Romancı Selman Bayer Tanpınar`ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü`nü Anlattı
Zeytinburnu Belediyesi`nin Güray Süngü`nün sunumuyla düzenlediği"Geçmiş Zamanın İzinde Roman" söyleşisinin ilk konuğu "Kendi İçinde Düşenler Ansiklopedisi" romanının yazarı Selman Bayer oldu. Her ay Türk edebiyatının yapı taşları arasında yer alan bir romanının inceleneceği söyleşide Ahmet Hamdi Tanpınar`ın "Saatleri Ayarlama Enstitüsü` kitabı ele alındı.
Güray Süngü`nün Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi`nde 12 Mart Salı akşamı ilkini gerçekleştirdiği söyleşi konuğu Selman Bayer`e "Okur olarak kitabı nasıl okudunuz?" sorusuyla başladı.Bayer kitapla tanışma hikayesini "İstanbul Üniversitesi`nde fakültenin karşısında halk kütüphanesi vardı. Orada benim için okunmaya değer kitaplarını okumakla övünen biriyim. Saatleri Ayarlama Enstitüsü`nü de orada okumuş, beğenmiştim fakat Tanpınar`ın en önemli kitaplarından biri olması anlamında farkındalığım Ankara`da oldu. Bürokrasiyle tanıştıktan sonra bir kez daha kitabı okuyunca kitap benim için gerçekten açıldı ve yazdığım romanda büyük etkisi oldu." sözleriyle anlattı.
Güray Süngü`nün "Kitap neyi hikaye ediyor? Hikaye ettiği şey ile bir kastı var mıdır? Nedir?" sorusuna ise Bayer; "Ben Nietzsche ile de çok ilgilenmiş biriyim. Kitaplarını okuduktan sonra ünun üzerine yazılan kitaplara baktığımda benim anladığım tarzda olmadığını gördüm ve bir abime bunu sorduğumda bana tam da doğru okuma yaptığım yönünde tebriklerde bulundu. Tanpınar`da da sizin ve dostlarınızın okumaları sonucu farklı fikirler hissedebilirsiniz. Bu sizin kendi biricikliğinizdir. Kitapla aranızdaki mahrem ilişkiyi tesis ettiğiniz anlamına gelir. Tanpınar`ın kitabıyla benim aramdaki ilişki de bu meyanda. Onun en sevilen romanı genelde Huzur`dur. Benim için Saatleri Ayarlama Enstitüsü. Çünkü o dönemin yazarlarında veya entellektüellerinde varalon bir gelenek modernlik arasında sıkışmışlık, geçmişe dair bir nostalji vardır. Tanpınar`da bu Huzur kitabıyla neşredilir. Fakat Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabı bütün bu sıkışmışlık ve bürokratik hayat içinde, çarpık modernite içinde yaşayan ve şizofrenisiyle yüzleşemeyen insanların hikayesini anlamak için sadece Türkiye için değil, dünya için önemli bir roman olduğunu düşünüyorum." cevabını verdi.
Selman Bayer, Güray Süngü`nün "Kitap sonraki kuşaklara bir yol açtı mı?" sorusuna "Bende açtığını söyleyebilirim. Fakat bu kitabın varoluşsal anlamda değil de, edebi anlamda anlaşıldığı hususunda endişem var. Hakkında çok fazla makale yazılmış fakat tamamen yanlış anlaşılmış. Tanpınar`ın bu kitabı 1961 yılında yazılmış. Sonrasında 26 yıl yeni baskısı olmamış. 60 yıllarında ülkede bir şey olmuş ve ülke bambaşka bir yere gitmiş. Tam da o yıllarda bu kitap yazılıyor. Kitaba konu olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü Türkiye`ye gelen Amerikalı bir heyet tarafından kapatılıyor mesela. Bunu yorumlamışlar ama zihniyet anlamında yorumlarda problem var. Kitabın kahramanı Hayri İrdal üzerinden yazar bizi anlatır. Türkiyenin bugün neden muhafazakar olduğunu, Hayri İrdal üzerinden anlıyoruz. Saatleri Ayarlama Enstitüsü`ne girdiğinde ona alınan ilk elbise bize bunu anlatıyor. Çünkü bizde bütün devrimler kıyafet üzerinden gelişir. Kıyafet değişir, insan değişir. Bu yanlış. Tanpınar bu yanlışı söylüyor fakat protestanlaşmayı tavsiye ediyor. Onun da yanlışı bu. Protestanlık bizim ontolojik güvenliğimizin tek zenginliği olan müslümanlığımızı tamamen tahrip edecek bir şeydir. Biz çok fazla çalışarak bir yerlere geleceğimizi sanıyoruz. Tanpınar hastalığı kılcal damarlarına kadar görüyor fakat bu hastalığı azdıracak bir şey öneriyor." diyerek Tanpınar`ın o dönemin entellektüelleriyle aynı hataya düştüğünü ifade etti.
Romancı Selman Bayer; programın sonunda Güray Süngü`nün "Romanda Muvakkit Nuri Efendi, Halit Ayarcı, Ahmet Zamani gibi isimler var. Karakterleri isimleştirme ve etkisi var demek mümkün mü? Postmodern tavırlarla isimlendirmeler edebiyatımızda bugün de mevcut. Siz bunu nasıl karşılıyorsunuz?` sorusu üzerine; "Tanpınar o dönemin Murat Menteş`iymiş. Çağın ruhu diye bir şey var. Bunun dışına çıkabilenler büyük yazar olacak. Veya önümüzdeki çağlara randevu verebilen insanlar olacak. Çağın ruhuna göre düşünüyoruz. Derinlerden bir kanal akıyor. O kanal daha sonraki, arada silsile anlamında görünür bir zincir olmasa da bir şekilde daha sonrakiler üzerinde bir etkilenme oluyor. Mesela Tanpınar ve Murat Menteş arasında kimse bir köprü kuramaz. Ama ben kurdum. Bu isim müsemma ilişkisi bizim geleneğimizde var. Yazar karakterleri hakkında tasarrufta bulunabilir. Gördüğü şeyler üzerinden bir zihniyet inşaası yapıyor. Mesela Ahmet Zamani uydurma bir karakter. Resmi tarihin kendisine dayadığı karakter. Bu isimler roman yazarının hikayesini anlatırken aynı zamanda sahip olduğu zihniyeti birebir ele veren hususlardır."diyerek bu açıdan Tanpınar ve Murat Menteş arasında gelenek bağlamında süregelen bir ilişki olduğuna değindi.