ZKS’DE PROF. DR. ÖMER TÜRKER 3 MART’TA “İSLÂM DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE AHLAKÎ TEFEKKÜRÜN KAYNAKLARI” SEMİNERİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ
Zeytinburnu Kültür Sanat’ta düzenlenen “İslâm Düşünce Geleneğinde Ahlakî Tefekkürün Kaynakları” seminerinin 3 Mart’ta gerçekleşen oturumunda Prof. Dr. Ömer Türker “Ahlakî Müeyyide” üzerine konuştu. Konuyu farklı boyutlarıyla ele alan Türker, ahlakî müeyyidenin mümkün olup olmadığı meselesine bütüncül şekilde yaklaştı.
Ahlakîliğin insanın kendine dair farkındalığından kaynaklandığını öne süren Prof. Dr. Ömer Türker şunları kaydetti:
“Ahlakîlik, insanın kendine ilişkin farkındalığından, fiillerinin faydasına ve zararına ilişkin idrakinden, yaptığı tercihlerin kendisine ne katıp ne katmadığına yahut ne alıp götürdüğüne dair farkındalığından kaynaklanıyor. Böyle olduğu için de ahlakîliğin bir sınıfı yok. Ahlakîlik dip kavram. Yani en temelde bulunan kavram. Bizim sahip olduğumuz ya da yaptığımız tüm fiiller öncelikle ahlakî, ikinci olarak neyse o.”
Vasatı Oluşturan Vasıta
Toplumda uygunluk ölçütünü belirleyenin vasıtalar olduğunu söyleyen Türker sözlerini şöyle açıkladı:
“Fiil ne zaman uygundur ne zaman değildir tayin eden o. Bu nedenle onaylama ve iptal etme yetkisine sahip. Vasıta benim doğrudan yapabildiğim bir fiili vasatı oluşturabildiği için uygunluk ölçütleri doğrultusunda onaylama yahut iptal etme yetkisini haiz oluyor. Bunlar zaman zaman suistimale de açık durumlar. Vasıta olan yapı ya da kurum insanlar tarafından yürütüldüğü için şahsi menfaatlere, zümrevi bir grubun menfaatlerine ya da çıkarlarına kullanılabilir. Bu durumda vasıta, kendi oluşturduğu vasatın uygunluk ölçütlerini ihlal etmiş olur.”
Ahlakî Müeyyidenin Zorunluluğu
Ahlakî müeyyidenin mümkünden öte zorunlu olduğuna işaret eden Türker, iddiasını şöyle temellendirdi:
“Müeyyideyi mümkün kılan şey, fiili yapmayı mümkün kılan vasat. Vasat ile vasıta olmadan müeyyide bir şey uygulayamıyor. Müeyyide aynı zamanda zorunlu bir şey. Sadece mümkün değil yani. İmkânı buna dayanıyor, vasıta ve vasat olabilmesinden kaynaklanıyor. Vasat olduğu için uygunluk ölçütlerini belirliyor. Uygunluk ölçütlerini ihlal ettiği her durumda aracı olan şey kaçınılmaz olarak müeyyide uyguluyor. Uygulamasa aracı olma vasfını yitiriyor çünkü. Eğer süregiden bir şekilde uygulamazsa kendisi aracı olma vasfını yitiriyor. ‘Ahlakî müeyyide mümkün müdür, değil midir?’ tartışması buradan bakınca abes. Bırakın mümkünü, zorunlu. Müeyyidenin olmadığı durumda hiçbir şey vasat ve vasıta olma hüviyetini koruyamaz.”