ZKS’DE PROF. DR. ÖMER TÜRKER 5 MAYIS’TA “İSLÂM DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE AHLAKÎ TEFEKKÜRÜN KAYNAKLARI” SEMİNERİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ
Zeytinburnu Kültür Sanat’ta düzenlenen “İslâm Düşünce Geleneğinde Ahlakî Tefekkürün Kaynakları” seminerinin 5 Mayıs’ta gerçekleşen oturumunda Prof. Dr. Ömer Türker ahlakî tecrübenin inşasında başka nesnelerin rolü üzerine konuştu. Nesne kavramına vurgu yapan Türker, ahlakî tecrübenin oluşum süreciyle ilgili bilgi verdi:
Ahlakî tecrübenin insan idrakinin bir yönü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ömer Türker şunları kaydetti:
“İnsan idraki dünyaya geldiğimizde verili bir tarafa sahip olmakla birlikte süreç içinde muhtevasını kazanan, içeriği doldurulan, aynı zamanda da süreç içinde inşa olunan bir şey. Ahlakî bilinç ve genel olarak insani bilinç böyle bir şey. İslam düşünce geleneğinde bazı Mutezililer, filozoflar, Eşari ve Maturidi kelamcılar bu insan bilincinin inşa sürecini ele aldılar. Tasavvuf geleneğinde bu mesele oldukça ayrıntılı biçimde bazı cihetleriyle ele alındı. Muhyiddin İbni Arabi’de geniş şekilde görebiliyoruz bunu. Bunların ortak bir tavırla dile getirdiği bir husus var. İnsan dediğimiz varlık bu dünyaya geldiğinde onun yapısının nasıl olduğuyla ilgili ihtilafa düşülüyor. İnsana dair olan ne, bununla ilgili ihtilafa düştüler.”
İnsani Benlik Üzerine
İnsani benliğin basit ve yalın bir şey olduğunu öne süren Türker, benliğin insanın ayırıcı vasfı olduğunu vurguladı:
“Ben öznesinin olmadığı hiçbir cümle kuramıyoruz. Çok ilginç, insanın belki de en büyük imtihanı da bu. Bütünüyle benliğe dayalı bir hayat ve dil inşa ediyoruz. Sonra Allah bizden benliği terk etmemizi istiyor. İnsana en özgü durum bu aslında. İnsana en yaraşır durum. İnsanı insan yapan şey bu benlik etrafında düşünüp konuşabilmesi. İnsanı ayrıştıracak olan bu. Din bize bu benliği Allah’a iade etmemizi söylüyor. İnsanın imtihanı da bu tabiri caizse. Bu benlik bahsettiğim tarafıyla bir belirginliğe sahip. Bu dünyada var olduğumuzda benlik, aktifleşmeye ihtiyaç duysa bile belirginleşmiş olarak var. Bu yönüyle benlik, her birimizin benliği varlığımıza özdeş ve basit, yalın bir şey. Bu dünyada bulunmakla kaim, lakin herhangi bir yönümüze indirgenebilir de görünmüyor. Hepsini aşan, hepsini gerektiren ama herhangi birisine indirgenemeyen basit, yalın bir varoluş hali.”
İnsanın Ahlakî Yükümlülüğü Üzerine
İnsanın her şeye, her nesneye karşı ahlakî yükümlülük taşıdığını kaydeden Prof. Dr. Ömer Türker, ahlakî yükümlülüğün sınırlarının ve mahiyetinin Hz. Peygamber’in hayatında görülebileceğini söyledi:
“Hz. Peygamber her nesneyle ilişkisinde ahlakî duyarlılığı taşıyor ve ifade ediyor. Sadece insanlarla değil, hayvanlarla, bitkilerle, etrafındaki taşlarla, unsurlarla ilişkisinde de böyle. O nedenle böyle bir ahlakî şuurda her nesne hususi bir anlam kazanıyor. Ahlak bu açıdan nesnelere insana verdiğimiz anlam gibi anlam verme faaliyeti. Nasıl ki bizim tecrübelerimiz kıymetli ve anlamlı ise bu ölçüde nesnelerin de anlamlı, kıymetli olduğu bir dünyada yaşadığımızı idrak etmeliyiz. Ahlakî tecrübenin böyle bir boyutu var. Ahlakî tecrübe etrafımızdaki bütün nesnelerle ilgili. İçinde bulunduğumuz her şeyi kıymetlendiriyor. Bu nedenle ahlakî tecrübede zihnimizi oluşturan bilinç içeriklerine dair idrakimiz daraldığı, zayıfladığı ölçüde ahlakımız da zayıflıyor. Farkındalık yitimine uğradığımız sürece ahlakî bilincimiz de zayıflayıp daralıyor.