdur. İlerde daha çok övüneceksiniz. Çünkü neyi durdurduğunuzu ilerde çok daha iyi göreceksiniz. Tahmin ettiğinizden daha büyük bir belayı bertaraf ettiniz. Bütün bunlara şahit olduktan sonra AB'ye nasıl bakacaksın? Necmettin Erbakan, bunlar Hıristiyan birliği derken doğru söylüyormuş." dedi.